Ben şaşkın gözlerle sahneye bakarken o çoktan şarkısını söylemişti. Yanımdan geçerken bilerek omzuma çarpıp "Şaşırdın mı küçük cadı?" Burnumdan makas alıp diğer arkadaşlarının yanına geçti.
Okuldakilerle bi kafeye geçip siparişlerimizi verdik. Bana çarpan çocukta gelmişti ve şuan oturduğu masada kızdan geçilmiyodu.
Salak sürtük şeyler ya. Daha adını bile bilmediğim çocuğa baktığımı far edince gözlerimi devirdim. Atakanla Açelya bi konu hakkında tartışdıklarıyolardı. Bende sıkılıp alışveriş mekezinde bi tur atmaya karar verdim. "Ben tokum yemek yemicem ya. Siz yiyin çıkışta kapıda buluşuruz." Aslında bi yandanda onlara kıyak geçiyodum. Yalnız kalıcaklardı hihahaha:D
Çantamı omzuma asıp telefonumu elime aldım. Yürümeye başlayıp hangi mağazaların olduğuna baktım.
Kıyafet mağzalarını es geçip kırtasiyeye girdim. Evet ben öyle bildiğiniz kızlardan değildim. Kırtasiyede resim malzemelerinin olduğu bölüme girdim.Boyalarda elimi gezdirirken iki üç tane seçip aldım. Bi kaç tane daha aldığımda elim dolmuştu. Ellerimle taşıyamıcağımı anlayıp boyaları bırakıcakken bi el kucağımdan bi kaç boyayı aldı. Ben şaşkın bi şekilde tam ağzımı açıcakken elin sahibinin bana çarpan çocuk olduğunu gördüm.
Ağzım o şeklinde açılırken kalbim yine hızlanmıştı. Gözlerinin rengi ne mavi ne yeşildi. Arasındaki bi tondu. Saçlarıda ne kahverengi ne de sarıydı. Yüz hatları olduköa keskindi. Ve kabul etmek gerekirse cidden yakışıklı birisiydi. Hatta bi kere daha düşündümde bence gayet iyiydi. Yolda görsen dönü dönüp bakıcaklarındandı.
Gözlerine kaç saniye hatta kaö dakika baktım bilmiyorum ama "Bana böyle bakmaya devam ediceksen başka şeyler düşünmeye başlıcam küçük cadı." Burnumdan yine makas aldığında dayanamayıp "Bana küçükmüşüm gibi davranma" dedim. Kaç yaşındaydı ki? Benden büyükmüydü yoksa?
"Bilmem?"
"Nasıl bilmiyosun ya?"
"Boşver benide senin ne işin var burda? Atakanları bırakıp neden buraya geldin? Hem bunlar ne?"
Ne yani Atakan'ı tanıyo muydu? Hem neden beni bu kadar merak etmişti? Burda ne işi vardı? Bu soruları düşününce güşümsememe engel olamadım."Sen Atakan'ı tanıyo musun?" Diyebildim anca. Tmm salağım yüzüme vurmayın.
Kızım o kadar soru düşündün sadece bunu mu söyledin aq.
Sanane lan. Düşündümde cidden ben niye sadece bu soruyu söyledim lan sadece.
Ben iç sesimle konuşurken bana çarpan çocuk cevap verdi. Hadi ama daha adını bile bilmiyorum. Ne biçim bi insanım ben ya.
"Cidden onca sorumun içinden buna mı takıldın? Zeka geriliğinden bunlar hep. Sabahları çay yerine balık yağı içmelisin."
"Sabah çay içtiğimi nerden biliyosun?" İyice şaşırmıştım.
Bana sen insan mısın bakışı atıp "Her insan çay içer." Evet doğru. Yine rezil olmuştum ben ya.
"Ha doğru. Bi şey sorcamda sen niye onca kızın arasından kalkıp daha ismini bile bilmediğin bi kızın peşine geliyosun?" Çok mantıklı bi soru sorduğumu fark edip egomu yerine getirdim.
"İsmini bilmediğimi berden biliyosun?"
Oha. Ben ölüyorum galiba. Evet evet ben ölücem. Adımı biliyo mu yani?
"Ne yani? Adımı biliyo musun?"
"Alya" Benim adımı mı söyledi o şimdi? Hemde ben demeden?
"Ben seninkini bilmiyorum ama?"
"Asrın. Artık biliyosun. Burda ne işinin olduğunu sordum. Cevap bekliyorum."
"Hiç. Öylesine gelmiştim."
"Öylesine gele gele kırtasiyeye geldin yani?" Tek kaşını kaldırınca ki tek kaşımı ben kaldıramıyorum neyse o büyük bi sorun zaten. Aynanın karşısında tek kaş kaldırma çalışmalarım her seferinde olmusuzlukla sonuçlanıyo:(
"Evet. Olamaz mı? Hem onu boşverde şunları kasaya taşımama yardım et." Verdiğim emirle aldıklarımı kucağına fırlattım. Saçlarımı arkaya attıktan sonra havalı bir şekilde kasaya geçtim.
Aldıklarımı ödedikten sonra mutlu bi şekilde mağazadan çıktım. Bir sürü boya malzemesinden tut resim fırçasına kadar almıştım. Siz bunun mutluluğunu bilmessiniz tabi. Poşetleri taşmama yardım ederek kafeye doğru yürümeye başladı. Ne yani lafeye giymek istemiyodum ki ya. Sonra orda başına yine kızlar toplanıcak. Arkasından seslenerek "Ven kafeye gitmicem poşetleri ver bari." Dedim.
Bana dönüp "Kafeye neden gelmiyosun?" Dedi.
"İşte."
Geri dönüp yanıma geldi. İşte zafer.
"İştesi mi var kızım. Geç işte. Hem gezmek istiyosan gire gire kırtasiyeye gidilir mi? Bu boyaları kime aldın? Anasınıfına giden kardrşine mi?"
O gözlerle bana bakma sen ya. Sanırım kimsede böyle gözler görmedim. Rengini bile çözememiştim."Ne anasınıfından bahsediyosun sen? Kendime aldım onları." İki kaşını çatıp ciddimisin bakışı attı.
"Ne yani? Oturupta resim mi yapıyosun?" Evet anlamında kafamı sallayıp elindeki poşetleri aldım.
Poşetleri benden geri alıp "tamam başımın belası bende geliyorum." Demesiyle zafer edasıyla gülümsedim. Böyle gelirsin işte.
"Nereye gidiyoruz?" Dediğinde cidden bu sorunun cevabını bende bilmiyorum. Kafamı kaldırıp mağazalarda göz gezdirdim. Çevrede hep kıyafet mağazasının olmasıyla dudağımı büzüp "Bende bilmiyorum." Diyebildim. Yine saçmalamıştım işte.
Göz devirip düşünürcesine kaşlarını kaldırdı. Cidden bu kadar tatlı olması gerekiyomuydu? "Gel benimle" yürümeye başladığında bende peşinden gittim. Kıyafet mağazasına girdiğinde kaşımı çatıp olduğum yerde durdum. "Ben buraya girmem ya."
"Giriceksin. Şu altına doğrudüzgün bi şey bakıcaz. O etekle dolaşmana izin veremem."
"İzin isteyen yok zaten Asrın." Diyip göz kırptım. Ona gıcık eteklerin ve elbiselerin olduğu yere ilerledim. "O etek zannettiğin şey iki karış kumaş parçası giymesende olurdu." Oda bi şeylere bakmaya başladığında ben en kısa elbiseyi bulmuştum bile. Elbise sarı renkte ve oldukça kısaydı. Prenses modeldi ve saçlarıma uyuyodu. Kabine girip elbiseyi denediğimde dışarı çıkıp aynaya baktım.
"O ne lan? Öyle dışarımı çıkılır? Alya sinir etme insanı kızım. Geç içeriye çıkar şunu." Resmen bağırmıştı ya. Kabine geçip üstümü değiştirdikten sonra o elbiseyi almak için kasaya ilerledim. İnattım.
Çevreye baktığımda Asrın'ı göremedim. Kapıdadır diye kasadaki kadına elbiseyi uzattım. "Kusura bakmayın ama o elbise başkası tarafından alındı ve size veremiyoruz." Ne yani alamıcak mıyım?
Of ya kesin o yaptı. Niye yaptı şimdi bunu? Elim mahkum mağazadan çıktım. Çevrede yine Asrın'ı görmeyince telefonuma baktım. Atakan'la kapıda buluşucağımızı hatırşatıp alışveriş merkezinin çıkışına gittim. Açelya'yı gördüğümde el sallayıp yanlarına gittim. "Ooo Alya seni görmek ne güzel kardeşim."
Gülümseyip çevreye bakındım ama Asrın'ı göremeyince güşümsemem soldu. "Bi kaç şey aldım işte." Dedim.
"Yine mi resim malzemesi" diyince omuz silkip "evet dedim. "Hadi burda böyle beklicek miyiz ya? Gidelim hadi."
"Asrınları bekliyoruz." Ne? Dedin? Sen? Benden başka herkes Asrın'ı biliyomuydu yani?
Arkadaşlar okuyup vote vermeyenlere duyurulur. Sadrce bir yılduz basıcaksınız. Nolur bunu benden esirgemeyin:( neyse. Yorumlarınızı beklyiorum. Öpüldünüzzz:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMLI
Roman pour AdolescentsHayatıma şarkı gibi karışan bir bela sonrada vazgeçilmez bir aşk.