Merhaba whovianlar, uzun süreden beri yazamadım. Çok özür dilerim. Telefonuma el koyuldu, şarjım bozuldu, sınavlar vardı ve başıma bir sürü sorun geldi ama güzel bir bölüm yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz...
-Doctor, burada ne yapıyoruz? Burası neresi ise.
-Raxacoricofallapatorius'ların yumurtalarını sakladıkları yerdeyiz. Ve cidden hatırlamıyor musun?
-Tek hatırladığım kapıyı açtık ve karanlık.
-Ah, sen daha çok gaza maruz kalmıştın.
-Ne gazı?
-Kapıdan çıktığımızda karşımıza Raxacoricofallapatorius çıktı ve sonra da bizi yakaladı. Ben senle kurtulduk ve River'la Kraliçe da onunla gitti. Yapması gereken şeyler -kaşını kaldırır ve her zamanki gibi dedi bakışıyla- her neyse biz de yukarı çıktık ama o sırada River yanımıza geldi ve Kraliçe'yi farklı bir zamana götürdüğünü ve güvende olduğunu söyledi. O sırada bir odaya girdik ve Raxacoricofallapatorius bizi gafil avlayıp bir gazı serbest bıraktı. Yıllar önce karşılaştığım şu hafıza silici gaz *Dreamland bölümünde 51. bölgede sıkılan şu gaz* da bize etki edecekti ki ben ve River dışarı çıktık. Sen ise kafanı vurduğun için bayıldın ve ben seni taşımak zorunda kaldım. Bu arada kaç kilosun 70-80-90?
-Hey sadece 58 kiloyum. Asıl sen cılızsın.
-Hıh, neyse, sonra River'ın Kraliçe'nin zamanına gidip güvenliğinden emin olması gerekiyordu ve gitti. Ama biz Raxacoricofallapatorius'a yakalandığımız için de bizi buraya getirdi. Ve şimdi de çıkıcaz.dedikten sonra bir anda yere indi.
-Bunu yapmayı nasıl...
-İyi arkadaşlarım vardır.
Beni de çözdükten sonra dışarı çıktık. Doctor etrafı taradı.
-Burada gariplik var.
-Ne oldu?
-Hiç bir şey. Sorun bu ya. Yönetimde bir sorun olmalı. Hiç bir şey sorunsuz olamaz. Sorun yoksa bela vardır. Bela varsa ben varım.
-Senin Doctor olduğunu sanıyordum. Yoksa sen Police Doctor Perfect mi oluyorsun?
-Ha ha çok komiksin. Doctor şifacıdır. Ben de iyi insanlara şifa getirip, kötülükleri yok ederim.
-Vay be ego fena tavan yapmış.
-Sen bir de Dalek'lerin karşısında gör beni. Her neyse. Bizim ana binaya geçmemiz lazım. Ama oraya ekipmansız gidemem. Tardis'i de almamız lazım.
-Tardis dışarıda.
-Anahtarı boynumda.
-Ne olmuş yani?
Sinsice gülümseyerek anahtarı boynundan çıkardı ve anahtar parlamaya başladı. Bir anda o sesi duydum.
-Bunu yapaviliyor musun? Ciddi misin?
-Yep.
-A, anahtarını ödünç verebilir misin? Sonsuza dek.
-Tabiki.diyerek anahtarını verdi.
-Vay bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim.
-Sen yardımcımsın. Tabiki de vereceğim.
-Yardımcı mı? Ortağı tercih ederim.
-Tardis uçurabilir misin?
-Hayır.
-O zaman yardımcısın.
-Tardis sürmesini öğretebilirsin.
-Sonra. Şimdi olmaz. Meşgulüm.
Tardis'e bindik ve çıktık. Farklı yerdeydik. Buna alışmalıyım.
-Ana bina. Kraliçe ve Konseyin buluştuğu oda. Teknolojiden uzak tek yer. Buraya hoşgeldin. Bir daha gelemeyebilirsin.
-Vay canına, bu kadar cool bir yerde önceden hiç bulunmamıştım.
-Bir de mezarımı gör sen.
-Ne?
-Ciddiyim ben gördüm.
-Tamam. Bu konuyu sonra konuşuruz. Buraya neden geldik?
-Kontrol edeceğiz.
Birşeylere bastı, karıştırdı ve sonunda
-İşte burada.
-Ne oldu?
-Bu bina hariç tüm binalara bir anda gitmek üzere hazırlanmış bir radyasyon akışı. Bu Dünya ve Ay'a gidecek bir radyasyon akışı. Toplu katliam. Fakat neden?
-Belki de gezegenin insanlarının beynini yıkayıp silahlı askerler yapacaklar.
-Ne?
-Sadece bilim kurgu manyağıyım.
-İyi düşünce ama insanlar kokay ölür. Belki de... Oh, hayır, olamaz.
-Ne var?
-Bu insanlar ölebilir ta ki...
-Yükseltilene kadar.
Arkamı döndüğümde Gümüşten bir robot gördüm.
-Siz basit bir formsunuz. Yükseltilmeye ihtiyacın var. Sil. SİL!!!!
Cybermen! Evet, bu macera daha tuhaf olamazdı değil mi? Emin olun finali de garip olucak. Zaten ben böyleyim. Birşeyleri birbirine katıp karmakarışık bir durum yaparım. Neyse umarım beğenirsiniz... Have a fantastic day...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My First Travel With Him (Onun)la İlk Yolculuğum
FanficBu benim Başakşehir Doğa College Creative Writing Workshop'ta 1.lik aldığım yazım.. Türkçeye çevirip buraya attım. Beğenildiği anda yeni bölüm gelicek. Kitap şu şekil olacak: Jane... Nasıl bilebilirdi ki kendi ırkını yok eden adamdan hoşlanacağını...