Multimedya; Bölümün Fragmanı
Bölüm Şarkısı; Gripin // Vazgeçtim Ben Bugün
AFRA:
Tam derin düşüncelere dalmak üzereyken kettlenın sesi onu kahve yapmaya itti. Kahvesini yaptıktan sonra sıcak olmasını hiç umursamadan eliyle bardağı çevreledi. Sakin adımlarla odasına ilerledi. En iyi dostu olan kulaklığını alıp balkona doğru ilerlerken ise kendini tek sırdaşı olan şarkılara bıraktı.
Havanın soğuk olmasını aldırmıyor, kahvesini yudumlamaya devam ediyordu. Göz kapakları ağırlaşıyor, fakat Afra uyumamak için direniyordu. Çünkü anılarının onu esir almasından korkuyordu. Ama artık çok geç kalmıştı. Yine eskilere dalmıştı ve anılar onu çoktan demir parmaklıkların arkasında bırakmıştı...
Annesi Afra'ya; ''Bu yaptığın çok saçma!'' diye bağırdı.
Afra: ''Asıl saçmalık sensin! İstemiyorum ben kardeş falan!'' dedi ve devam etti; ''Hiçbirinizi istemiyorum. Bu hayatı, bunları, seni, babamı, o karnındaki şeyi, hiçbirinizi!''
Annesinin aklı Afra'nın söylediklerindeydi. Fakat olmamalıydı. Karşılarında aniden beliren tır ile bir çığlık koptu. İşte Afra'nın o an en son duyduğu ses, bu acılı çığlıktı...
Afra'yı düşüncelerinden ayıran şey zil sesi oldu. Gözlerinden sel gibi akan yaşları sildi ve sakin bir şekilde kapıya yöneldi. Sanki daha yeni küçük bir çocuk gibi ağlayan kız o değildi...
Kapıyı açıp, karşısında duran postacıya odaklanmaya başladı. ''Afra Arıkan'' diyen postacıyı onaylarcasına kafasını aşağı-yukarı salladı. Postacı kutuyu Afra'ya uzatarak; ''İstanbul'dan geldi efendim'' dedi ve devam etti, ''Şuraya imza atar mısınız?'' Afra eline kalemi aldı, rastgele birşeyler karaladı ve kapıyı kapattı. Şaşkın gözlerle elindeki kutuya bakmaya başladı.
***
DORUK:
Gelen aramayı bir kez daha meşgule attı. Artık sıkılmıştı şu kızdan. Telefonu duvara fırlattı ve paramparça olmasını izledi. Viskisinden bir yudum daha alıp yavaşça yerinden kalktı. Çünkü dengesini kaybedip yere düşebilirdi. Bugün olan olayların hatrına gelmesine sinirlenip bütün masaları devirdi. Barmene dönüp ''Ver lan şu telefonu!'' diye bağırdı. Barmen hızla telefonu çıkartıp Doruğa uzattı. Doruk hemen ezbere bildiği numarayı tuşladı ve telefonu kulağına götürdü. Meriç'in sesi kulaklarına dolduğunda ''Hemen onu bulup mekana getiriyosun!'' diye kükredi ve telefonu kapattı. Gözlerini kapatıp sakinleşmeyi denedi...denedi...denedi... Ama bir türlü sakinleşemiyordu, olmuyordu. Anılar ona düşmancasına, şerit gibi gözünün önünden geçiyordu:
- Kardeşinin kahvaltıya inmemesi sonucu kahvaltısını odasına çıkartıyor - Odasının kapısını açmaya çalışıyor, fakat kapı açılmıyor - Hemen yedek anahtarı alıp içeri giriyor - Ve yanında 5-6 tane ilaç kutusu ile beyazlar içinde yatan kardeşi Selin'i görüyor... -
Düşüncelerinden sıyrılmasına yardım eden sese döndü. O ses Ceyda'nın sesiydi. Yavaşça yanına gelerek Doruğa ''Onun kardeşi olduğum için benden nefret ediyor olabilirsin, ama inan ki olayla hiçbir ilgim yok.'' diye fısıldadı. Doruk pişkince sırıtıp, ''O adamın kardeşini bırak, köpeğine bile inanmam, güvenmem.'' dedi. Ceyda gözlerini devirip Doruğu kendine çekti ve sarıldı. Doruk başta durakladı, ama sonradan o da sarıldı. Ceyda, az önce ''O adamın köpeğine bile inanmam'' diyen Doruğun kendisine sarılmasına her ne kadar şaşırsada, bunun nedenini sormamıştı.
Yaklaşık 5 dakika boyunca öylece sarılı kaldılar. Ceyda kısık bir sesle ''Doruk'' diye mırıldandı. Ses gelmeyince yavaşça kıpırdadı ve Doruğu öne kaydırarak yüzüne baktı. Ne! Bu çocuk ciddimiydi?! Gerçekten Ceyda'nın boynunda sızmışmıydı?!
BÖLÜM SONU
İlk bölümümüzün sonuna geldik. Oy ve Yorumlarınızı Bekliyoruz. Bu arada 2. bölüm fragmanımız da en kısa zamanda youtube kanalımızda olacaktır. Kanalımızı bilmeyenler için aşağıya onu da bırakıyorum, multimedya kısımından ulaşabilirsiniz. Orayı da takipte kalınız.:)
Youtube: bluenightsx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Renkleri
General FictionHikayemiz, aile, aşk, arkadaşlık konularının hepsini içinde barındırmaktadır. Kesinlikle sıradan bir gençlik hikayesi olmadığını belirtmek isteriz :) Oy ve yorumlarınız ile bize desteklerinizi bekliyoruz. Bölümlerin fragmanlarını ve hikayeye dair d...