5. Bölüm ✓
Önümdeki kupanın içerisine şeker koyarken tüm dikkatimi yaptığım şeye vermeyi seçmiştim.
"Belkide kahveyi şekerliğin içine dökmelisin" duraksadım ve başımı kaldırdım "Daha kısa sürer" diyerek ekledi Harry. Arkasına yaslanmış ve gülümseyerek bana bakıyordu.
"Hey" dedim uzatarak, "O kadar da şekerli içmiyorum"
Kaşığı elime aldım ve fincanın içine daldırarak karıştırmaya başladım.
Gözlerime 'Öyle mi?' dercesine bakıyordu.
"Evet" dedim hemen. "4 şekerin fazla olduğunu düşünüyorsan, sen birde Tiffany'i görmelisin"
Kaşığı fincandan çıkardım ve masanın üzerine bıraktım.
"Tiffany?"
Fincanın kulpundan işaret ve orta parmağımı geçirip, konuştuktan sonra kaldırarak bir yudum almak için hazırda bekledim.
"En yakın arkadaşım, aynı zamanda ev arkadaşım. Kendisi tam bir şeker bağımlısı. Yediklerine çok dikkat ediyor ama şekerden bir türlü kopamıyor"
Kaşlarını kaldırdı ve başını salladı. Ben konuşurken dudaklarına yaklaştırdığı kendi fincanından bir yudum aldı. Ben aynısını yaptığım sırada, çatalını kavramış sipariş ettiğimiz öğle yemeğinden ilk çatalını almıştı bile.
Yemek yerken, birbirimiz hakkında bilmediğimiz şeyleri sormaya devam ettik. Harry en sevdiğim rengi sorduğunda cevabını düşünmeme bile gerek yoktu.
"Pembe" dedim hemen sorusuna karşılık.
Kaşlarını kaldırdı.
"Gerçekten mi?" dedi ve devam etti "Dışarıdan öyle durmuyorsun"
Kıkırdadım.
"Nasıl durmuyorum?"
"Yani, en sevdiği renk pembe olan biri gibi" dedi geniş gülümsemesiyle. Bir kez daha kıkırdadım.
"Ama öyle" tekrar konuşmasına izin vermeden devam ettim "Senin en sevdiğin renk ne?"
Dudaklarını büzdü ve bakışlarını kaçırıp bir süre düşündü.
"Mavi" tekrar gözlerime baktığında ekledi "Ve turuncu"
Ben başka bir yorum yapamadan tekrar konuştu.
"Pekala" boğazını temizledi "Diğer soruya geçelim"
Başımı salladım. Bakışlarım önümde duran tabağımdaydı. Çatalımı bir kez daha elime aldım. Tabağımın içindeki öğle yemeğinden bir çatal aldım. Çatalı ağzıma götürdüğüm sırada o sorusunu yöneltmişti bile.
"En sevdiğin-ımm..." devam etmeden önce düşünmesi gerekmişti "Yemek?"
Ağzım dolu bir şekilde başımı kaldırdım. Elimde hala çatalımı tutuyordum. O ise elinde tuttuğu kahve fincanından yeni bir yudum almakla meşguldü. Aklıma hemen gelen görüntüyle mırıldandım.
"Imm" ağzım dolu olduğu için aklıma gelen şeyi söyleyememiş, yutmayı beklemiştim. "Püreli dana rosto" söylemek bile canımın çekmesi için yeterliydi "Bayılıyorum ama kimse annem gibi yapamıyor. Yani, annemin yaptığı püreli dana rosto olarak düzeltsem daha doğru olur"
Gülümsedi.
"Tarif edişine bakılırsa, oldukça lezzetli olmalı" dedi kıkırdadıktan sonra.
"Kesinlikle!" dedim, heyecanla. "Eğer bir gün annemin rostosunu yersen, ne kadar haklı olduğumu anlarsın"
Omuzlarını silkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stars Dance (Düzenleniyor)
Fanfic(Bölümleri düzenliyorum! Bazı değişiklikler yapacağım. Hangi bölümlerin düzenlenip düzenlenmediğini bölümlerin başında "✓" bu işaretle belirteceğim. Eğer bölümlerin düzenlenmiş halini göremiyorsanız, hikayeyi kütüphanenizden kaldırıp tekrar ekleyin...