Onun için hangi öldürme metodunu seçmeliydi? İşkence çektirerek mi? Yoksa elektirik şoku vererek mi? Ya da hiç uğraşmayıp bıçakla öldürmeyi mi seçmeliydi? Sonuç ne olursa olsun, o kız nasıl ölecekse ölsün o tehdit kalkacaktı.
İsmini bile bilmediği kıza büyük bir öfke duymuştu Mikasa. Sonuçta onu elinden almaya hiç bu kadar yatkın bir kız daha önce hiç görmemişti. Okuldaki diğer kızlar Levi'a kendilerini beğendirmeye çalışırlardı o kadar. Ama Levi ile konuşmaya, ilk adımı atmaya cesaret edemezlerdi.
Kendisinden kaynaklanan bir şey değildi. Mikasa Levi'a aşık olmadan önce de bu böyleydi.
Ama o bakır saçlı kız diğer kızların aksine tam bir tehlike alarmıydı. Levi'a nasıl baktığı Mikasa'nın gözünden kaçmamıştı elbet. Onun yanında nasıl şuh kahkaha attığını da göz ardı etmemişti.
Elindeki bıçağa baktı. Bu bıçak Mikasa'nın yardımcısı olmuştu artık. Tek sıkıntısı bıçağı okula götürememesiydi. Bıçağın metalinden nasıl göründüğünü
görebiliyordu. Gözleri korkutucu bakıyordu ve suratı her zamankinden daha çok tehditkar bakıyordu.
Evinde ya da okulunda da değildi.
Sığınağında gizli bir yer bulmuştu. Buraya esirlerini getirebilecek, onları konuşturabilecek ve gerekirse onları öldürebileceği harika bir yerdi. Nem ve küf kokuyordu ama umurunda değildi. Kim esirlerine iyi davranır ve sağlığına dikkat ederdi ki?
Hele ki biri Mikasa'nın sevdiğini alacak ve Mikasa esirini en iyi koşullarda barındıracak öyle mi?
"Beni hayata döndüren şeyi elimden alanları nasıl iyi davranabilirim ki?" Kendisine sıkça sorduğu soruyu yine sormuştu işte. Kendi kendine konuşurdu bazen. "Benim güneşimi nasıl alırlar Levi?"
Kafasını dikleştirdiğinde Levi'ın halüsinasyonunu gördü. Biraz sonra silineceğini, yok olacağını ve gerçek olmadığını bilse bile heyecanlanmasına engel olamadı. Gözüne karartılar gelmeye, parmak uçları karıncalanmaya, midesi bulanana kadar onu izlemeyi sürdürdü.
Sonra bıçağını çıkardı ve acıyı hissedene kadar bıçakla derisine kesikler atmaya başladı. Kendisini kestikçe canlanıyordu ve canlandıkça Levi'ın görüntüsü silikleşiyor yok oluyordu. Kanlar yere su şapırtılarını andırır gibi ses çıkararak düşüyordu.
Telefonunu çıkardı ve Levi'ın en son çektiği fotoğrafını okşayarak yine kendi kendisiyle konuşmaya başladı. Bu konuşmaları Eren ya da ailesi duyarsa ne diyeceklerini merak etti bir an. Onu engellemeye çalışırlardı kesinlikle. Ama Mikasa bu sefer kaçabilir miydi?
"Hiçbir şey hissedemiyorum." Hala akmakta olan kanına baktı. "Konu sen olunca hiçbir şey hissedemiyorum. Ben sensiz nasıl yaşıyordum Levi? Bilmiyorsun." Bir an dalıp gitti, onsuz nasıl yaşadığını hatırlıyordu elbet.
"Normal insan gibi olmayı denedim. Diğer kızların yaptıklarını yapmaya çalıştım ama olmadı. O zamanlar adım psikopat değildi. Sadece diğerlerine göre biraz soğuktum o kadar. Aslında soğuk olmak kulağa pek kötü gelmiyor." Gözlerinin önüne bir yıl önceki hali geldi. Levi'ı görmediği zamandı. Ama ismini sıklıkla duymuştu.
"Ama aslında hiçbir şey hissetmiyordum. İnsanı insan yapan duygulardan mahrum bir şekilde geçiyordu günlerim. Ama seninle ilk karşılaştığım zaman... güçlü bir arzu hissetmiştim. Bir kıpırdama. Ama şimdi biri seni elimden almaya çalışıyor, öyle mi?"
Sinirden titremeye başladı. Nereye baksa o kızı görüyordu. Onu alıp ellerinde boğmak ve onun cansız bedenine defalarca kez tekme atmak istiyordu. Onun cesedine bakıp gülmek ve masum kız rolünü oynamak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat ( Rivamika )
FanfictionSeni görmeden, daha sesini duymadan önce kendi içimde savaşıyordum zaten. Sen ortaya çıkınca zaten bozulmuş olan dünyam daha da karardı. Şimdi hem kendim hem de senin için savaşıyorum. Çevrende dolaşan diğer kızları unut, ben farklıyım. Onların te...