2. Alıntı ☯

28.3K 726 108
                                    

Cansu

''Çakmağını alabilir miyim?''

Sigara teklif ettiğinde almadığımdan dolayı çakmağa neden ihtiyacım olduğunu anlamadı ama yine de uzattı. Ayağa kalktım ve not kağıdığını içinde yok olmaya bırakmak üzere çöp kutusunun yanına gittim. Çakmaktaki küçük alevin büyüdüğünü gördüğüm ilk an, bana dilek tutmam için yanan bir mum gibi geldi. Hala çok çocuktum. Kendimle ilgili değiştirmek istediğim şeyleri düşünerek kağıdı bıraktım.

En başta göğsümde beni ona geri dönmem için ikna etmeye çalışan acının dinmesini istiyorum.

Alevler yanlarındaki birkaç çöpe, eski gazete kağıtlarına ve kullanılmayacak haldeki kırık gitara yayılırlarken eve gitmek istemediğimi fark ettim. Biraz temiz havaya ve yalnız kalmaya ihtiyacım vardı ki hiç arkadaşım olmadığını varsayarsak eğer—

''Buralardan değilsin,'' dedi ısrarla benimle konuşmaya çalışan çocuk. Hala orada olması sinirimi bozuyordu.''Sen de değilsin, o ayakkabıları bu civarda oturanlar pek karşılayamaz,'' dedim ve eski yerime geri döndüm. O da sırtını duvara yaslamıştı.

''Anlat bakalım, hikayen ne?''

Dünyanın en aşağılık, en rezil insanıydım.

''Bir hikayem yok,'' dedim. Can'ın yüzü, yüzüğü ve bana söyledikleri aklıma geldikçe gözlerimi karşımda oturan çocuktan çekip yere bakıyordum. Onu aklıma getirmek canımı çok yakıyordu. Bana yaptığı haksızlığı görmezden gelmemi istiyordu. Ne yazık ki bu olanaksızdı.

''O zaman neden gizemli bir şekilde bu kötü kokan sokak arasında oturup son derece iyi olan karne notlarını dert ediyorsun?''

Gözlerimi kıstım. ''Söylesene, senin buluşacak arkadaşların falan yok mu? Ne bileyim, böyle takılacağın falan?''

''Zaten arkadaşlarımlaydım. Korkmuş ve üzgün bir şekilde buraya doğru yürüdüğünü gördüğüm için geldim. Seni rahatsız mı ediyorum?''

Tamam, bu biraz korkutucuydu işte. Ayağa kalktım. Keşke şort yerine pantolon giyiyor olsaydım. ''Sadece yalnız kalmaya ihtiyacım var.''

O da ayağa kalktı. ''Buraya gelirken yalnızdın, buraya oturduğunda da. Hem, ben olmasaydım çakmağı nereden bulacaktın ki bu arada hala kendisini geri alamadım...''

''Lütfen! Bak kim olduğunu bilmiyorum, seni de arkadaşlarını da tanımıyorum ve bela da aramıyorum. İyi akşamlar.''

''Sana yardım etmeye çalışıyorum. Üzgün ve korkmuş görünüyorsun. Ailen notlarını yeterli bulmayacak diye mi çekiniyorsun?'' diye sorduğunda kahkaha attım. ''İşte bu komikti! Şimdi çekil önümden!'' dedikten sonra yürümeye başladım. İlerledikçe ana caddeye çıkıyordum. Araba ve insan sayısı artıyor, gece onu o gün zor geçirecek olan bu kız için daha az korkutucu bir hale geliyordu.

İyice paranoyaklaşmaya başlamıştım ama endişelenmekte haklıydım. Ne zaman arkama baksam onu görüyordum. Beni takip ediyordu. Otururken olduğu gibi bir şeyler de sormaya çalışmıyordu artık,  beni yalnızca takip ediyordu. Adımlarımı hızlandıra hızlandıra neredeyse koşmak üzereydim ki koşsam da kolaylıkla yetişebilecek güçte olduğunu hatırlayıp durdum. Arkamı döndüm.

''Peşimi bırak.''

''İyi misin?''

''Sana peşimi bırakmanı söyledim! Neden beni takip ediyorsun? Sapık mısın? Beni mi kaçıracaksın?''

''Az önce otururken de söylediğim gibi; korkmuş görünüyorsun ve son derece üzgün olduğun da belli.''

Bu işin şakası yoktu. Her ne kadar gitmek istemesem de eninde sonunda evin yolunu tutacaktım. Bu sapığın adımı soyadımı öğrenmesini istemediğim gibi beni oraya kadar takip ederek adresimi öğrenmesini de istemiyordum. ''Bugün yaşamadığım bir tek kaçırılma kalmıştı zaten, onu da almayayım. Bırak artık, lütfen... Yardıma ihtiyacım yok benim. Ben kendime yeterim.''

Son kelimelerimin arasına karışan birkaç hıçkırık ve karşımda duran çocuğun bana acıyan bakışlarını görmemle kendimi bıraktım. Ağlayarak ona benden uzak durmasını istediğimi, bir başkasıyla daha uğraşmayı kaldıramayacağımı söyledim. Yeniden yürümeye başladığım. Bu sefer daha yakından, tam yanımdan yürüyordu.

''Yalnız kalmamalısın,'' dediğinde onu durdurdum.

''Neden? Neden yalnız kalmamalıymışım? Ben bunu hak ediyorum. Yalnız bırakılmayı, terk edilmeyi, aşağılanmayı, aldatılmayı ve aldatılan kişi olmayı... Her şeyi hak ediyorum çünkü ben insanlara ve kendine güvenen aptalın tekiyim. Rahat bırak beni!'' dediğimde ellerini omuzlarıma koydu ve sabit durmamı sağladı.

''Öncelikle sakin ol, asıl sen bu cümleleri söylediğin için yalnız kalmamalısın. İkinci olaraksa ben sapık falan değilim, sadece sana yardım etmeye çalışıyorum çünkü hayatımda gördüğüm en güzel kızsın. Seni her ne kadar tanımıyor olsam da o kadar güzelsin ki seni mutsuz görmemek için elimden geleni yaparım. Beni anlıyor musun?''

Söyledikleri beni sakinleştirmeyi başarabilmişti ama göğsümdeki acı bir santimetre bile yer değiştirmemişti. ''Bak, yardım etmek istediğin için teşekkür ederim ama bana hiçbir şekilde yardım edebileceğini sanmıyorum. '' Ellerimi iki yana açtım ve geri geri yürümeye başladım. ''... Gerçekten ümitsiz vakayım.''

Bana yetişti, yeniden durdurdu. Her şeyden ve herkesten uzaklaşmak istiyordum ama bu tanımadığım oğlan, sanki hayatımda istediğim hiçbir şeyin yerine gelmediğini hatırlatmak üzere gönderilmiş bir şakaydı.

''Sadece beş dakika rica ediyorum senden. Beş dakika konuşalım, sonra gerçekten gideceğim.''

''Ne saçmalıyorsun?''

''Gerçekten. Sadece beş dakikanı istiyorum, sonra belki de beni bir daha görmeyeceksin bile.''

Çevreme bakındım. Saatin geç bir saat olduğunu biliyordum ama en azından ortalıkta hala birkaç kişi vardı. Her ne kadar dört kişi olduklarında, özellikle de karanlıkta korkunç gözükseler de şu anda karşımda duran karizmatik oğlan bana hiç de tehdit gibi gelmiyordu.

''Sonra takip etmeyi bırakacak mısın?''

Başını evet anlamında salladı. ''Kesinlikle.''

Derin bir nefes alıp verdim.''Tamam,'' dedim ve kaldırımın kenarına oturdum.

-Karanlık Lise 3'ten... (Ocak 2017'de tüm kitapçılarda.)

Gölgeler - IntroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin