İlk defa gözlerim bağlanmadan gezdiğim malikane nefesimi tutmama sebep olacak kadar gösterişliydi. Geçtiğimiz her kapı altın varaklarla bezenmiş gökyüzü ulaşılmazlığında gibi görünen tavana kadar uzanıyordu. Koridorlar başarılı bir ressamın nadide eserleriyle döşenmişti. Her bir tablo insanı farklı bir duygu seline boğuyordu. Kimisinde ressamın tuvale ağlayışına şahitlik ederken, kimisinde tuvalle olan kavgasını görebiliyordunuz. Mahzenin koridorları ne kadar boğucuysa bu koridorlarında o kadar rahatlatıcı bir etkisi vardı. Baran sonunda durmuş amansız yürüyüşümüze bir son vermişti. Önünde durduğu kapının dış cephesi diğerlerinden farklıydı. Altın varaklar yerine maviye boyanmıştı. O kadar güzeldi ki. Mavinin bütün tonlarını tek bir tabloda gözünüzün önüne ziyafet sofrası gibi seriyordu.
''Bu kapı kurulun bilgeliğinin, ona duyulan güven ve sonsuz sadakatin simgesi.''
Elini mavinin bütün tonlarında yavaşça gezdirdi.
''Bunlar ise yıllar içindeki deneyiminin, her geçen gün artan gücümüzün, yükselen krallığımızın bir göstergesi.''
Sesinde ki gurur öylesine barizdi ki...
''Bu kapıdan geçtikten sonra kaderin onların dudakları arasından çıkacak kelimelerle belirlenecek.''
Nabzım hızlanmış, başım dönmeye başlamıştı. Kendini bilmez bir grup aptal tarafından yargılanacak mıydım şimdi de. Hem de ona istediği cevapları vermişken!
''İstediğin cevapları aldın! Beni kendini bilmez bir kurulun önüne yem gibi atamazsın! Siz beni yargılayamazsınız! ''
Ses tonum git gide daha da yükselmiş, panik damarlarımı zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştı.
''Kelimelerine dikkat et'' dedi tehditkar bir ses tonuyla. ''Yoksa seni onların adaletine bırakmam kendi ellerimle öldürürüm.''
Kolumdan tutup kapıyı açtığı gibi büyük salonun ortasında doğru attı. Bedenim sonbahar da dalından düşmüş bir yaprak gibi büyük salonun ortasına doğru savrulurken dengemi sağlayamamış ve ellerimin üstüne düşmüştüm. Ben yavaşça yerden kalkmaya çalışırken yarım ay şeklinde ki masanın arkasına dizilmiş grupta Baran'ın odaya girişiyle ayaklanmıştı. Odadaki fısıldaşmalar yerini gergin bir sessizliğe bırakmış herkes Baran'ın tek kelime etmesini bekliyordu. Odadaki sessizlik sürmeye devam ederken masanın etrafına dizilmiş 9 kişiyi incelemeye başlamıştım. Masanın en sağında saçları bembeyaz olmuş bir adam ve kadın vardı. Onların yanında ise henüz orta yaşlarında olduğunu düşündüğüm iki adam sıralanmıştı. Saçlarını ensesinde sıkı bir topuz yapmış bir kadın ve üç adam daha. Masanın sonundaki adam daha genç görünümlüydü. Henüz Baran yaşlarında olmalıydı. Herkes yüzünde ciddi bir ifadeyle Baran'a bakarken masanın solunda bana bakıp gülümseyen bir çift gözle karşılaşmayı beklemiyordum. Kızıl saçlarını sol omzundan aşağı büyük dalgalar halinde bırakmıştı. Yüzü tanrıçaları bile kıskandıracak kadar güzeldi. Dudakları kırmızı bir elma gibi pürüzsüz teninde dikkat çekici bir şekilde ışıldarken, gözlerinde çocuksu bir heyecan vardı. Bakışlarımız kesiştiğinde yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Sol elini kaldırıp bana el sallaması daha da afallamama sebep olmuştu. Baran yaşlarında olduğunu düşündüğüm çocuk ani bir refleksle kızın elini tutup aşağı indirmiş ve onaylamaz gözlerle kıza bakıyordu. Çocuğun bu hareketine kız dudaklarını büzüp suç üstünde yakalanmış bir çocuk gibi bakışlarını kaçırdı. Bu tablo öylesine samimi bir sıcaklıktaydı ki biran nerede olduğumu, kim olduklarını unutup gülümsemek istemiştim.
''Esim Erez''
Baranın sesiyle birlikte bakışlarım ona kaydı. Gözleri tek tek kurul üyelerinde dolaşırken ben orda yokmuşum gibi konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ BAĞ
Teen FictionSenden sonra çok yol kat ettim, çok şehir gezdim, çok sokaklarda kayboldum. Her şeyden herkesten gittim de bir senden gidemedim. Ay güneşe hasret çok bekledi geceyi, ben sana hasret çok bekledim geri dönebilmeyi. Gözyaşlarım yağmur old...