3. Bölüm

20 2 0
                                    

Doğanın Gücü

Sonunda bu testte bitmişti, testi geçen herkez derin bir nefes almıştı. İlk başta gelen dört bin kişiden sadece 600'ü kalmıştı ve geçmeleri gereken iki test daha vardı, büyük salonda kalan kişiler çok ufak bir alan kaplıyordu. Testten sonra herkes dinlenmeye başlamıştı, yeteneklerini sergilemek için güçlerinin büyük bir kısmını kullanmıştı çoğunluğu. Aradan iki sigara içimlik süre geçmişti ki görevli tekrardan sahneye çıktı "Öhm, evet evet ikinci testide bitirdiğimize göre bir sonraki testimize geçebiliriz. Şimdiye kadar yaptıklarınız işin basit olan kısmıydı asıl kısım şimdi başlıyor. Savaşmak, teknik öğrenmek, meditasyon yapmak ve bunun gibi birçok şey sizin için çok önemli bunu biliyorum ama bunlardan daha önemli olan birşeyi hepiniz unutuyorsunuz yada şimdiye kadar hiç dikkat etmediniz. Yaşadığımız bu dünyada sadece biz yaşamıyoruz, büyülü yaratıklar, bitkiler ve daha birçok varlık yaşamakta, kendinizi ne kadar üstün görsenizde dünyamız üzerinde hepsi bir denge içindedir. Öz kristallerini herkesin bildiğine eminim, peki büyülü yaratıkların kan özünü duydunuzmu. Kan özü büyülü yaratıkların kan özü, öz kristallerinden onlarca kat güçlü birşeydir bunu kullanmak size büyük bir güç ve o büyülü yaratığın kullandığı yeteneklerden birini kullanmanızı sağlar. Bunu duyunca hepinizin sevindiğinizi görüyorum boşuna heveslenmeyin kan özü sadece büyülü yaratıkların rızası ile alınabilir, ne kadar güçlü olursanız olun zor kullanarak ele geçirme olasılığınız yoktur." Görevli açıklamasını yaptıktan sonra bir süre durdu ve adayları izlemeye başladı. İlk söylediklerinden sonra herkesin yüzü gülmeye başlamıştı uzun çalışmalar ve uzun meditasyondan kurtulup kısa yoldan güçlenmeyi hayal etmişlerdi. Keşke işler o kadar kolay olsaydı ama değildi işte. Daha sonraki açıklamalarında ise birçoğunun hayalleri yarıda kesilmişti, çoğu üçüncü testin nasıl birşey olduğunu anlasa bile aralarında hala anlamayanlar vardı. Bir sigara içimlik sürede adayları inceleyen görevli tekrardan konuşmaya başladı "Öhm şimdi gelelim üçüncü testimize, okulumuzun arka bahçesi olan ve okul dışından kimsenin giremediği bir bölge var Kaholn ormanları, sıradaki testiniz bu ormanlarda olacak. Hepinizden tek bir isteğim var herhangi bir büyülü yaratığın kan özünü almanız. Nasıl yapacağınız tamamen size kalmış birşey, unutmayın ki zorla alamazsınız tabi deneyip denememek size kalmış birşey. Hazırsanız sizi test alanına doğru yolluyoruz." Dedikten sonra iki elini açtı ve büyük bir portal açtı. Adaylar tek tek portala girmeye başlamışlardı.

Duyduklarıyla şaşıran Maou'nun aklında bir çok soru oluşmuştu, daha önce kan özünü hiç duymamıştı kütüphanede de bu konuyla ilgili hiç bir kitaba rastlamamıştı. Başta neden güçlenmek için kan özü kullanılmadığını düşünsede görevlinin açıklamasından sonra sebebini anlamıştı. Açıklamadan sonra adaylar büyülü yaratıklarla nasıl anlaşacağı konusunda düşünmeye başlamışlardı Maou hariç, o küçüklüğünden beri ağaçlarla konuşabiliyordu, sonuçta görevli pek üstünde durmasada ağaçlarda demişti. Maou her ne kadar ikna edip edemeyeceğini bilmesede içinde farklı bir rahatlık vardı. Maou bunları düşünürken nerdeyse herkes portaldan geçmişti büyük salonda sadece sekiz kişi kalmıştı, onlarda hızlıca portala gitmiş sonunda büyük salon bomboş kalmıştı.

Portaldan geçen adaylar boyları on metreyi bulan devasa bitkilerin bulunduğu, mistik kokuların ve güçlü auraların bulunduğu bir ormana gelmişlerdi. Her aday farklı bir noktaya gönderilmişti yani hepsi bu testte tek başınaydı. Maou etrafı incelemeye başlamıştı üç büyük ağacın tam ortasına gelmişti, yakınında akan nehrin sesi duyuluyordu, şimdilik etrafta herhangi bir büyülü yaratık gözükmüyordu. Buna sevinen Maou yavaşça nehirin yanına doğru yürümeye başlamıştı, etrafında gördüğü bütün bitkileri tanıyordu ama bunlar daha önce gördüklerine göre oldukça yaşlı görünüyordular, daha önce bir çok kez kullanıldığı belli olan patika yolda yürümeye devam eden Maou sonunda nehire ulaşmıştı, nehirin yanına giden Maou şaşkınlığını gizleyememişti, nehirin suyu şimdiye kadar gördüğü en berrak ve en temiz suydu. Nehrin etrafındaki bitkilerin güzel kokusu ve yaydıkları rahatlatıcı aura Maou'ya yorgunluğunu hatırlatmıştı, ikinci testte yaptığı efsunlar her ne kadar basit bir olay gibi gözüksedegücünün büyük bir kısmını harcamıştı, yaptığınız efsunların ne kadar güçlü olacağı efsunlama sırasında kullandığınız sembollerin gücüne göre belirlensede bunu sadece ufak bir kısmı doğruydu eğer çizdiğiniz sembole yeteri kadar gücünüzü aktaramazsanız efsunlama işlemi ya başarısız olur yada çok güçsüz olurdu. Maou sonunda dinlenebileceği bir yer bulmuştu, nehrin yanında bir insan boyu büyüklüğünde etrafında farklı bitkilerin olduğu bir kaya görmüştü, hızlıca kayanın yanına giden Maou bulduğu yeri çok beğenmişti, hem rahat bir yerdi hemde kayanın etrafındaki bitkiler sayesinde dışarıdan gelenlerin onu göremeyeceği bir yerdi. Testi tamamlamak için bir haftası olan Maou ilk günü meditasyon yapmak ve uyumak için kullanıcaktı daha sonra ne yapacağını ise uyanınca düşünmeye karar vermişti. Kayanın yanına Oturan Maou bir kaç esneme hareketi yaptıktan sonra sırtını kayaya vermiş ve meditasyon pozisyonuna geçmişti, gücünü tekrar toplamak ve uyurgen biri ona yaklaşırsa daha hızlı tepki verebilmek için gücüne ihtiyacı olacaktı. Meditasyon yaparken enerjinizi yıldız tozlarınızdan toplardınız gezegenlerin varoluşu, insanların var oluşu aklınıza gelen herşey aslında yıldız tozları ve onların içindeki yıldız tozlarından varolmuştu. İnsanların çoğu bunu doğa enerjisi olarak bilsede vücutlarında ve damarlarında brındırdıkları bu enerji yıldızlardan geliyordu. Maou bunu 10 yaşındayken sürekli köyünü izlediği tepede konuştuğu yaşlı bir ağaç sayesinde öğrenmişti, yaşadığı bu gezegenin aslında evrenin çok küçük bir kesimi olduğunu keşfedilebilecek bir çok yer olduğunu o zaman öğrenmişti, o günden sonra gezgin olmak istemişti Maou daha önce gitmediği yerler keşfetmek yeni yerleri görmek hatta kimsenin ayak basmadığı yerleri bulmak, dahada güçlendiğinde ise farklı gezegenler farklı evrenler keşfetmek. Maou bunları düşünürken tam 4 paket sigara içim süresi geçmişti. Meditasyonu tamamladığında hava kararmış, kuş cıvıltıları yerini sessizliğe bırakmıştı, yavaş yavaş gözlerinin kapandığını hisseden maou tekrardan sırtını büyük kayaya vermiş ellerini başının arkasına koymuş ve uyumaya başlamıştı.

Sabah gökyüzünü kırmızıya boyayan güneşin nehire yansıması kuşların cıvıltısı eşliğinde eşsiz bir manzara yaratıyordu. Gözlerini bu manzaraya açan Maou üstünden yorgunluğunu atmış ve çok rahat bir uyku çekmişti. Yavaşça nnehirin yanına gidip nehrin serin sularıyla yüzünü yıkayan Maou karnının acıktığını hissetmişti. Neyseki yola çıkmadan önce mührüne yemek koymayı ihmal etmemişti. Rai'nin mühüre eklediği özel bir efsun sayesinde içine koyulan şeyler uzun bir süre taze kalıyordu. Bunun nasıl yapıldığını Rai'den öğrenen Maou bir türlü yapmayı becerememişti. Bir kaç parça Kaya toplayan Maou içini odunla doldurmuş ve ateşini yakmıştı, mühüründen çıkardığı dağ ayısının etini ateşin üstünde pişirmeye başlamıştı. Et piştikçe daha güzel kokmuş Maou'nun açlığı giderek artmıştı. Nihayetinde et pişmiş Maou karnını doyurabilmişti, yaktığı ateşi hızla söndürmüş ve eşyalarını toplamıştı. Sonunda ikinci teste başlayabilirdi. Ormanın içinde 4 sigara içimlik süre yürüyen Maou sonunda bir büyülü yaratık görmüştü, yaratık her ne kadar sincaba benzesede bir insan büyüklüğündeydi, dişleri çok sivri, mavi gözleriyle etrafa korku salıyordu. Yavaşça yaratığa yaklaşan Maou şimdilik farkedilmemişti amacı gizlice yaratığın üstüne felc edici iksiri atmak ve iksirin etkisi geçene kadar onu sakinleştirip kan özü almak için ikna etmeye çalışacaktı. Yaratıkla arasında altı adım mesafe kalmıştı ki Maou'nun sağ tarafından rüzgarın kesilme sesi geldi, kafasını hızlıca o yöne çeviren Maou ona doğru gelen bir kuyruk görmüştü, yaratığın görüntüsü her ne kadar sincaba benzesede bir farenin kuyruğuna benzer bir kuyruğu vardı tek farkı bu kuyruğun iki metre olması ve yarım metre kalınlığında olmasıydı.Kuyruğu geç farkeden Maou zamanında tepki verememişti darbeyle beraber yirmi metre geriye uçmuş ancak bir ağaca çarparak durabilmişti. Giydiği zırh sayesinde ciddi bir hasar almasada büyük bir acı çekiyordu, işler planladığı gibi gitmemişti. Şimdi sadece tek seçeneği kalmıştı kaçmak. Her ne kadar deneysel sınıfında yetenekli olsada, fiziksel güç ve hız olarak o yaratığa göre zayıf kalıyordu. Hızlıca kendini doğrultan Maou hiç düşünmeden nehire doğru koçmaya başlamıştı, ne kadar hızlı koşarsa o kadar iyiydi onun için. Yaratıkta arkasından hızlıca yaklaşıyordu Maou'dan hızlı olduğu belliydi, bir süre daha koştuktan sonra yaratık ona yetişmiş ve bir kuyruk darbesi daha göndermişti, bunu zamanında farkeden Maou sağ tarafa doğru bir takla atmıştı, saldırıdan kılpayı kurtulmuştu. Kuyruğun isabet ettiği kaya paramparça olmuştu, bunu gördükten sonra daha hızlı koşmaya başlamıştı. Sonunda nehiri görmüş hızını biraz daha arttırmıştı, yaratık yeniden ona yetişmiş bir kuyruk darbesi daha göndermişti, bu darbeyi farkedemeyen maou kuyruğun gücüyle birlikte nehirin ortasına kadar uçmuştu. Bunu gören yaratık nehire girmemiş geriye dönmüştü, birden suya çakılan Maou kuyruğun etkisinden sonra bir acı daha hissetmişti su ne kadar yumuşak olsada ona sert yaklaşırsanız bir okadar sert bir yapıya sahip oluyordu. Acı içinde karşı kıyıya yüzen Maou bir yandan da şansına lanetler okuyordu. Yaratığın gücünü kontrol etmemekle büyük bir aptallık etmişti. Sonunda karaya ulaşmaya başarabilmişti, her yeri sızlayan Maou kendini yere atmıştı bütün kemikleri acıdan sızlıyordu, biryandanda bir yeri kırılmadığı için seviniyordu. Her ne kadar güçlü zırhlara ve iksirlere sahip olsada hız ve fiziksel güç konusunda yetersiz kalıyordu, daha önce büyülü yaratık avlamıştı ama onlar köyünün etrafındaki düşük seviyeli yaratıklardı. Maou bunları düşünürken onu izleyen biri vardı, kıyıya çıktığından beri bütün hareketlerini izlemiş ve onu dinlemişti. Maou farketmesede Kadim ağaç onu hemen farketmişti, doğa sınıfının bir üyesini görmek kolay değildi, Kadim ağaç en son binlerce yıl önce görmüştü doğa sınıfından birini, Kadim ağaç yavaşça Maou'ya doğru enerji göndermeye başladı, eğer bu düşük seviyeli enerjiyi hissederse onunla biraz sohbet istiyordu. O sırada Maou mühründen çıkardığı iksirle acılarını hafifletmeye çalışıyordu, birden farklı bir enerji hissetmeye başladı, hızlıca etrafına bakınan Maou kimseyi görememişti. Enerjiyi hala hisseden Maou sonunda kendi enerjisiyle karşılık vermişti, sonunda kaynağını bulmayı başarmıştı enerjinin. Karşısındaki çok yaşlı olduğu belli olan ağacı görünce başından aşağı kaynar sular gökülmüştü, büyülü yaratığı görünce ilk planını tamamen unutmuştu ve ona saldırmak için plan yapmıştı, nasıl bu kadar salak olabilmişti, sözde o ormandaki ağaçlardan yardım isteyecekti. Maou bunları düşünürken yavaşça Kadim ağacın yanına gelmiş onu incelemeye başlamıştı, çok geniş bir gövdesi vardı bu ağacın, üç insan boyundan fazlaydı genişliği, buyu yüzlerce metreyi buluyordu, ilk defa bukadar büyük bir ağaç gören Maou hayran kalmıştı, büyüklüğünün yanında çok yüce bi varlık yayıyordu, etrafına yaydığı aura insanı hem rahatlatırken ne kadarda cahil olduğunu hissettiriyordu.

AlposHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin