Birkaç saattir dar odada yorgana sarılmış uyuyordum, ne kadar süre geçtiği hakkında bir fikrim yoktu. Bir ışık gözüme geldiğinde sabah olduğunu anlayarak saatlerdir uyku girmemiş gözlerimi birkaç kez kırparak tavana baktım.
Odam sesle açıldı ve bir adam salona geçmem gerektiğini söyledi. Muhtemelen kahvaltı saatiydi, yemek mecburi değildi ama.. Yutkunarak yataktan kalkarak kendimi süründürdüm odanın çıkışına kadar. Kenardaki aynadan kendime baktım, ağlamaktan göz torbaları oluşmuş pembe bir renge bürünmüşlerdi. Umursamadım, karnımda ve bacaklarımda hissettiğim ağrıyla salona ilerledim. Bir koltuğa oturup üzerimdeki uyduruktan kıyafetin kumaşıyla oynadım. Bir kızın yanıma oturduğunu hissettiğimde kafamı bile çevirmedim.
"Ne hissettiğini biliyorum."
Yine oynatmadım kendimi, devam etti o.
"Mahvolmuş ve boş."
Yutkunarak ona baktım.
"Ben daha 21 yaşındayım ama bunları en derinden hissettim."
Gözlerimin dolmasını engelledim "Buraya nasıl geldin?" diye sordum usulca. Yutkundu. "Ben anlatırım da, sen başla ilk baş."
Gözlerimi onun siyah gözlerine diktim ve iyice inceledim, sonra geri çektim.
"Sevdiğim bir adam vardı, sevdiğim derken bile utanıyorum. Beni başka bir şehirde yaşama söylemiyle buraya getirdi. Beni buraya satmış, bir an kendimi burada buldum. Ona ulaşmamı geçtim, bahçeye bile çıkamıyorum ben." Yutkundum. "Bana neler yaptı, beni nasıl yıktı.."
Kıza dönüp baktım, uzun kirpiklerinin ardından bana yorgun bir bakış attı. Bir şey diyemedi.
Hislerimi anlatamadım, tekrar gözlerimden yaşlar süzüldü. Kız kolumdan tutup beni hızlıca kaldırdı yerimden. "Çabuk ol, kapıdaki bekçiler gelecek şimdi. Hemen odaya girelim." bekçiler gelir kızlara sulanır bazıları kızları zorla bir odaya atardı. Tam koşarken bileğimden tutulup yerime mıhlandım. "Nereye canım daha yeni geldim." kolumu kurtarmaya çalışarak adamın pıs suratına baktım. Kirli sakallı 40 yaşlarındaki adamdan kendimi kurtarmaya çalışırken az önceki kız etrafta yoktu. Korkuyla gerildim.