Bölüm-3 Dövüşen Boğa

154 14 3
  • İtfaf edildi Özlem'e
                                    

"Böğüren Boğa'nın eşinin demir karnında..." dedesi ona böyle bir ipucu vermişti. Deniz tüm gece bunu düşünmüştü ve sonunda gözleri yaşlı uyuyakalmıştı. O dedesinin hatıralarından uzaklaşmak istediği halde dedesi ona böyle bir miras bırakmıştı. 

Sabah kalktığında Deniz'in gözleri hem şişmiş hem de kızarmıştı. Üzerine sweatini geçirerek aşağıya indi. Babası kahvaltıya başlamıştı. Deniz'i görünce "Bu halin ne?!"

" Tüm gece dedemin bıraktığı ipucunu düşündüm."

"O da ne öyle?"

"Anne, anlatmadın mı?" dedi hafif bir sitem tonuyla. Annesi babasına filtre kahve yapıyordu. Kısa bir "hayır" dan sonra anlatmaya başladı

"Babamın her zaman kilitli tuttuğu çekmecesinde bir sürü evrakla eski bir abanoz kutu çıktı. Kutunun üstünde bir not vardı Deniz'e. Babam her zamanki gibi Deniz'e küçük bir oyun hazırlamış. Anahtar için Deniz'in bir dizi bulmacayı çözmesi gerekiyor."

Selim Bey  "neymiş o bulmaca?”

Deniz adeta ezberlemiş bir tavırla "Böğüren Boğa'nın eşinin demir karnında" 

"peki interneti hiç kullandın mı?"

Deniz heyecanla "Hayır hiç aklıma gelmedi" dedi ve merdivenlere doğru fırladı.

Annesi "Bugün okula gideceksin hazırlan geç kalacaksın" dedi.

 Deniz, Google'a "Böğüren Boğa" diye yazınca önüme çıkan ilk linke tıkladı. Burada Böğüren Boğa'nın Beylerbeyi Sarayı'ndaki bir heykel olduğu yazıyordu. BİR EŞİNİN olduğu ve bu eşinin (neredeyse hergün geçtiği) Altıyol'daki BOĞA olduğunu öğrendi. Bu boğanın adı ise Dövüşen Boğa'ydı , gayet uygun olduğunu düşündü. Daha demin merdivenlerden çıkarken okula gitmeye hiç istekli olmadığı halde hemen üstünü değişip okula gitmek için apar topar aşağıya indi.Güle güle bile demeden dışarı fırladı. Okulu yani Kadıköy Anadolu Lisesi evlerinden bira yukarı çıkıncaydı. Yaklaşık 10 dakikalık bu yolu koşarcasına yürüdü. Deniz her zaman Deniz'i rahatlatmıştır fakat bugünkü heyecan ve mutluluk arasındaki şey Deniz'i bile şaşkına çevirmişti.

Bütün gün süren yorucu derslerin ardından arkadaşlarından önce okuldan fırladı ve Bahariye Caddesi'nden doğruca Altıyol'a yol aldı. Her zaman buluşma noktası olarak kullanılan Boğa da şuan bir kaç kişi vardı. "Böğüren Boğa'nın eşinin demir karnında" diyordu ipucu. Ne yani, yere mi yatacaktı? Rezil olurdu. Ama buna değerdi. Tam yere yatıyordu ki bir ses " Napıyorsun?" diye sordu. Ses tanıdık değildi. Arkasına baktı, Yaklaşık 1.75 boylarında, buğday tenli, renkli gözlü, saç stilsiz 14-15 yaşlarında üzerinde KAL'ın  kapşonlu sweati, siyah kot, kot ceket olan siyah  EASTPAK omuz çantası olan bir genç duruyordu. Kaşlarını işin ne kadar tuhaf olduğunu gösterecek derecede çatmış, hafif bir tebessümle ona bakıyordu.

"Yere yatmayacaksın herhalde?" dedi.

Deniz "Sanane?"diye tersledi genci. Biraz da şaşırmıştı aslında. Onu daha önce okulda görmemişti. İşin tuhaf yanı üzerindekilerdi. O da siyah kot,okulun sweat'i , kot ceket ve aynı çantayı kullanıyordu.

"Sen bizim okulda mısın?" diye sordu.

Çocuk " Evet ben de KAL'lıyım. Kütüphaneye uğramayan biri olarak beni pek göremezsin normal"

"Hmm. Peki kaça gidiyorsun?"

" Hazırlık, sormadan söyleyeyim 15 yaşındayım."dedi genç gülümseyerek.

Deniz "Adın ne?"

"Mert, seninki de Deniz."

"Nereden-"

"Senin adını okulda bilmeyen mi var?! Ünlü yazarın torunu, öğretmenlerin gözdesi" bu cümleler sitem doluydu "ve dillere destan bir güzellik.." kısılan bir sesle.

"Hmm, tamam. Mert. Peki şimdi gidebilirsin."

"Neden?Daha neden yere yatmaya kalktığını söylemedin?"

"Bu seni ilgilendirmez."

"Bak ben senin dedenin büyük bir hayranıyım. Kitaplarını nerdeyse ezbere biliyorum. Dedeni kaybettiğin için başın sağolsun ayrıca. En büyük hayranı olarak sen bana emanet sayılırsın."

"onun en büyük hayranı benim"dedi Deniz.

Mert gülümseyerek "Peki senden sonraki en büyük hayranı" 

Ne diyeceğini şaşırmıştı Deniz. Zaten dedesinin ölümü onu sudan çıkmış balığa dönüştürmüştü. Bir de bu kutu meselesi tuz biber olmuştu şaşkınlığına. 'Hergün kitap okuyan bu yakışık- ÇOCUK bana notları çözmemde yardımcı olabilir herhalde' diye düşündü. Sonra

"Peki. Dedem bana bir kutu bırakmış. 'En değerli ve en tehlikeli miras' dediği bu kutunun anahtarını bulmam için bir dizi notu çözmem lazım. Her notta bir sonraki notun nerde olduğu yazıyor. Bunu küçükken dedemle evde oynardık. Şimdi ilk notum 'Böğüren Boğa'nın eşinin demir karnında'ydı. Böğüren Boğa'nın eşi Dövüşen Boğa, yani bu boğa. Şimdi yatıp karnındaki notu not alacağım ve bir sonraki notu bulacağım" dedi.

Mert bir kahkaha atarak "Yatmana gerek yok bende bir ayna var onunla bakabiliriz." dedi ve aynasını çıkardı. Boğanın karnına tutup bir sonraki notu okudular " ESC'deki dönmedolapta" 

MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin