2 gün geçmişti. Levent'in ringde çıldırmasının üzerinden 2 gün geçmişti. Ne kızdan bir cevap alabilmişti, ne de işe yaramaz adamları bir cevap bulabilmişti. Kimse Levent'e ne olduğunu anlamamıştı. Her geçen gün çığlıkları daha da yükseliyor, kendine zarar vermeye başlıyordu. Ve bunu kimse engelleyemiyordu. Ama adamı asıl düşündüren bundan da öte kızın ona asıl adıyla seslenmesi olmuştu. Nestor... Oysa ne kadar uzun süredir kimse kullanmamıştı bu ismi. Kızın kanlı dudaklarından dökülen bu isim daha da lanetlemişti sanki gerçek benliğini. Kimdi bu kız? Kurul hariç kimsenin bilmediği bu adını nereden biliyordu? Neden kendi ayaklarıyla şeytanın inine kadar girmişti? Ya kaybedecek hiçbir şeyi yoktu ve ölümü son çare olarak görüp gelmişti ayaklarına kadar ya da... Bilmediği şeyler dönüyordu.
Lanet olsun daha adını bile öğrenememişti! Bu aralar elinden hiç düşmeyen viski kadehini duvara fırlattı. Etrafa saçılan cam kırıklıkları sinirini hafifletmeyi bırak bıçak olmuş gelip tekrar adama saplanmıştı sanki. Bakışları ellerine kaydı istemsizce. Zihninin kilitli odalarından bir anı firar etti. Bu ellerle vurmuş, bu ellerle kanatmıştı geceden çalınmış dudaklarını. Kızın sert zemine düşüşü saniye saniye tekrar canlanırken gözleri elinde ''Neden?'' diye sordu kendi kendine. ''O kadar can aldın bir an bile tereddüt etmeden ama neden o tokadı kendine atmış gibi hissediyorsun?''
Akın odaya girdiğinde yüzündeki ifade adamın yine istediği cevapları alamayacağını anlamasına yetmişti.
''Bir şey bulamadın mı?''
Sesini sakin tutmaya çalışarak sorduğu sorunun altında yatan sessiz öfkeyi anlaması zor olmadı Akın'ın.
''Aslında...''
''Geveleme lafı Akın'' sakinliği sabrının taşmakta olduğunun vurgusu gibiydi.
''Levent'e ne olduğuna dair hala bir şey bilmiyoruz.''
Baran derin bir nefes aldı. Bu bilinmezlik daha da öfkelendiriyordu onu.
'' Ama kız Vika Akademisinden olabilir.''
İşte bu, kızın onlardan neden bu kadar nefret ettiğini açıklardı. Ama... Yine de yeterli gelmemişti adama.
''Akademide bir kızın aniden ortadan kaybolmasıyla ilgili şeyler konuşuluyor. Her yerde onu arıyorlarmış.'' Diye devam etti Akın.
Baran cam kenarına geçmiş düşünceli gözlerle sisin sarıp sarmaladığı boşluğu izlerken Akın adamı kendi düşünceleriyle baş başa bırakması gerektiğini anlayıp geldiği gibi sessiz adımlarla odayı terk etti.
***
O kadar çok karanlığa gebe kalmıştı ki ruhum, güneşin arsız sıcaklığı canımı yakıyordu. Önümde uzanan sonsuz yeşilliği bir kez daha selamladım. Adımlarım ağır aksak ilerlemeye çalışırken düşünmemeye çalıştım. Ayağımın altında ezilen çimler intikam ateşiyle kavrulan benliğimin intikam uğruna ezdiği ve ezmesi gerekenleri hatırlatmıştı. Bu düşündükçe canımı daha da yakan hatırlamak istemediğim bir şeydi. Ben öylece insanları ezip geçemezdim. Öylece arkamda birilerini bırakıp yoluma devam edemezdim. Levent'i düşünmemeye çalıştıkça zihin odalarımın kapısı bir kez daha çalınıyordu izinsizce. Kim bilir şuan ne durumdaydı. Onu düzeltmelerinin imkanı yoktu. Yaptığım şeyin geri dönüşü yoktu. Lanet olsun! Lanet olsun! Onun zihnindeki karanlık geçmiş beni esareti altına alıyordu sanki! Buna hakkım yoktu. Onlardan izinsiz kilit vurup üzerine kat kat toprak attıkları, kaçtıkları geçmişlerini gün yüzüne çıkarmaya hakkım yoktu benim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ BAĞ
Teen FictionSenden sonra çok yol kat ettim, çok şehir gezdim, çok sokaklarda kayboldum. Her şeyden herkesten gittim de bir senden gidemedim. Ay güneşe hasret çok bekledi geceyi, ben sana hasret çok bekledim geri dönebilmeyi. Gözyaşlarım yağmur old...