- kitap çıkmadan önceki son alıntı
Demir
Yine boğulmaya başlamıştım.
Babamın turnede o haftaki duraklarında kumarla açıp kapattığı hesapların pisliğini temizlemeye çalışırken, Doğukan'la çözmeye çalıştığımız cinayeti düşünürken, bir yandan da hayatımda ilk defa kendim için bir şeyler yapmaya çabalıyordum. Bir otel zinciri kurmak sandığım kadar kolay değildi, tonlarca toplantı ve anlaşma gerektiriyordu. O toplantı ve anlaşmaları Gökhan Erkan'dan gizli yapmaya çalışmaksa bana susturmam gereken bir basın olduğunu hatırlatıyordu.
Güneş'in bana gönderdiği son mesajsa sanki derime kazınmıştı.
Haklısın, biz birbirimize göre değiliz.
Buradaki her şeyi hallettikten sonra ona geri dönecektim ve her şeyi çözecektim. Ne yazık ki bunun farkında olmak beni rahatlatmaya yetmiyordu. Güneş'in Bodrum'da nasıl bir durumda olduğunun beni bu kadar etkilememesi gerekiyordu. Kendime gelmeliydim, aksi takdirde hiçbir şeyin altından kalkamazdım.
Uğraştığım, dert ettiğim ve yapmaya çalıştığım her şeyde oradan oraya koşuştururken uykularım adeta boğazımı sıkarcasına kavrıyordu beni. Artık yavaş yavaş bilincimi yitiriyor, kendimi kaybediyordum. Acıdan kaçmak için uyumamaya çalışıyordum ama uykusuzluk beni görevlerimden alıkoyuyor, yavaşlatıyordu.
Sigaradan keyif alamıyordum. Yemek yiyemiyordum. Susamıyordum. Kıpkırmızı gözlerle aklımı bilinçaltımın oyunlarından uzak tutmaya çalışıyor ama başarılı olamıyordum. Yardım edebileceğini düşündüğüm psikolog bana sadece komik bir hikaye vermişti. Şimdi yine evimdeydim. Yalnızdım.
Ne yapmalıydım? Bana ne iyi gelirdi?
Yayıldığım beyaz koltuktan kalktım ve hızlı adımlarla piyanoma ilerledim. Başına geçip ellerimi üstüne yerleştirdiğimde çoktan çalmaya başladığımı fark ettim. Kulağıma ulaşan notalar yanlış geldiğinde gözlerimi açtım.
Ay Işığı Sonatı'nı çalıyordum.
Oysa ben Mozart'ı düşünmüştüm.
Siktir.
Aklımdaki notaların hiçbirine uymayan parmaklarım küçük bir çocuğun parmakları gibi tuşların üzerinde kayıyor, avuçlarım terliyordu. Sonunda parçada hata yapıp ellerimi piyanonun üstünden çektiğimde üst kattan bir ses geldiğini duydum.
''Kim var orada?''
Sesim evin duvarlarına çarpıp üst kata çıktığında yine aynı sesi duyduğumu fark ettim. Duyduğum ses bir kadının haykırışıyla hıçkırıkları arasındaydı. Ağlamak gibi ama ağlarken aynı zamanda bir şeyler söylemeye çalışmak gibiydi.
Ayağa kalktım ve üst kata çıkan merdivenlere yaklaştım. Aynen rüyamdaki gibi yukarıya kulak kesildim. Duyduğum seslerin gerçek olup olmadıklarından emin değildim. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve birkaç saniye bekledim. Beynimin içinde yankılanan anlamsız kelimelerin uğultusu geçmediğinde gözlerimi açtım ve koşarak merdivenleri üçer üçer çıktım. Boş koridorda soldaki ilk odanın kapısını açtım. Rüyamdaki odaydı bu. Rüyamda buradan sonrası hep bulanıktı ama şu anda gerçekten de odanın içinde bulunuyordum. Uyanıktım.
Tek kişilik yatağın bulunduğu misafir odasının en son ne zaman içinde bulunduğumu hatırlamaya çalışırken açık bırakılmış pencereye yöneldim. Hızlıca dışarıya bakıp kimsenin olmadığından emin olduktan sonra kapattım.
