*Rüyaoğlu&Ateş*

21 3 1
                                    

Kolumdaki ağırlığı hissetmemle o yöne dönmem bir oldu. Gözlerim ağırlığın sahibini gördüğünde kocaman olmuştu. Bana sırıtarak "Yalnız orası erkekler tuvaleti" diyordu Turuncumsu Şey. Bunun verdiği utangaçlık ve öfkeyle hiçbir şey söylemeden hemen oradan ayrıldım.
"Erkekler tuvaletine girmek de nedir kızı.." cümlesini tamamlayamadan haykırmaya başlamıştı bile Hande. "Ya gülme,gülmeseneeee!" diye cıyaklıyordum. Aslında komik bir durumdaydım fakat bu olayı onunla yaşamış olmam bunu bastırıyordu.
"Kendime inanamıyorum. Hayır başka tuvalet mi kalmadı kardeşim ya?!" diye kendi kendime hayıflanıyordum. Bu Hande'yi daha da güldürmüştü.
--------------------------------------------------
Bir sonraki derse girmek için hazırlandık ve sınıfın yolunu tuttuk. Hoca içeri girdi. Kısa ve sarı saçlara ,beyaz tene,kahverengi göz rengine sahip genç bir bayandı. Üniversite hocası için fazla genç ve fazla güzel görünüyordu. Konuşmaya hazırlandığında ilk önce kendini tanıttı.
"Adım Ceren. Ceren SAAT. Şimdi sıra sizde gençler,herkes kendini tanıtıyor." Kendimi ilkokulda gibi hissetmiştim bir an. Fakat o hocaydı ve şu an o ne derse yapmak durumundaydık. Sıra bana geldiğinde "Deniz RÜYAOĞLU" dedim. Bir kaç dakika geçtikten sonra arkalardan bir genç "Kerem ATEŞ" demişti. "Olamaz ya!" dedim içimden. Sınıfa nasıl bir dalgınlıkla girdiysem artık hayvan gibi çocuğu farketmemiştim. Sonra hemen kendime gelerek derse odaklanmaya başladım. Hoca bir şeyler anlatıyordu. Ona kulak verip anlamaya çalıştım. "Evet arkadaşlar.Şimdi sizinle çok eğlenceli bir şey yapacağız. Hepinizin ismini yazıp bir kura çekeceğiz. Kuradan çıkan iki arkadaşımız bizlere naif bir düet sunacaklar."
Söylediği şeyi anlamıştım fakat hiç oralı olmamıştım. Ta ki ilk çekilen kurada adım okunana kadar "Deniz RÜYAOĞLU" Kendimi belirtmek istercesine elimi hafifçe yukarı kaldırdım. "Gel bakalım Denizcim." Sanki beni arkadan cehenneme itiyorlar ve adının Ceren olduğunu öğrendiğimiz hocamız da beni cehenneme götüren meleğimdi. Ben,bakın ben diyorum. Nasıl onca insanın arasında şarkı söyleyecektim. "Şimdi bittin Deniz" diyordu iç sesim. Ona bir kış kış diyerek heyecanımı bastırmaya çalışıyordum. Fakat benim gibi bir insan için bu mümkün olabilir mi? Asla. İkinci çekilen kurada söylenilen isim gözlerimin fal taşı gibi açılmasına yetecek türdendi. "Kerem ATEŞ"
Kerem bana alayla yaklaşırken ben ecel terleri döküyordum. Görünür olarak bir musibetimiz yoktu ama yaşanılan küçük olaylar ondan hoşlanmayacağıma dair ipuçları veriyordu bana. Bu yüzden onu az sonra düet yapacağım biri olarak değilde sanki ezeli düşmanımmış gibi görmeye başladım birden. Sanki gizliden bir savaş vardı içimizde. Ben bir yandan böyle iç sesimle konuşurken diğer yandan Ceren'e saydırıyordum. Hayır ne alaka yani ilk günden düet falan?! "Hangi şarkıyı düet yapacaksınız arkadaşlar. İstek şarkı da alabiliriz. Var isteyen?"
Eveeet. Zaten biz sirkteyiz,insanlara şaklabanlık yapmak için burdayız. Bravo be! Sinirlerim ve heyecanım kat kat artarken Turuncumsu Şey bana göz kırpmıştı. Bunu hiç beklemiyordum. Bu yüzden öfke ve telaşla küçük bir dil çıkarmıştım. Sanırım vücudum iyice error veriyordu.
"Ben içimdeki duman şarkısını istiyorum" dedi arkadan bir arkadaş. Seni geberteceğim olum! bakışı attım çocuğa. Ama ya yapacaktık ya yapacaktık. Başka çıkar yolu yoktu bu işin. "Duydunuz gençler. Söz sizde."deyip tüm sorumluluğu bize dahil etmişti. Ve biz de el mahkum şarkının sözlerine başlamıştık.

Biri vardı çoktan,izi kaldı kalpte...
...
Gel artık yok yüreğe dokunan
Sonunda duyduğum alkış sesleriyle gözlerim açılmış ve biraz olsun rahatlamıştım. Sağ tarafımda duran Kerem'e baktığımda mutluluk içinde sırıtıyordu. Fakat ben ise ona ölümcül bakışlar atmıştım,yine.
---------------------———----------------
Neyseki sonunda bu dersten de kurtulmuştuk. Öğleden önceki derslerimizi bugünlük tamamlamış bulunuyorduk. Hande ile öğle yemeği için bir kafeye gitmeye sözleşmiştik.
"Benim buralarda bildiğim süper bir yer var. Oraya gidelim mi? Hem yemekleri leziz!"diye bir teklif yöneltmişti Hande. Hem şehri çok bilmediğimden hem onun zevkine güvenerek hem de midemdeki açlık hissini gidermek için teklifi kabul ettim. Ve kafeye doğru adımlamaya başladık.


"Hoşgeldiniz efendim.Buyrun menüleriniz." diyerek menüleri bize uzattı genç garson. Biz de alıp göz atmaya başladık. Bir yandan da sohbete başlamıştık.
"Dediğin gibi havası süper bir yermiş. Tuttum burayı sanırım. Bir yemeklerine bakalım bakalım" diyerek gülümsedim. Kafe mavi-turkuaz arası duvar rengine hakimdi. Duvarın aksine masa ve sandalyelerin her biri ayrı renkteydi. Bu göze oldukça hoş geliyordu. Bizde bu renkli masaların cama yakın kısmında oturuyorduk.
"Evet öyledir. Burası benim içimi açıyor. Ayrıca yemeklerini de beğeneceğine eminim."
"Vaov! Fazla iddialı ha? Severim😄."
"Ben sevmem,bayılırım."
Çılgın kız..
Sonunda sipariş ettiğimiz yemekler güzel kokusuyla bize doğru yaklaşıyordu. Sanırım fazla açtım. Yemekler masada yerini alır almaz dalmıştım. Ve tabiki Hande'de..
***
"Allah'ım daha fazla yersem patlayacağım. Hande burası harbiden süpermiş ya! Ayy dur mideme bişeyler oluyor."
"Ne sandın kızııım. Hahaha." dedi ve ekledi.
"Baksana şurdaki afişe. Yarın akşam parti düzenleyeceklermiş. Üniversiteliler için. Geliriz demi? Hem biraz kafa dağıtmış oluruz ha ne dersin? Lütfen Denizzz ablaaaa!."
"Ay tamam tamam yeter ki abla deme ayol.Geliriz." Bunu dememem gerektiğini biliyordum ama içimden bir ses onu kırmak istemiyordu ve abla demesine gerçekten tahammülüm yoktu. 'Neyse 2 saat oturur tekrar eve geçeriz' diye geçirdim ve bu konuyu kapattım içimde. Hesabı ödeyip çıkmış ve çok yediğimiz için yediklerimizi eritmek üzere eve doğru adımlamaya başlamıştık..

~TEMAS~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin