Esma
Yapmam gereken çok fazla şey, ama yapabilmek için çok az zamanım var.
Herkes sadece ''İyi bir liseye kapak at, gerisi rahat,'' diyordu. Okul birincisi olmak; müdürün senin sınıfına kadar gelip ''Esma, sana güveniyoruz,'' demesi kadar büyük bir yüktü. Altı ve yedinci sınıftaki SBS notlarım, aileme ve çevreme sadece 'ilçe birinciliği' olarak gözükse de bana göre sadece sıkı çalışma, disiplin ve baş ağrısıydı.
Yazları gittiğim tiyatro kursuna olan iznim bu sene kalkmış, artık sekizinci sınıfta olmanın ağırlığına daha da yük bindirmişti. Babam kuzenlerimle kaldığım odadaki ranzayı alıp salona taşımıştı. Odamın kapısını en ses geçirmeyecek malzemeyle yapılmış kapıyla değiştirmişti. Annem canını dişine takarak kazandığı parayla aldığı çalışma masasını ranzanın yerine koydurmuş ve üstüne de antikacıdan aldığı ikinci el ufak masa lambasıyla süslemişti. Kitaplardan ve testlerden geçilmeyen odam, tamamen dikkatimi başka hiçbir şeyin dağıtamayacağı ikinci bir okula dönüşmüştü.
Sabah sekizden akşam sekize kadar okuldaydım, akşam dokuzdan sabah dörde kadar ise çalışma masamdaki etütteydim. Üç saatlik uykunun vücuduma yetebilmesini sağlamak için az uğraşmamıştım.
Masamdaki kitap yığınının üstüne durmadan bir meyve tabağı geliyor, tam bir saat on beş dakikada bir annem kapıyı çalarak bir şey isteyip istemediğimi soruyordu. Bana yaptıkları hizmetin, kitap parası için sattıkları eski saat ve takıların, fedakarlıklarının yükü her iki omzumda, yoruldukça göz kapaklarımın üstündeydi.
Her şeylerini başarılı kızlarının daha başarılı olması için verebilirlerdi. Bunu takdir ediyordum ve bana böylesine değer veren bir aileye sahip olduğum için de mutluydum. Onları kazanacağım fen lisesiyle gururlandırmalı ve fedakarlıklarının karşılığını vermeliydim. Buna mecburdum ve sadece ailemle de bitmiyordu. Öğretmenlerimin üstümdeki emekleri... Beni çalıştırmak için hayatlarından ayırdıkları zaman... Saatler boyunca çözemediğim soruları tek tek çözerek bana anlatmaları ve gerektiğinde yeniden anlatmaları...
Eğer başaramazsam onların yüzüne nasıl bakacaktım?
İşte bazen bu yük kaldıramayacağım hale gelebiliyordu. Babamın her ay düzenli bir şekilde satın aldığı pahalı vitaminler yetmeyebiliyorlardı. Vücudum uyanık kalmak için içtiğim litrelerce kahveye de yavaş yavaş bağışıklık kazanıyordu. Yeni bir şey bulmalıydım. Benimle bu yükü paylaşabilecek, ayakta durmamı sağlayabilecek yeni bir yoldaşa ihtiyacım vardı ama tek sorun o yoldaşın pahalı olmasaydı.
Okulda onu bana sağlayabilecek birini tanıyordum. Revirde asistan olarak çalışan, benim gibi burslu bir öğrenciydi. Reçete olmadan herhangi bir eczaneden alamayacağım bir yoldaştı bu, ama Egemen alabilirdi.
Özel okulda okumanın şöyle bir gerçeği var. Okul temel bir konuda ikiye ayrılıyor: Burslular ve burssuzlar. Okula benim gibi burslu olarak giren öğrenciler başarılı, akademik seviyeleri yüksek öğrenciler oluyorlardı. Burssuzlar ise bazı istisnalar hariç derslerine o kadar da önem vermeyen öğrencilerden oluşuyorlardı. Bu derslerine önem vermeyen öğrencilerin ödev adında dev bir sorunları vardı. Ya uğraşmak istemiyor ya da direkt yapamıyorlardı. İşte tam da orada ben devreye giriyordum.
İnsanların ödevlerini yaparak kazandığım parayla aldığım ilaçları babamın vitamin kutusunun içine koyuyordum. Okuldan eve geldiğimde, her akşam bir tane alıyor ve sabah altıya kadar kesintisiz bir şekilde ders çalışabiliyordum. Bir saatlik uykuyla okula gittiğimde ise hala hapın etkisi devam ediyor ve beni ayakta tutabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgeler - Intro
Fiksi RemajaKaranlık Lise 3 adıyla tüm kitabı başka bir kitap olarak yayınlıyor olacağım. Burası bir ön giriş, teaser olarak okuyabileceğiniz yer. KL3 tüm sayfalarıyla yüklenecek! ⋆⁺₊⋆ ☀︎ ⋆⁺₊⋆ Selam Gölge Ailesi! Çok güzel bir haberim var; Karanlık Lise serisi...