Merhaba! İlk fanfiction'um ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz sdsdfgd
İyi okumalar!
Luke, nefes nefese cadde boyu koştu. Yüzü, alkolün ve ayazın etkisiyle kızarmıştı. Başı dönüyordu fakat adımlarını dikkatli atmaya özen gösteriyordu. Son gücüyle bir kez daha hızlandı, ardından gelenlere yakalanmak istemiyordu. Uzun zamandır onun peşindeydiler, onu ele geçirmek için her yolu deniyorlardı. Luke, ne zaman yalnız kalsa onu buluyorlardı. Her seferinde kaçmak zorunda kalıyordu, ta ki tanıdık bir insan yüzü bulana kadar.
Sola dönüp ağaçlık bir yere girerken telefonunu çıkardı ve arkadaşının numarasını tuşladı.
Telefonun diğer ucundan "Luke?" diye mırıldandı uykulu bir ses.
Luke, onun uyuduğunu tahmin etmişti, saat sabahın 3'üydü. Yine de ona ihtiyacı vardı.
"Calum?" dedi soluklanmaya çalışırken. "Gelip beni alabilir misin? Peşimdeler."
Calum'un hızlıca doğrulduğunu işitti.
"Nerdesin?" dedi Calum keskin bir sesle.
"G-geçen gün içtiğimiz bardaydım. Biraz hava almak için dışarıya çıktım ve onlar geldi. Bende koştum, bilmiyorum. Hala koşuyorum dostum. Burada bir ev, onun bahçesindeyim. Yalnızım, Calum."
"Pekala, Luke," diye seslendi Calum. Sesi güven veriyordu. "Seni almaya geliyorum. O gördüğün evin ışıkları yanıyor mu?"
"Sadece bir tanesi," diye yanıtladı Luke.
"Tanrım, peki. Git ve evin ziline bas. Sen Luke Hemmings'sin, geri çevireceklerini sanmıyorum."
"Saat sabahın 3'ü!"
Luke durup etrafına bakındı. Ağaçlardan gelen hışırtıları duyunca irkildi.
"Farkındayım fakat dediğimi yapmak zorundasın. Gelip seni yakalamalarını istemiyorsun, öyle değil mi?"
Luke, korku ve panik içerisinde bir iki adım attı.
"Tamam, yapacağım," dedi ve telefonu kapatmadan önce ekledi. "Elini çabuk tut."
Sarı saçlarını endişe içerisinde karıştırarak ilerledi. Ardından gelenleri işitebiliyordu, yaklaşmışlardı.
Adımlarını hızlandırıp evin kapısına vardı ve zile birkaç defa bastı.
Kalbi göğsünden çıkmak üzereydi, korkudan adeta titriyordu.
Sonunda kapıyı bir kız açıverdi. Sanırım yaşça ondan biraz büyüktü. Kız onu görür görmez, uyku yeşil gözlerini terk etti, yerini heyecana bıraktı.
"L-Luke Hemmings!"
"Merhaba," dedi Luke zar zor.
"Tanrım! Sanırım rüya görüyorum!"
Luke çaresizlik içerisinde dışarıya hızlıca göz atıp yeniden kıza döndü.
"Hayır. Rüya değil. Şey, acaba merak ediyordum da, biliyorum saat çok geç ama tuvaletinizi kullanabilir miyim?"
"Tabi ki!" diyerek atıldı kız. Luke'u kolundan tutup içeriye çekti ve kapıyı kapattı.
"Evet," diye geveledi Luke. Alkol etkisini şimdi daha çok göstermeye başlamıştı, elini yüzünü yıkamalıydı. "Tuvalet ne tarafta?"
"Yukarıda iki tane var fakat ailemi uyandırmak istemiyorum. O yüzden alt kattakini kullanabilirsin. Merdivenlerden inince sol tarafta. Orası biraz küçüktür, üzgünüm."
Luke başını sallayarak merdivenlere yöneldi. Adımları yavaşlamıştı, düşmekten korkuyordu. Calum'un, bu büyük evi kolayca bulabilmesini umuyordu.
Tuvalete girip yüzüne soğuk suyu çarptığında biraz kendine gelir gibi oldu. Başını kaldırıp aynaya baktı. Mavi gözleri kanlanmıştı, yanakları kızarıktı ve saçları dağınıktı. Etrafını izleyerek toparlanmaya çalıştı. Sonra tuvaletten çıktı fakat o sırada gözleri karşısındaki aralık kapıdan içeriye kaydı. Tuvaletin ışığı karşı odaya yansımış, uyumakta olan genç bir kızın sarı saçlarına düşmüştü.
Luke, bir odaya, bir merdivenlere baktı. Tuvaletin ışığını ve kapısını kapatmadan karşıdaki odaya yürüdü, aralık kısımdan yavaşça içeriye süzüldü.
Oda olabildiğince sadeydi; bir dolap, bir çalışma masası ve bir yatak vardı. Odanın penceresi yoktu. Duvarlar bomboştu, resim yoktu, ufak bir süs bile yoktu.
Ona arkasını dönmüş uzanan bedene merakla ama sessizce yaklaştı, Luke. Biraz eğilip baktığında, daha önce hiç görmediği kadar beyaz bir ten ile karşılaştı. Kızın saçları kadar kendisi de güzeldi. Ufak fakat dolgun dudakları aralanmıştı, kirpikleri elmacık kemiklerini okşuyordu. Kaşları çatıktı, belli ki rüya görüyordu. Minik burnundan derin derin nefes alıyordu, ara ara mırıldanıyordu. Sanki o da Luke gibi korkuyordu...
Luke, telefonunun titremesiyle irkildi. Hızlıca odadan çıktı, tuvaletin ışıklarını söndürdü ve merdivenlere ulaştığında telefonu açtı.
"Evet?" dedi umutla.
"2 katlı, mavi evde misin?"
"2 mi?" diye sordu Luke. Sonra alt katın dışarıdan gözükmediğini anımsadı. "Evet, oradayım."
"Evin önündeyim, seni bekliyorum."