Kartı elime alıp kalakaldım. Aramalı mıydım? Yani tabi ki dayanamayacak arayacaktım ama hemen mi? Kartı alıp cüzdanıma koyarak arkama yaslandım. Dolu dolu bir papatya buketiydi, gül gibi ağır bir çiçek göndermemesi zevkli bir adam olduğu anlamına geliyordu.
Üstelik bana çiçek göndererek ulaşması da çok inceydi. Gülümseyerek bir tanesini aradan cektim. Yapraklarını tek tek koparmaya başladım. Ama birden yüzümdeki gülümseme döndü.
Orhan... O da bana çiçek gönderirdi.
Tabi ki bu adını bile bilmedigim adamı Orhan'ın yerine koyacak değildim ama her gün bir söz, bir çift, bir cafe, bir olay bana onu hatırlatıyor ve göğsümü sıkıştırıyordu. Kendime itiraf etmek istemiyordum ama eşyaları atmayarak, kendime özen göstermeyerek, arkadaşlarımın artık git gide seyreklesen dışarı çıkma tekliflerini reddederek ben onu beklemeye devam ediyordum. O yaşamaya devam ediyordu, onu tanıyordum asla birini, beni, bekleyecek biri değildi.
Insanların yavaş yavaş çantalarını alıp çıkmaya başladığını gördüğümde gözüme saat ilişti. Cuzdanimi çıkarıp onu arayacak, bir öğle yemeği teklif edecektim ki bunun bayağı bir davranış olduğuna karar vererek cüzdanımı bıraktım ve ajanstan çıktım. Cumartesi günleri sadece öğlene kadar çalışıyordum.
Arabama bindiğimde bir süre oyalandim. Aksam Jackie's bara gidersem belki direk orada karşılasır ve konuşurdum, oraya sürekli giden biri olabilirdi. Nasıl olsa o aksam hareketleri çok rahattı, yani bir insanın yabancılık çekmediği bir yerde olacağı türdendi.
Eve doğru yola çıktım. Aklımda hem o adamı görmek hem de Orhan vardı. Ondan etkilenmistim ya da ilgimi çekmişti. Nasıl olduğunu anlamadığım şekilde uğraşmış ve beni bulmuştu ama Orhan'ı da aklımdan atamiyordum. Daha her sey bu kadar yeniyken başka biriyle ilgilenmek ona ihanet ediyormusum gibi hissettiriyordu.
Ihanetin en büyüğünü o bana yaşatmış olsa da önemli olan benim doğru olanı yapmam, acımı yaşadıktan sonra hayatıma devam etmemdi.
Eve girdiğimde kolilerle göz göze gelmeden yatagima oturarak Selma'yı aradim. Orhan'ın da benim de yakın arkadaşımızdı. Bizi o tanıştırmıştı ama düğün hazırlıklarımda bana çok yardımcı olmuş ve bütün endiselerimi dinleyip çözüm bulmaya çalışmıştı.
-Alo
-Mia! Nerdesin kızım sen
-Evdeyim valla işten çıktım dinleniyorum sen nerdesin?
-O anlamda sormadık heralde bin kere aradim seni.
-Evet, affedersin, kafa izni diyelim öyle bi oraya bir buraya yuvarlanıyorum dönemedim bi türlü fırsat bulup.
-Hadi hadi, dönememişmiş, hayatını yaşıyodun di mi bensiz? güldü. Hayatımı yaşıyomuşmuşum.
-Yaşamak sayılırsa, dedim düz donuk bir sesle.
-Toparlanamadın mı hala?
-Kolay degil biliyorsun.
-Yapma be artık, ilk değilsin ya paraladın kendini
-Umut bitmeden hiçbi sey bitmiyor ışte
-Orhan izin aldı, dedi birden.
-Nasıl?
-Baya bir haftalık izin aldı, avans da istedi. Bizim erkekler de sırtına falan vurdular çantasını alıp çıkarken, anlamadım valla bende.
Gülümsedim. Tabi ki anlamıştı, ben de anlamıştım. Bu patavatsızlığı neden yaptığını da biliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bahse Varım
Romance"Bahse varım" dedim yüzümü yüzüne iyice yaklastırdığımda, biletimi elimde sallıyordum. "Benimle gelmeye cesaret edemezsin." Dudakları kıvrılmış yine eğlenen ifadesini yüzüne takmıştı. Elimden bileti aldı ve bir an durdu. -Roma mı? -Bir gün kaybedec...