Tanıtım

2.1K 102 51
                                    

Soğuk bir gece. Ama onu engelleyen bir şey yok. Onu engelleyen tek şey annesiyle babasıydı. Ama sadece engel. Sadece bir yokuş. Düz yolda yürümek ne kadar kolaydır değil mi? Yokuş çıkınca zorlanırsınız ama yine de aşarsınız. Sadece zaman kaybı.

Aynada kendisine son bir kez baktı. Siyah dar kotu, siyah kazağı, siyah kadife ceketi, siyah deri botunu ve boynuna geçirdiği kırmızı atkısına son bir kez daha baktı. En iyi arkadaşı Eren vermişti ona. Zor günlerinde elinden geldiğince destek olmuştu. Onsuz yapamıyordu. Eren de kriz geçirdiği her gün yanında olamayacağı için ona bu atkıyı vermişti. En azından zor günlerinde de olsa onun yanında olduğunu bilirdi Mikasa ve hep bilecekti.

 Komidinin üzerinde duran siyah deri eldivenlerini de eline geçirip, kapşonunu çektiğinde artık hazırdı. Soğuk kış gecesinde sadece kadife ceketiyle kalacaktı. Montlu olan insanlar bile bu havada tir tir titrerken Mikasa onu görünce damarlarındaki kan hızlanırdı. Kalbi deli gibi çarpardı ve birden ısınıverirdi. Mont almamasının sebeplerinden birincisiydi bu.

 İkincisi ise annesi onun bu gece yürüyüşünü fark ettiğinden beri hep tetikte olmasıydı. Montun hışırtısını duyup aşağı inebilirdi ve bu onun için hiç iyi olmazdı. 

 Kotunun cebinde hep taşıdığı bir şey olurdu ve bu gece yürüyüşlerinin ayrılmaz parçası oydu. Bıçağı. Onu görünce kalbinin deli gibi atmasıyla beraber gözleri kararırdı ve o da kendini uyanık tutması için avucunun içine bir kesik atardı. Acıyla beraber zihni birden buz gibi olurdu, her şey berraklaşırdı ve onu biraz daha izleme şansı doğardı. Bu yüzden avucunun içi hep kesiklerle ya da yara bantlarıyla doluydu ki kendisi bundan bir gram bile şikayetçi değildi.

 Odasının penceresini açtı ve kış havasının soğukluğu yüzünü yalayıp geçti sanki. Kapıdan çıkıp gidecek kadar rahat bir insan değildi. Annesi hep evi kilitler ve anahtarın ucuna ip geçirip kendine anahtardan kolye yapar, boynuna geçirir ve öyle uyurdu. O yüzden Mikasa hep pencereden çıkıp, evin çatısında biraz yürüdükten sonra bahçelerinde bulunan bir ağaç yardımıyla aşağı iner ve ara sokaklardan onun evini bulurdu. Annesiyle babasının koyduğu her engel hiçbir zaman onu görme isteğini kıramamıştı.

 Pencereden çıktığında yine rutin işleri yaptı. Evleri villa olduğu için fazla yüksek değildi ve bu Mikasa için bir nimetti. Çatıda yürüyüp, bahçedeki ağaç yardımıyla aşağıya indiğinde kendini tam anlamıyla özgür hissediyordu.

 Sadece üç kilometre.

Her oraya gittiğinde böyle söylerdi ve bunu her söylediğinde içinde bir kıvılcım parlardı, daha hızlı yürürdü. Normalde kırk beş dakikada gidilecek bir yeri Mikasa on beş dakikada giderdi. Bunun nedeni oraya düzenli olarak gittiğinden kaslarının alışmış olmasıydı hem de sürekli mesafeyi aklına söyletirdi. Böylece o soğuğun içinde bile her yerinin buz tutması gerekirken, o öylece giderdi.

 Ve işte yine gelmişti geleceği yere. Yatağında sırt üstü uzanmış kitap okuyordu. Odasının hafif ve loş ışığı onun tam suratına geliyor, böylece Mikasa onu açık seçik görebiliyordu. Köprücük kemiği bakanı bir daha baktıracak şekildeydi. Suratındaki kararlı ifade onu olduğundan daha sert gösteriyordu. Gözleri yorgunluktan her an uyuyabilecekmiş gibiydi. Çok uykusu vardı ama o hep direnirdi. Sebebi her iki üç saatte bir kabus görüp uyanmasıydı. Mikasa uzun deneyimlerinden sonra böyle bir izlenim edinmişti.

 Sonunda elindeki kitabı bırakıp pencereden dışarı baktı. Mikasa kendini hemen duvarın arkasına çekti. Bir süre duvardan dışarı çıkmadı. Sebebi hala onun kendisinin olduğu tarafa bakabileceği ihtimaliydi. Ama onun her zaman ana planı olduğu gibi yan planları da vardı.

 Onun evinin tam karşısında yakında devlet tarafından yeni bir bina yapmak üzere yıkılacak eve doğru yöneldi. İçeri girdiğinde boğucu havanın bir süre etkisinde kaldı. Ama kaybedecek zamanı yoktu onu gözlemlemek zorundaydı.

  Duvardaki insanı gözlemlemek için büyük ama içinden geçilemeyecek kadar küçük bir delik vardı. O delikten onu gözleyebilir her hareketine bakabilirdi. Kollarıyla deliği kapattı. Ceketi o kadar siyahtı ki uzaktan bakıldığında herkes gecenin karanlığı zannederdi. Kollarıyla nokta kadar küçük bir aralık açtı ve onu izlemeye devam etti.

 Uyumuştu. Uyurken suratı her zaman bir bebeğin suratı kadar masum ve korunmaya ihtiyacı olan biri gibi olurdu. Ki Mikasa bunları o uyanıkken de hissederdi. Onun için hayatını, ihtiyacı olmasa bile, onu korumaya adamıştı.

 Penceresinin perdesini çekmediği için ayın ışığı yüzüne çarpıyordu ve bu da onu inanılmaz yakışıklı yapıyordu. Kalbi yine deli gibi atmaya başladı, damarlarındaki kan hızlandı ve gözleri kararmaya başladı. Elleri titreyerek kotun cebindeki bıçağı çıkardı. Kendisini kesme fikri onu heyecanlandırmıyordu ama yapacak bir şey yoktu. Bayılmaktan iyiydi.

Elleri titreyerek kazağının kolunu yukarı çekti. Birkaç saniyelik tereddütten sonra hızla bıçakla koluna kesik attı. Kolundan aşağılara doğru sıcak fakat bir o kadar da nemli olan kanı kolundan aşağı aktı. Canı artık eskisi gibi acımıyordu, alışmıştı. Ama hala zihnini berrak hissedemiyordu. Birkaç kesik daha attı. Nefes nefese kalmıştı. Sıkıca gözlerini yumdu.

 Gözlerini yavaşça açtığında yere damlamış kanlarını gördü. Kanı o kadar koyu kırmızıydı ki siyah bile zannedebilirdiniz. Ve kanın yanında olan gözyaşlarını gördü. Fark etmeden ağlamıştı. Canı yandığı için değil bunu her zaman yapmak zorunda olduğu için, onu görme isteğine karşı koyamadığı için ve de annesiyle babasının onu bir türlü anlamadığını hatırladığı için. Bunları içine o kadar attığı için ağladığının bazen farkında olmuyordu. Sadece ve sadece buraya gelip "canlanmak" için kolunu ya da avucunu keserken fark ediyordu ağladığını.

 Yerinden yavaşça doğrulup kalktığında tekrar eski pozisyonuna geçip onu izledi. Bu anı bir daha görebileceğinden emin değildi ya da buraya bir daha ne zaman geleceğine dair emin değildi. Ama bu anı ölümsüzleştirebilirdi. Aceleyle binanın balkonuna gitti. Balkonun yarısı duvar olduğu için çömeldi ve telefonunu çıkardı. Birkaç dakikalık uğraştan sonra doğru açıyı buldu ve bu anı ölümsüzleştirecek yirmi tane fotoğraf çekti. Ve daha fazla zaman kaybetmeden evine doğru yol aldı.

Umarım sevmişsinizdir. Bu kitap kurgusu uzun zamandan beri aklımdaydı hatta başlamak için can atıyordum. Tanıtım olduğu için biraz kısa oldu. Bu yüzden özür diliyorum ve vakit kaybetmeden soruyorum.

Kurguyu nasıl buldunuz? 

Mikasa'nın yandere olması sizce güzel olacak mı?

Evet yorumlarınızda bunu bekliyor olacağım.

Takipte kalın. Sizi seviyorum. ^.^

Psikopat ( Rivamika )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin