Gözlerimi açtığımda kendimi soğuk ve boş bir salonda buldum. Salon tamamen ıssızdı. Çevreme bakınca kilisede olduğumu anladım. Gnizoda* bir ayna bulma umuduyla yavaş yavaş mihrap bölümüne yürüdüm. Burası küçük bir odaydı. Uzun zamandır kullanılmadığı odaya girince insanın ciğerlerine dolan rutubet kokusundan belli oluyordu. Solda minik bir dolap vardı. İçinde büyük ihtimalle ayin kıyafetleri vardı. Tam olarak nereye gönderildiğimi bilmiyordum. Her şey çok hızlı olmuştu. Heyecanla bir ayna aradım. İnsan bedeninde oluşum aynı zamanda tanrısal özelliklere sahip oluşum beni heyecanlandırmış; insanlara özgü bazı eylemlerde bulunmaya itiyordu. Kirden gri olmuş ortasından çatlamış bir ayna gördüm. Heyecanla aynı zamanda korkarak aynaya doğru yürüdüm. İşte en garip an. İnsan bedenindeydim. Beni erkek olarak yollamışlardı. Bunu biliyordum ama nasıldım? Neye benziyordum? Bunun cevabını gözlerimi açma cesaretini kendimde bulduğum zaman alacaktım.
Karşımda siyah gür saçlı, gri iri gözleri olan minik burunlu bir yansıma vardı. İlginçti, beklediğimden daha iyi görünüyordum. Bunun dezavantajını göreceğimi biliyordum. Kadınlar beni baştan çıkarmaya çalışacaktı ve bu beni bir hayli zorlayacaktı eminim. Dünyaya gönderileceğimi duyduğumdan beri aklımda tek bir şey vardı. "Cinsel ilişki"
Evet belki yasaktı. Tanrısal özelliklerim sadece benim olmalı; bunu nesil haline getirip garip türler üretmemeliydim. Bu benim için çok kötü olurdu. Gerçekten başıma kötü şeyler gelirdi fakat bir kaçamak.. Kimsenin haberinin olmayacağı bir eğlence. Olamaz mıydı? Biliyordum önce işime odaklanmalı; alt üst olmuş bu düzeni hak ve adalete dayanan yöntemlerimle insani bir şekilde halletmeliydim. Eğer başaramazsam tanrılar toplanıp farklı yollar deneyecek tamamen ilahi yollarla halledeceklerdi. Bunları artık bir kenara bırakmalı ve yoluma devam etmeliydim. Aynada son bir kez yansımama baktım. Gerçekten iyi görünüyordum. Ağzım burnum yüz hatlarım kusursuzdu. Üzerimi de kontrol ederek kendimi gnizodan dışarı attım
Kilisenin çok uzun zamandır kullanılmadığı belliydi. Belki terk edilmiş bir kasabaya gönderilmiştim. Insanlar bu kadar çığırından çıkmış olamazdı değil mi? Tanrıların işimi zorlaştırmak istediklerini sanmıyordum fakat kimsenin uğramamış olarak göründüğü bu kilise beni hayal kırıklığına uğratmış; insanlara doğru yolu göstermemin gittikçe zor görünmeye başladığını fark ettirmişti. Hızlı adımlarla kilisenin yüksek merdivenlerine ulaştım. Güneş ışınları bir anda gözümü aldı. Refleksle gözlerimi kapattım. İnsan olmak.. Derin bir nefes aldım. Körpe akciğerlerim bu derin nefesi biraz garip karşılayarak öksürmeme neden oldu. Alışacaktım. Yavaş yavaş. Bir o kadar da hızlı..
Kilisenin merdivenlerini indim. Çevreme baktım küçük bir tepede gibiydim. Kilise belli ki bu tepenin en yüksek bölümüne yapılmıştı. Kilisenin etrafı tamamen büyük ağaçlarla çevriliydi. Sol tarafta karanlık ve derin bir orman vardı. Orman yolunu takip etmeli miyim diye düşündüm. Fakat çabucak bu fikrimden caydım. Bilmiyordum ne yapmam gerektiğini. Bir an çaresiz hissettim. Kendimi tamamen insan olmaya alıştırmıştım, tanrısal güçlerim olduğunu unutmuştum. İstesem şuan bulunduğum bölgenin en işlek merkezine gidebilirdim fakat biraz heyecan istiyordum. Bana verilen bu şansı en mükemmel şekilde değerlendirmek istiyordum. İnsan gibi ama insan olmadan yaşamak ve bunu kısa bir süre için yapmak beni gerçekten heyecanlandırıyor karşı konulamaz hisler uyandırıyordu. Yavaş yavaş kilisenin arka bahçesine doğru yürüdüm. Arka bahçeye ince bir yol uzanıyordu. Yolu takip ettim. Bir tepedeydim, elbet köyü kasabayı gören bir açı vardır düşüncesiyle arka bahçede uzun bir süre dolaştım. Fakat hiçbir şey göremedim. Düşünceli bir şekilde ön bahçeye yürürken 10 metre ilerimde şaşkın ve ilgili gözlerle karşılaştım. Üç tane adam ve yanlarında uzun boylu çekici ve iri yapılı bir kadın vardı. Kadın bana şehvetli bakışlar fırlatarak yanındaki kısa boylu adamın omzuna elini attı. Derin yırtmacı olan uzun etekli elbisesi ve göğüslerini iyice ortaya çıkaran korsesi onun ne tarz bir yaşam sürdüğünü kolayca ortaya koyuyordu. Bir şeyler öğrenmek umuduyla gülümseyerek yanlarına gittim. Uzun boylu adam çekingen ses tonuyla
"Birini mi arıyorsunuz?" Dedi. Bir an ne desem bilemedim. Şüpheli davranmak istemiyordum.
"Bu kiliseye yakın bir kasaba varmış. Köyden geliyorum. Belli ihtiyaçlar var tabii köyde karşılayamıyoruz." Samimi olmaya çalışan bir eda ile gözlerine baktım. İlk önce beni kuşkuyla süzse de sonra "İlerden sola dönersen karşına bir patika çıkar. O patikayı takip et." dedi. Tekrar gülümsedim ve "Teşekkür ederim." dedim. Gösterdiği yolu takip etmeye başladığım an arkamdan tekrar seslendi "Dikkatli ol dostum, o yol pek tekin değildir." Arkam onlara dönük olsa bile sırıttığına emindim. Asıl amacı beni uyarmak değil, korkutmaktı. Tanrısal özelliklerimin verdiği güvenle yürümeye devam ettim. Sola döndüğümde tarif ettiği patikayı gördüm. Patikadan yürümeye başladım. O an boynumda bir ıslaklık hissettim. Ve daha sonra yere düşen damlaları gördüm. Yağmur yağıyordu. İnsan bedenim ilk defa yağmurla tanışıyordu. Bu kadar harika hissettirdiğini bilmiyordum. Daha harika hissettiren şeyler de vardır eminim... Kafamı sallayarak aklımdaki bu düşünceden kurtulmaya çalıştım. Bunu yapmamalıydım. Asla. Daha sonra bir ses düşüncelerimi böldü. Bir kadın sesi... Bağırıyor ve yardım istiyordu. Adımlarımı hızlandırarak sesin geldiği yöne doğru yürüdüm. Daha sonra onu gördüm. Saçları ıslanmış ve dağılmıştı. Nefes nefese kalmıştı ve gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. Bakışlarımı onun etrafını saran kirli pantolonlu ve siyah püsküllü kovboy ceketli insanlara çevirdim. "Onu rahat bırakın." dedim. Sesim oldukça güçlü ve kendinden emin çıkmıştı. İri yapılı ve kirli sakalı olanı sesimi duyunca bana döndü ve sırıttı. "Bırakmazsak ne olur?" dedi. "Emin ol bilmek istemezsin." dedim. Meydan okumam hoşuna gitmemişti anlaşılan. Bana doğru yürümeye başladı ve arkasındaki grup da peşinden geldi. "Bilmek istiyorum piç kurusu!" dedi ve yumruklarını sıkarak daha hızlı yürümeye başladı. Ona baktım ve sessizce "Git." dedim. Daha sonra bakışlarımı hızla bana yaklaşan insana çevirdim. Tam tanrısal özelliklerimi kullanmaya hazırlanıyordum ki güçlerimi insanların önünde kullanmamam gerektiğini hatırladım. Peki, şimdi biraz canım yanacaktı. Hızlıca çevreye baktım ve kendimi koruyacak bir şey aradım. İki adım uzaklığımdaki uzun ve kalın metal sopayı elime aldım. Ve iyice yaklaşan insanlara doğru sallamaya başladım. Kırılan kemiklerin ve yırtılan dokuların seslerini duyabiliyordum. Sandığımdan daha güçlüydüm ve bir çoğunu yere yıkmıştım. Tam o anda burnumda bir yanma hissettim ve yere düştüm.Biri burnuma yumruk atmıştı. Hızla ayağa kalktım ve burnumun kanamasını umursamadan elimdeki sopayı üstüme doğru gelen uzun boylu bir çocuğun karnına doğru salladım. İnleyerek yere düştü ve karnını tutarak kıvranmaya başladı. Yanmayı tekrar hissettim. Ama bu sefer çeneme yumruk atılmıştı. Ağzımda biriken kanı tükürdüm ve ayağa kalkmaya çalıştım. O anda kaşıma atılan yumruk ile tekrar yere düştüm. Kaşım kanıyordu ve gözüme akan kandan dolayı hiçbir şey göremiyordum. Biri beni yakamdan tutup hafifçe kaldırdığı zaman gözlerimi kırparak gözlerimde biriken kandan kurtulmaya çalıştım. Beni tutan insan tekrar yumruk atmak için elini kaldırdığı an bir ses duydum. İlginç bir uyarı sesi gibiydi. Beni tutan insan beni bıraktı ve diğerlerine "Şerif geliyor kaçın." dedi ve koşmaya başladı. Diğerleri de sürünerek kaçtılar. Daha sonra o, koşarak yanıma geldi. Kafamı dizine koydu ve çantasından çıkardığı bir bezle yüzündeki kanları silmeye başladı. Dokunuşu yumuşak ve sıcacıktı. "Neden kaçtılar?" diye sordum. Gülümsedi fakat cevap vermedi. O kadar güzel gülüyordu ki soruyu tekrarlama gereği duymadım. Yeşil gözlerinin o yumuşacık insanın içini okşayan bakışları her şeyi unutturmuştu bana adeta. Sadece üzerime çöken karanlık ve ağırlıktan kurtulmak istiyordum. Gözlerimi açık tutmak için savaşıyordum. Ama savaşı kaybettim ve gözlerim kapandı...
![](https://img.wattpad.com/cover/10556841-288-k832972.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VE TANRI HATA YAPTI
FantasyTanrı hata yapar mı? Sevdiğin insanlar tek tek yok olurken sonsuza kadar yaşayabilir misin? Öfke,nefret,acı.. Evreni yok edebilir mi?