-özel-

207 23 16
                                    

Her birinize teşekkür etmek istiyorum. Bu kitap ilk yayınlandığı günden final olduğu güne kadar hiç okursuz kalmadı ve final yaptığımda gerçekten bazılarınızın üzüldüğünü gördüm.. Açıkçası kurgum buraya kadardı. En baştan kısa bir kitap, bir peri masalı olarak kurgulanmıştı.

Kitaba devam edemem... inanın bana sıkıcı olur. Ama en azından açıklık getirmediğim bir noktaya değinebilir ve onlara Lucy'nin tamamlayamadığı sonu verebilirim diye düşündüm. Umarım hoşunuza gider.

Natsu hafifçe gülümsedi.

Bakışlarını yukarı kaldırdı ve yutkundu. Korkuyormuş gibi hissediyordu ama kesinlikle korkmuyordu. O kadar heyecanlıydı ki inanamıyordu.

Kendi kendine güldü ve elleriyle yüzünü kapattı. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi.

Hafif ve nazik bir ses duyduğunda ise hemen kendisini topladı. Sırtını dikleştirdi ve ayaklarını hizaladı.

"Natsu..?"

Lucy'nin ürkek sesi devasa taş kapının yanından geliyordu. Natsu endişelendi. "Bir şey mi oldu prenses? Herşey yolunda mı?"

Lucy hafifçe mırıldandı.

Natsu gülümsedi. Onu duymuştu.

"Utanıyorum"

Bir kahkaha attı.

Natsu yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledi. Kapıyı geçip gözleri prensesini bulunca duraksadı. Parlak, sarı saçları omuzlarından dökülüyordu ve kahverengi gözleri ona bakıyordu. Natsu'nun yüzü hafifçe kızarırken eliyle yüzünü kapattı. Kıkırdadı.

"Ah, harika şimdi bende utanıyorum."

Lucy gülümsedi.

Ejderha prensesinin elini tuttu ve onu yavaşça taş kapınun ardındaki parlak odaya getirdi. Odanın tam ortasında durdular.

Birbirlerine döndüler ve gülümsediler. Ezberlenmiş bir yemin, bir töre yahut bir gelenek... hiç bir şey bilmiyorlardı.

Ama ellerinde hiç birşey olmasa bile birbirlerine verdikleri bir söz ile sonsuzluklarını mühürleyebilirlerdi. Natsu, Lucy'i omuzlarından tuttu.
Gözleri huzurlu ve dingin bir ifade ile duruldu. Artık her şey güzel olacaktı.

Beyninin kenarındaki o ufak, Lucy'e nasıl söyleyeceğini bile bilmediği noktayı geri itmişti.

Lucy gülümsedi. Herşeye değmişti. Bütün o acılara, kendini sorgulamalara... bir ara kötü karakter bile olmuştu Lucy. Ne var ki, o bir prenses olarak doğmuştu. Ona verilen ejderhasıydı onu prenses yapan. Ve prenses olarak bitiriyordu masalını.

Lucy gözlerini Natsu'nunkilere dikti. Soruları ve meraklarını bir kenara itti. Hafifçe ağzını açtı ama ejderha ondan önce davrandı.

"Lucy.."

Natsu derin bir nefes alarak kendini yeminine hazırladı.

"Ben, Natsu Dragnnel..."
Kelimeleri o kadar berraktı ki... Hata yapmaktan korkarken bir yandan da ona özel olan yeminini duyması için sesini gür tutmaya çalışıyordu. Heyecanı ise bu işini zorlaştırıyordu.

"Sana söz veriyorum. " bütün çabalarına rağmen sesi fısıltıya benzer bir tonda çıkmıştı. Nefes alış veriş ve kalp atış sesinden başka bir ses olmayan bir yere en yakışan tonda.

"Seni, her gününde daha da mutlu etmeye çalışacağıma söz veriyorum! Seni koruyacağıma.." gözlerini yaralarımın üstünde gezdirdi.

"Seni koruyup, acıdan en uzak yer neresiyse orada saklayacağıma, söz veriyorum. Açılmış yaralarını şefkat ile dolduracağıma..."

Gözlerinin doluşuna tanık oldum.

"Lucy, seni her gün seveceğime... hayır seni şimdiye kadar hep olduğu gibi her gün dünkünden daha fazla seveceğime söz veriyorum. "

Natsu elimi kavradı ve sıktı.

"Ben... ben bir prens değilim Lucy..."

"Ama yinede şatafatlı ve süslü şatolardan uzakta benimle bu peri masalını yaşar mısın?"

Lucy'ninde gözleri dolmuştu. Birbirlerine yemin edeceklerdi. Bir birliktelik ve sadakat yemini. Birbirlerinden kuşkuları yoktu elbet ama bu onların evlilik töreni olacaktı.

Lakin Natsu ona daha başka bir şey sundu. Bir evlilik teklifi.

Lucy göz yaşları içinde başını sallayıp Natsu'ya sarıldı. Natsu da Lucy'i sararken kulağına hafifçe bir teşekkür fısıldadı. Bir sorumluluk yükünden ziyade sonunda kavuşmanın varlığından gelen rahatlık vardı fısıltısında.

Ne varki Lucy'nin geri çekilmesi gerekti. Natsu'nun bedenini hafif bir ışık kapladı.

Natsu ilk önce endişeyle gerileyen Lucy'e rahatlamasını söyleyen bir bakış attı. Sonra başını yukarı kaldırdı ve sıcakça gülümsedi. Lucy yukarıda hiçbir şey göremiyordu.

Natsu'nun dudaklarından yavaşça "teşekkürler baba..." kelimeleri döküldü. Lucy'nin şoku biraz daha artmışken Natsu'nun kaybolan boynuzlarına ve kuyruğuna baktı. Natsu'nun bedenini kaplayan ışık zamanla azaldı ve tamamen geçtiğinde Natsu başını bir indirdi. Tekrar Lucy ile göz göze geldi. Yüzünde minik bir gülümseme görülüyordu.

Hafifçe eğildi.

"Dilerseniz, prensesim.."

"Sizin yanınızdaki varlığımı.. masalınızdaki prens olarak devam e-"

Lucy'nin yüzünü gören Natsu durup kahkaha attı. O asla bir prens istemezdi.

Lucy için ise.. bir kaç kural değişmişti.  Yüzündeki kızgın ifadeyi sildi. "Ne olduğun umrumda değil Natsu. Seni sen olduğun için seviyorum... Ve sende bunu biliyorsun."

Natsu gülümsedi. İnsan olmuştu. Lucy en başından beri büyürken, Natsu hep aynı yaşta olmaya mahkumdu. Oysa şimdi Lucy ile geçirebileceği bir hayata sahipti. Tekrar prensesine sarıldı. Onunla geçecek bir ömür o denli güzeldi ki...

"Natsu.." prenses fısıldadı.

"Sıra bende."

Natsu başını hafifçe geri çekti. Lucy ağzını açtı.
"Sana... verebileceğim çok bir şey yok Natsu... Güçlü değilim. Ama gerektiğinde seni korumak için elimden gelen her şeyi yapacağımı bil... Asla seni ne olduğunla yargılamadım. Ve asla bunu yapmayacağım. Sen.. bir prens de olsan bir ejder de... ben sonuçta senin prensesinim. Her halükarda. Söz veriyorum Natsu, söz veriyorum.... söz.."

Lucy'nin göz yaşları konuşmasını engelledi.
"Bunun mutlu sonumuz olacağına söz veriyorum seni daima seveceğime söz veriyorum Natsu!"

Natsu gülümsedi.

Bir kez daha sıkıca Lucy'e sarıldı.

Yorgun ve cesur prensesiyle gurur duydu. İkiside çok çalışmışlardı. Ve yeni kader,

Onlara mutlu sonlarını vermişti

Peri masalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin