1 HAFTA SONRA
Bu bir hafta su gibi akıp geçmişti. Sadece çalışmıştım. Aklımı sadece şarkılarıma verip hiçbir şey düşünmemeye çalışmıştım. Pek başarılı olduğum söylenemezdi.
'Harry yok. Aşk yok' kuralımı uyguluyordum, evet. Ama uygularken bu kadar acı çekeceğimi hiç tahmin etmezdim.
Bu bir haftadır beni bir çok kez aramıştı. Bir de çektiği mesajlar vardı tabi... Hepsini yanıtsız bırakmıştım. Tabii yaparken oldukça zorlanmıştım.
Bu acıya bile dayanamıyorken, onunla olursam çekeceğim acılara hiç dayanamazdım. Bu yüzden onunla konuşmam gerektiğini haykıran tarafıma durmadan çenesini kapatmasını söylüyordum. Ona ihtiyacım olduğunu inkar edecek değildim. Onunla konuşursam yelkenleri suya indireceğimi de biliyordum. Aslında telefonlarını açmamamın sebebi de buydu. Sesini duyduğum ya da onu gördüğüm an inadımdan vazgeçip affetmekten korkuyordum.
Bugün beni aramamış olmasını bile kafama takmıştım. Aradığında açmıyordum, aramadığında da üzülüyordum. Şu anki ruh halim gerçekten berbattı.
Harry'i düşüncelerimden uzaklaştırmayı denedim. Sadece denedim... Uzun zamandır olduğu gibi sadece denemekle yetindim. Çünkü başarısız oluyordum.
Eğer Tiff burada olsaydı belki kafamı dağıtacak bir şeyler yapabilirdi. Ama bir kaç saattir dışarıdaydı. Şu son iki gündür benden gizli telefon görüşmeleri yapıyordu. Bu normalde yaptığı bir şey değildi. Bu sabah salonda otururken telefonu çalınca mutfağa kaçmıştı. Bende merakıma yenik düşüp peşinden gitmiştim. Kapının yanında durduğumda, gölgem sayesinde beni fark edene kadar tek duyabildiğim şey 'Tamam, detayları gelince konuşuruz' olmuştu. Yakalanınca su almaya gelmiş gibi yapmıştım. O ise gıcık bakışlarını takınıp mutfaktan çıkmıştı. O konuşmadan yarım saat sonra da hazırlanıp evden çıkmıştı.
Bende zamanımı odamda boş boş oturarak geçiriyordum. Daisy'i kucağıma aldım. Kafasını okşarken onu tuttuğum kolumu yalıyordu.
"Sence neden baba beni bugün aramadı Daisy?" dedim kafasını okşarken. Daisy'e Harry'den baba olarak bahsedebilirdim değil mi? Sonuçta çiftler ayrılsa bile eğer çocukları varsa babalar ve anneler değişmezdi. Daisy'nin de babası Harry'di. Tanrım! Ben gerçekten kafayı yiyorum!
Havlayınca ona baktım tekrar.
"Bence de. Artık pes etti değil mi?" tekrar havladı. Son kez sırtını kaşıyıp yere bıraktım. Ayağa kalkıp bir kaç jimnastik hareketi yaptım. Daisy hırlayarak yerdeki yeşil oyuncağıyla oynarken onu izliyordum. Kapı ziliyle boş boş durarak izlemeyi bırakıp odamın kapısına yöneldim. Kapıyı açıp koşar adımlarla merdivenlerden indim. Belki Harry aramalarına cevap vermiyorum diye sinirlenip evime gelmişti. Peki, ben neden bunun için heyecanlanmıştım?
Kapıyı hızla açtım. Yaşadığım hayal kırıklığıyla başa çıkmaya çalışırken Tiff neşeyle içeriye girdi. Beni baştan aşağıya süzdüğü sırada nefesimi üfleyip kapıyı kapattım.
"Anlaşılan esas kızımız hala aşk acısı çekiyor" dedi Tiffany.
Bıkkın bakışlarla gözlerine baktım bir süre.
"Dalga geçme Tiffany" dedim.
"Uuu... Bana Tiff demedin. Anlaşılan durum gerçekten vahim"
"Anlaşılan sen kaşınıyorsun" dedim. O kadar çok anlaşılan demişti ki buna gönderme yapmadan duramamıştım. O duygusuz bakışlarla gözlerime bakarken arkamı dönüp göz temasını kestim. Yavaş adımlarla merdivenlere ilerlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stars Dance (Düzenleniyor)
Fanfic(Bölümleri düzenliyorum! Bazı değişiklikler yapacağım. Hangi bölümlerin düzenlenip düzenlenmediğini bölümlerin başında "✓" bu işaretle belirteceğim. Eğer bölümlerin düzenlenmiş halini göremiyorsanız, hikayeyi kütüphanenizden kaldırıp tekrar ekleyin...