*Parti Başlasın*

20 1 0
                                    

Eve vardığımızda ikimizde fazlasıyla yorulmuştuk. Hemen birer duşa girmiştik. Sonra salonda oturup konuşmaya başladık.
"O partiye gitmeyi çok istiyorum."
"Neden?"
"Çünkü.."
"Çünkü?"
"Ya bak nasıl söylerim bilmiyorum. Utanıyorum ama içimde de tutamayacağım sanırım."
"Bak merak ettim şimdi. Anlatmak istersen her zaman dinlerim ve aramızda kalacağına söz verebilirim."
"Biliyorum :) O halde anlatıyorum."
"Sendeyim."
"Bundan 1 sene önce yine İstanbul'a gelmiştik. Ailemle. Bugün ki gittiğimiz kafeye götürmüştü babam bizi. Yine böyle yemek falan yiyorduk. Neyse ben ellerimi yıkamak için lavaboya gidiyordum derken paat! Bir baktım üstümde meyve suları keşfe çıkmış. Karşımdaki kişiye baktığımda garson olduğunu anladığım bir genç vardı. Normalde böyle şeylere çok çabuk parlardım ama bu kez o olmadı. Ne olduysa oldu gence kızmadım bile. Öylece özür diledi ve gitti. Sonra tabi ben de lavaboya gittim. Üstümü temizlemeye çalışıyordum. Fakat bir yandan da genci düşünüyordum. Böyle boncuk gibi gözleri vardı. Sağ yanağındaki gamzesi fazla hoştu. Aklımda kalan sadece bunlar oldu. Sonra annemlerin yanına dönerken gözüm adını bilmediğim o garsonu aradı. Tam sandalyeye oturdum hesabı getirdi bu. Adına baktım hemen. Adı Sarpmış. Sarp.. O günden sonra hep o kafeye gidip onu görmeye çalıştım. Bu kafeyi sevmemin en büyük nedeni buydu işte. Hatırlarsan bugün bize menüleri getiren genci. O kişi Sarp' işte."
"Kızım dur yavaş yavaş gel. Şu an şoklardayım. Abayı yakmışsın sen resmen."
"Hiç sorma!."
"O zaman ne yapıyoruz? Yarın seni öyle güzel süslüyoruz ki Sarp seni farketsin.Hem yarın derste yok çıkıp bir dolaşırız."
"Ya bilmem ki olur mu?"
"Denemekten zarar gelmez."
"Haklısın..."
-----------------------------------------
Sabah kalkıp kahvaltımızı yaptık ve ayarladığımız gibi taksiye binip avmye ulaştık. Tam girecektik telefonumun çalmasıyla irkildim ve cebimden telefonu çıkardım. Arayan kişi Aksel'di.
"Alo! Aksel?!"
"İyi günler hanımefendi. Biz İzmir emniyet müdürlüğünden arıyoruz. Aksel RÜYAOĞLU'nun nesi oluyorsunuz?"
"Ablasıyım ben. Bir sorun mu var acaba?!"
"Kardeşiniz şu an da ***** Hastanesinde."
Duyduğum şeyle şoka girmem bir olmuştu.
"Nasıl yani? Nasıl oldu bu? Ne hastanesi?!"
"Hanımefendi sakin olun. Bir trafik kazası geçirdi kardeşiniz. Biz de olay yerinde telefonunu bulduk ve son aradığı kişilerde sadece sizi bulabildik. Kardeşinizin durumu şu an da iyi. Öyle bir kazadan bu kadar ucuz kurtulduğu için şükretmeniz gerekir."
"P-peki şu an da iyi olduğundan emin misiniz?"
"Evet hanımefendi. Yarın taburcu olacağını bildirdi doktorlar. Merak etmeyin."
Söylenen cümleler beni rahatlatsada ağlama isteğim daha ağır geliyordu. Telefonu kapatıp içerde beni bekleyen Hande'nin yanına girdim. Hande'ye hiçbir şey belli etmek istemiyordum. Bu yüzden yüzüme yapmacıktan bir gülümseme takıştırıp yürümeye başladım. İkinci kata çıktığımızda Hande beni bir mağazaya sürüklüyordu. Aslında bunun tam tersi olması gerekirdi fakat az önceki olay beni etkisi altına almıştı. Bu yüzden Hande'nin beni sürüklemesine izin verdim. Fakat içimdeki ağlama isteği bir türlü gitmiyordu. Hande'ye lavaboya gideceğimi beni gelene kadar burada beklemesini söyledim. O da tamam dedi. Arkamı döner dönmez gözümden bir damla yaş düşmüştü bile. Adımlarımı daha da hızlandırıp lavaboya doğru ilerlerken sert bir şeye sağdan çarptığımı hissettim fakat umrumda bile değildi. Adımlarıma aynı hızda devam ederek lavaboya yaklaşmıştım. Birden kararımı değiştirip lavaboya girmek istemediğimi farkettim. Sağ köşede küçük bir yer görünüyordu. Orayı istikamet alıp yöneldim. Ve sonunda istediğimi yapmıştım. Yere çökmek ve deli gibi ağlamak.