Geri geri birkaç adım yürüdüm ve mavi çarşaflı yatağın üstüne oturdum. Yatağa kendimi bırakmamla birlikte kalkan toz, zaten kıpkırmızı olan gözlerimi yakmıştı. Hapşurmaya başladım. Odadan çıkmak üzere doğrulup sırtımı pencereye döndüğümde yine aynı sesi duydum.
Sesi daha önce hiç bu kadar yakından duymamıştım. Tüylerim diken diken olmuştu. Ses, odanın içinden geliyordu.
Yavaşça arkama bakıp odada kimsenin olmadığını yeniden gördüğümde bu sefer fısıltılar yükselmeye başladı. Sesler nereden geliyordu? Hıçkırıklar neden artmaya başlamıştı?
Artık bu cehennem sona ermeliydi. Yatağın altına baktım, boştu. Tek tek tüm çekmeceleri ve dolapların kapaklarını açtım. Hepsi boştu. Pencereyi yeniden açtım ve tekrar aşağıya, evin bahçesine baktım. Hala yalnızdım.
''Yeter! Yeter! Yeter artık! Yeter!''
Ellerimle kulaklarımı kapatıp yere çöktüğümde boğazımdaki acı beni yere çekiyordu. Ellerimi kulaklarımdan boynuma çekmek zorunda kaldım. Nefes alamıyordum.
Boğulurken kendime halüsinasyon gördüğümü tekrar etmeye çalışıyordum ama başaramıyordum.
Siyah ve daha önceden sadece bir kez gelmiş olmama rağmen evim gibi tanıdık mermerler beni karşılayıp bana koridor boyunca eşlik ettikten sonra bekleme salonunu direkt geçtim. Odasına girdikten sonra kapıyı arkamdan sertçe kapattım ve odasında yalnız mıydı, değil miydi önemsemeden ellerimi masasının üstüne koydum.
Odasındaki hastayı kibarca dışarı aldıktan sonra geri döndü ve masasına oturdu.
''Gelmek isteyeceğini söylemiştim.''
''Psikopat doktorlar, medyumlar, psişikler... Hangisiyse benim en iyisine ihtiyacım var. Anlıyor musun?''
- Karanlık Lise 3'ten... (Çıkış tarihinin duyurusu çok yakında bu kitaba yeni bölüm şeklinde yüklenecektir)
Kitabımızın söz verdiğim üzere ipucu veren 5 alıntısını sizlerle paylaştım. Bu alıntılar sizde kitaptaki zaman kavramıyla ilgili soru işaretleri bırakmış olabilir, ne olduğunu anlamadığınız ya da tanıdığınız karakterlerin karşısındaki kişilerin kim olduğunu bilmediğiniz pek çok cümle okudunuz. Şaşırdınız ve heyecanınız beş katına çıktı... Bunun farkındayım.
Kitap bu alıntılardan çok daha fazlası ve eğer basıldığında okuma şansını elde edebilirseniz; beni sizi -tamamen olumlu ve güçlü anlamda- kökünüzden değiştirmem için hayatınıza almış olacaksınız. Kelimelerimi benliğinize kattığınız sürece ben aynen sizin bana ''Alya Abla'' diye seslenişiniz gibi Gölgelerime ablalık yapıyor olacağım.
Tadının sadece başucunuzda değil, damağınızda da kalacağı, bambaşka bir kitaba ve unutamadığınız karakterlerin gözlerinden yaşayacağınız birbirinden tamamen farklı, beş ayrı inanılmaz hayata dahil olup gerçekleri öğrenmeye hazır mısınız?
Bu kitap sizin için.
Bu kitap Gölge Ailesi için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgeler - Intro
Teen FictionKaranlık Lise 3 adıyla tüm kitabı başka bir kitap olarak yayınlıyor olacağım. Burası bir ön giriş, teaser olarak okuyabileceğiniz yer. KL3 tüm sayfalarıyla yüklenecek! ⋆⁺₊⋆ ☀︎ ⋆⁺₊⋆ Selam Gölge Ailesi! Çok güzel bir haberim var; Karanlık Lise serisi...