1.Bölüm: Hayatın Kayıp Parçaları

81 5 0
                                    


Bu hikaye tamamen hayal ürünü olup gerçek kurum, kuruluş ve kişilerle ilgi ve alakası yoktur.

İyi okumalar.

"Sessizliğe gömülen bedenlerin mezarlığı yoktur."

---------

Kesik kesik gelen insan ve yağmur sesleri boş sokakta yankılanırken sığındığım bu harabe binanın kırık camından giren soğuk hava bedenimi sanki bir fırtınaya tabi tutmuş gibi titretiyor ve dişlerimi sıkmama neden oluyordu. Soğuğa karşı hassas olan bedenim için köşede duran battaniye ise benim için veli nimetti ama battaniyenin sahibi bir türlü bana battaniyesini vermiyordu!

"Hadi ama!" dedim sesimdeki sitemi ve soğuğun verdiği titremeyi saklamayarak. " Battaniyenin karşılığında sana cebimde kalan son 10 lirayla kuru mama aldım ama sen battaniyeyi vermemekle kalmayıp üstüne aldığım mamayı afiyetle yedin! "

Sinirlerim altüst olmuş bir şekilde güldüm. Battaniyenin üstünde rahatça gerinen kediye baktım. Nankör kedi battaniyeye her yaklaştığımda bana pençelerini çıkararak hırlıyor ve asla battaniyeyi bana vermiyordu. Sırf bu yüzden onunla kavga bile etmiştim ama çirkef kedi her yerimi çizik içinde bırakmıştı!

Derin bir nefes alarak bakışlarımı tekrardan kediye çevirdim. Bir yandan battaniyeye daha çok sokulurken diğer yandan battaniyenin üstünde kalan son mamayı yiyordu. Onu böyle görünce üstüme garip bir hüzün havası çökmüştü.

"Sende benim gibi sokağa atıldın değil mi? Sende sıcak bir yuva ve bir tabak yemek için savaşıyorsun?"

Sesim bu sefer soğuktan değil de kırgınlıktan titrerken kediyle aramda mesafe kalacak şekilde oturdum. Yaşadıklarımın etkisi ruhuma bir karanlık gibi çökerken içimde kalan temiz ve aydınlık anılara sığındım. Gözlerimi kapattım ve bir çiçeğin benzersiz kokusunu ve bir annenin kollarının sıcaklığını anımsadım.

"Bizi neden sevmediler diye sormayacağım çünkü biliyorum ki insan ilk önce kendisini sonra hayatı sevebilmeli." Gözlerimi açarak yer yer kırılmış ve birçok yeri aşınmış duvara bakarak konuşmaya devam ettim. 

"Kendini sevmeyen bir insan hayatı da sevemez." bakışlarımı tekrardan gri tüylü yeşil gözlü kediye dikerken bakışlarım boynundaki şerit şeklindeki kapanmaya yüz tutmuş yarayı buldu. Muhtemelen tasması çekilip koparılırken sebep olunan yaraya.

"Kendini sevemeyen bir insan başkasını da sevemez."

Bu hep böyle giderdi. Sevgisizliğin olduğu yerde her kötülük can bulurdu. Sevgisizlik bir insanın hislerinde can bulduğu an her duyguyu lekelerdi. Merhameti lekelerdi böylece bencillik ortaya çıkardı. Vicdanı lekelerdi, insana, hayvana, doğaya şiddeti ortaya çıkarırdı . Daha birçok duyguyu lekelerdi ve bir balçık gibi bütün iyi duyguları içine çekerdi. En son düşünceyi lekeler yanlış kararlara ve vahşi davranışlara dönüştürürdü. Bir insan sadece bir duyguyla bu duruma gelemezdi elbet çünkü bir çocuğun hissettiği masum hisler daima dış etkenler tarafından şekillenirdi. Eğer bir çocuk ailesi tarafından örseleniyor ve küçümseniyorsa o lekeler biraz daha yayılırdı. Demem o ki bir insanın oluşumunda nasıl ki spermin yumurtayı kırması gerekiyorsa kötülüğün ve sevgisizliğin oluşumunda da herhangi bir darbe yeterli oluyordu.

Elimi yavaşça kediye doğru uzattım. "Sende önceden insanlara güveniyordun değil mi? Senin de korkun kırgınlığından geliyor?" uzanan elimi gören kedi yeniden hırlamaya başlamıştı. Elimi yavaşça çekerken yeşil gözleri temkinlice beni izliyordu. " Hadi beni geç ama sen konuşamıyorsun bile seni niye sevmediler?"

GÖLGEDEKİ DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin