Ben sizlerden değilim.
-4-Ortalıkta elinde viski kadehiyle dolaşan Okan'da, burjuva özentisi zevksiz eve misafir gelmiş hoş bir adamdan çok konsomasyona çıkmış gece kulübü müdürü havası vardı. Gördüğü herkese muhakkak herhangi bir şekilde takılıyordu. Bir anlamda cıvıklık yapıyordu.
"O kadına yaklaşmaktan sakın."
Bunu Mete'nin yanından geçerken söyledi Okan. Mete bunu söyleyene döndü. Bu gözleri kıvılcımlı bir satirdi. Okan' ın esmer, gergin suratındaki gözlerine vurmuş şehvet ve Yunan satir heykellerindeki o saklanamaz zevk düşkünlüğü işaretleri Okan'ın nasıl bir insan olduğunu daha ilk karşılaşmada Mete'ye bağırarak anlatıyordu. Mete biraz alaycı sesi, yana kayam gülümsemesiyle her zamanki savunmasına çekildi.
"Yaklaştığımı kim söyledi?"
Satir sırıttı. Elindeki viskiyi yudumladı."Gözlerin, senin gözlerin yalan söylemez."
Mete yüzünün kızardığını hissediyordu. Etki altında kaldığını hissettiğinde ya da hata yaptığında yüzü küçük bir kız gibi kızarırdı. İçten içe öfkelendiğini hissetti tanımadığı birisinin "Sen" diye hitap etmesini kendisinin küçümsediğine yoruyordu. Dağınık saçlı, parlak ela gözlü, uzun boylu gençle, sırım vücutlu, gözlerinde şehvet pırıltıları oynaşan, kuzguni saçları jöleli bu orta yaşta adamı karşı karşıya bir mücadeleye hazırlanıyor gibiydi.
"Yalan söylemem!... Hatta hiç söylemem"
O gece ki tanışma iyi dostluğun kötü başlangıcıydı. İkisi de birbirlerine ne kadar ters olduklarını anlamışlardı. Ama bu siyahla beyazın ekzantrik uyumu gibi bir şeydi. Okan o gece bir daha Mete'nin yanına varmadı. Gözüne kestirdiği ceylanı ürkütmek istemeyen avcı iç güdüsüyle hareket ediyordu.
Bahsi geçen kadın yanından geçerken Mete'nin koluna hafifçe dokundu. Mete kazara mı olduğunu anlamadığı bu dokunuştan ürperdi ve ela gözlerini Süreyya Hanım'ım orta yaşın çizgileriyle çevrili çağla yeşili gözlerine dikti. Yılanın gözlerine manyetize olmuş serçe gibi baktı.
-" Gelin sizin için gecenin perdesini aralayayım ister misiniz?" dedi kadın. Kadına cevap vermeden peşine takıldı. Karanlık şehrin üzerine uzanan geniş limonluğa çıktılar. Balkon dört bir yandan kapatılarak limonluğa çevrilmişti. Gizlenmiş klimalardan menekşelere, su perilerine, deve tabanlarına ılık hava püskürtülüyordu.
-" Güzel bir manzara değil mi? Aman Allah'ım ne sıkıcı bir yılbaşı gecesi. Niçin seni seçtiğimi merak ediyor musun? İçerde gerçek yüzü olan bir tek sen vardın güzelim. Ben de sahtelerinden bıktığım için sana takılayım dedim." Son cümlelerini söylerken gözlerini Mete'ye dikti. Mete ne diyeceğini bilemiyordu. Belki on dokuz yaşındaydı da onun için bilmiyordu.
-"gerçekten sen o şişko kadının yeğeni misin? Şişko kadın Mete'nin teyzesiydi. Mete güldü. Belki kızmıştı güldü, belki de teyzesini zaten komik buluyordu.
-"Espriden anlıyorsun yoksa bozulurdun. Teyzeni severim ama biraz fazla taşralı."
Mete duvara dayandı. Kadının kokusundan uzaklaşmak istiyordu.
-" Bende taşralıyım."
Süreyya neşeli bir kahkaha attı.
-" Kızma canım seninle arkadaş olmak istiyorum."
Kadının gözleri soyar gibi üstünde gezindi. Bir kadının kendisine böyle bakması tuhaf geldi. Yüzünü şehrin bol ışıklı karanlığına döndü.
-" iyi bir çocuğa benziyorsun." dedi Süreyya.
"-İyi olmaya çalışıyorum." dedi Mete. Kadından korkmaya karar verdi. Yüzünü kadına döndü. Zümrüt gözlerine değil etli dudaklarına baktı. Buğulu birer meyve gibiydiler.
-"Sana adımı söylediler değil mi?"
Mete kadın Okan'la olan konuşmalarını duyduğunu düşündü. Yoksa Okan kadından bahsederken Mete kadını çok mu süzmüştü?
-"Süreyya..."
İlk kaybediş o zamandı. Süreyya derken korkmuş muydu yada devamını getiremediği bir bağlılık yemini mi etmişti Mete?