Ayaklarımı karnıma çekip başımı dizime yaşlamış öylece ağlarken bir ses:
"Az önce bana çarptığını görmeyecek kadar ağlamana sebep olan şey benim miyim?"
Kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. Kahverenginin en güzel tonuna sahip bir çift gözle karşılaştım. Onu tanımıyordum bile ki o da beni tanımıyordu.
"İnan ağlamak için senden daha ağır sebeplerim var!"dedim sinirle.
"Ahh gerçekten çok üzüldüm(!)"
"..."
Ağlamamı biraz unutmuş ve ayağa kalkmıştım. Tam arkamı dönüp gidecekken "Bu arada adım Serkan."
Göz devirip yoluma devam ettim. Bananeydi onun adından.
Kafam başka yerlerde Hande'ye yardım etmeye çalışarak geçirmiştik alışveriş krizini. Ev için yola çıkmıştık.
-------------------------------------------------
"Hande hazır mısın? Hadi geç kalacağız."
"Ayy geldim geldim."
Hande'nin üzerinde bugün avmden aldığımız koyu yeşil renkten oluşan dizlerinde biten kalın askılı bir elbise, ayağında siyah mat topuklu bir ayakkabı vardı. Makyajına baktığımda sade ama çekici bir makyaj yapmıştı.
"Süper görünüyorsun."
Aslında Aksel'den  dolayı o partiye gitmeyi hiç istemiyordum. Fakat Hande'ye söz vermiştim. Ben ise siyah klasik bir elbiseye bürünmüş ayağıma ise beyaz spor ayakkabılarımı geçirmiştim. Saçlarımın dalgasını maşayla biraz daha belirginleştirip boş bırakmış, yüzüme yok denecek kadar az bir makyaj yapmıştım.
Evden çıkıp taksiye bindik ve mekana doğru hareket etmeye başladık..
Mekana geldiğimizde taksiye ücreti ödeyip giriş kapısına yöneldik. İçeriden rahatsız edici denebilecek derecede müzik sesi geliyordu. İçeri girdiğimizde kalabalığı farketmiştik. Gerçekten bu kadar olacağını tahmin etmemiştim. Boş bir yer bulabilmiş oraya geçmiştik.
Aradan yarım saat geçtikten sonra Hande dayanamayıp ben biraz oynayacağım belki o sırada Sarp'ı görürüm diye orta kısımlara doğru ilerlemişti. Ben ise ortamdan biraz uzaklaşmak için yine lavaboyu bahane etmiş ve oraya doğru yönelmiştim. Lavabo bizim tam karşı tarafımızda kalıyordu.Kalabalık insanların arasında zorla geçmeyi başarmıştım. Geçerken kahverenginin en güzel tonuna sahip birilerini gördüm. Gözüm bir yerden ısırıyordu fakat hatırlayamayınca üstelemeyip tekrar lavaboya yöneldim. Fakat burada da maymunelerden oluşmuş bir grup vardı bu yüzden biraz olsun nefes alabilmek için dışarıya çıkmaya karar verdim.
Ben öylece düşünürken kulağıma dolan ayak sesleriyle irkilerek o yöne baktım. Gördüğüm kişi çok tanıdık geliyordu ama bir türlü çıkaramıyordum.
"Beni tanıdım ?"
"Hayır?"
"Tahmin etmiştim. Çünkü seninle tanışırken elinden çikolatası alınmış çocuklar gibi ağlıyordun."
Şimdi hatırlamıştım. Bu avmde çarpıp sonradan ağlarken yanımda gördüğüm kişiydi. Adı neydi?
"Ha şu olay.. Ya o olay için üzgünüm. Canım biraz sıkkındı ve istemeden sana çarptım. Özür dilerim."
"Ağlayan kız özür de diliyormuş meğer." dedi gülerek.
"Peki madem.Özrün kabul edildi. O zaman yeniden bir tanışma yapalım. Ben Serkan." dedi elini uzatarak.
Ben de tereddütle elimi uzatıp
"Ben de Deniz." diyebilmiştim. Tekrar elllerimizi çekerken girişe yönelen birinin bize baktığını farkedip o yöne baktığımda yine o Turuncu Kafayı görmüştüm. Of! Yine mi? Bizi mi izliyordu anlamıyordum ama bize doğru yaklaştığı kesindi. Biraz sonra karşımıza dikilip önce bana sonra da yanımdaki Serkan'a bakıp güldü ve
"Naber kuzen?" demişti.
Kuzen derken?! Al işte parti daha yeni başlıyordu benim için..

~TEMAS~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin