"Sadece işe yara!" Diye bağırdı tanımadığım o adam. Diğer ihtiyar adam ise hâlâ ağrayan kasığını tutuyordu. Gözyaşlarımı silerken biryandan yukarıdan bana bakan bu iki adama bakıp hıçkırıyordum.
"Bana dokunmayın!" Diye mırıldandım tekrar titreyen ses tonumla."Bana dokunmayın diyor hâlâ, sen burada zaten onun için varsın ne sanıyorsun kızım." Diye bağırıldığında bir tekme daha yedim.
* * *
"Buket!" Diye bağırıldığında saçımı yapan Semra abla beni tembihlercesine parmağını öne doğru salladı.
"Kız sakın yine bir cıngaralık çıkarma, vallahi öldürürler bu sefer seni bak. Ne deniliyorsa yap, zaten göz açıp kapanıncaya kadar gelip geçiyor. O kadar yaptığın şeye değmiyor!" Dediğinde baygın bakışlarla ona baktıktan sonra kafamı sallayarak odadan çıktım. Yakup orada bana bakıyordu. Muhtemelen bir tehdit şeritinden geçecektim. Yanına yaklaştım.
"Bak bu son şansın, kimse elimden alamaz bu sefer." Dediğinde kafamı eğdim. Sonra beni koridora itti. Sessizce ağlayarak koridordan geçtim, ben yapamazdım ki. Öldürse ne olurdu ki? Ne güzel olurdu yahu? Kurtulurdum en azından. Yukarı çıktığımda her zamanki odaya doğru ilerledim. Topuklu ayakkabılarımın yerde çıkardığı sesle odanın önüne geldiğimde kapıyı iki kez tıkladım. Ben giremezdim, içerideki her kimseyse onun izniyle girmeye mecburdum.
"Gel." O kalın sesi işitmemle kapı kolununun üzerindeki elim istemsizce daha sıkı kavradı kolu.
Titredim. Gözlerimi yumdum ve kendimi içeriye attım. Girmemle bir sigara dumanı karşıladı beni, öksürmeye başladım. Ellerimle yelpaze yaptım kendime. Güneş ışığını arkasına aldığı için karanlık ortamda yüzü gözükmüyordu. Yan duruyordu."Geldin sonunda." Diyerek bana doğru tam döndüğünde yüzünü o zaman ilk defa gördüm.