3

53 17 4
                                    




 Genç kız, iki hafta fizik tedavi gördükten sonra yürüme yeteneğini tekrar kazandı. Hastanede artık hemşirelerle sıkı bir muhabbet kurdu. Kendi ihtiyaçlarını kendi karşılamaya başladı. Banyosunu kendi yapıyor, saçlarını kendi tarıyordu. Hastanenin koridorlarında kendi dolaşıyordu. Ara sıra bahçeye çıkıp hava alıyordu.

Bu süre içinde genç doktor kızı her gün boş vakilerinde ziyaret etmeye geliyordu. Tedavi görürken yalnız bırakmıyor kıza sürekli motivasyon veriyordu. Kız normal hayata çabuk alışmıştı.

Sürekli aynaya bakıp kendini tanımaya çalışıyordu. Vücudundaki yara izlerine bakıp bunun o malum kazadan önce mi yoksa o kazayla beraber mi olduğunu düşünüyordu. Artık hastaneden ve dezenfekte kokusundan çok sıkılmıştı. Sürekli yatıp televizyon dizilerini izliyordu. O komadayken değişen teknolojiyi televizyondan takip ediyordu. Aslında artık hastaneden çıkabilirdi fakat gidecek neresi vardı ki? Kimi vardı, kim kalmıştı hayatında, kimin evinde kalabilirdi ki? Bunları düşünmeden edemiyordu. Bazı geceler bu düşünce uykularını kaçırıyordu. Bunu kimseye anlatamıyordu. Ancak şu iki haftadır ona destek olan genç doktorla bunları konuşabileceği fikri geldi aklına. Doktor çok iyi bi insandı ve kendisine yardım edebilirdi diye düşündü. Doktor bu gece nöbetçiydi ve bu konuyu onunla konuşabilirdi. Mesainin bitmesine birkaç saat vardı ve Selin bu süre zarfında yan odasındaki yaşlı teyzeyi ziyaret edebilirim diye düşünmüştü. Ayaklarını yataktan sarkıttı. Hastanenin verdiği o plastik hasta terliklerini geçirdi ayağına. Kendine ait bir terliği bile yoktu. Bu düşünce artık canını yalnız kaldığını ilk öğrendiği günler ki kadar yakmıyordu. Artık yalnızdı ve bu hayatı kendi çabalarıyla devam ettirecekti. Hayat ne kadar acımasız olursa olsun o bu zorlukları atlatacak kadar güçlüydü. Güçlü değilse bile o öyle hissediyordu. Artık hiçbir şeye tutunmadan yürüdüğü için mutluydu. Yan odaya gitmesi normal bir insana göre biraz daha uzun sürüyordu ama yatakta boş boş yatmaktan iyiydi. Yan odanın kapısını tıklamaya başladı ve içeriye girdi. Sevim Teyze'nin yüzünde Selini görünce güller açıyordu. Onu hiç ziyarete gelmeyen torunu aklına geliyordu. Selin yavaş adımlarla teyzenin yattığı yatağın bir kenarına oturdu. Selin bu kadını çok seviyordu. İki günde kaynaşmışlardı. Yalnızlığında bu kadın Seline çok iyi gelmişti. Kadın seline hayat hikâyesini anlatıyor Selin ise gözlerini kıpırdatmadan bu kadını dinliyordu. O da bir gün geçmişini birine anlatabilecek miydi? Çocukluğunda nerde yaşadığını, ne giydiğini, neler yapmaktan hoşlandığını? Geçmişini hatırlamayı çok istiyordu çünkü ANILAR İNSANI İNSAN YAPAR. İki saat konuştular Sevim Teyzeyle. Artık ikisi de yorulmuştu. Selin zaten doktorla konuşacağı için odasına biran önce gitmek istiyordu. Sevim Teyzeyle vedalaşıp kendi odasına gitti. Odaya girdikten birkaç dakika sonra doktorda geldi.

-Şey... Sizinle bir konu hakkında konuşmak istiyorum.

-Tabi Selin konuşabiliriz. Aslında benimde sana söylemem gereken bir şey vardı.

Selin onaylar şekilde başını salladı ve konuşmasına devam etti.

-Peki, şey aslında bana o kadar çok yardım ettiniz ki Mert Bey cidden sizin hakkınızı ödeyemem. Bu konuşmayı cidden o kadar utanarak yapıyorum ki. Sanki yüzsüzlük olarak hissediyorum.

Doktor Selini rahatlatmak için yine her zamanki gibi ellerini tutmuştu. Bu hareket kıza sonsuz güven hissettiriyordu. Sanki karşısındaki adam ona asla zarar vermezmiş gibi düşünmesine sebep oluyordu.

-Mert Bey, biliyorum artık iyileştim ve bu hastanede kalamam. Aslında benim başka kalacak yerim de yok. Kimsem olmadığı için ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Bir iki gün sonra taburcu olacağımın farkındayım. Ve nerede kalacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok.

Dedi.

Selin çok utanıyordu. Doktor Mert ona her zaman koşulsuz yardım ediyordu. Ama selinin ona verebileceği hiçbir şey yoktu. Kendini çok mahcup ve ezilmiş hissediyordu.

-Selin, aslında bende seninle bu konuyu konuşacaktım. Hastane yönetimi artık iyileştiğinin farkında bu yüzden onlar da bu durumdan rahatsızlar. Hastanede oda sıkıntısı çekildiği için onlarda bu yüzden bana baskı yapmaya başlamışlardı.-

Selin üzgündü. Şimdi kendini daha çok sığıntı gibi hissediyordu.

-Merak etme aslında ben bir şeyler düşündüm ama sence nasıl olur bilemem.

Dedi doktor.

-Neymiş o?

-Selin, eğer izin verirsen geçici bir süreliğine bende kalabilirsin. Hem ben sürekli hastanedeyim. Ev bomboş oluyor. Benim varlığım seni rahatsız etmez. Ben sadece eve akşam uyumaya geliyorum o kadar.

Selin şaşırmıştı. Bu teklifi beklemiyordu. Bu çok ağır bir teklifti. Kendini artık hep sığıntı hissedecekti.

"Hayır olmaz.." dedi aniden.

Doktor devam etti sözlerine:

-Selin bak, kendini bana borçlu hissetmeyeceksin. Eğer bu yüzden reddediyorsan reddetme. Ama eğer bana güvenmediğin için reddediyorsan tabi bu senin kendi kararın." Deyip bitirdi cümlelerini.

Aslında şuanda Selinin tek güvendiği kişi bu doktordu.

-Hayır hayır! Tabi ki size çok güveniyorum. Fakat ben benim için yaptıklarınızın altında eziliyorum. Size hiçbir faydam dokunmadı ki. Sizin bu iyiliklerinizi nasıl öderim ben?

- Selin, Yemek yaparsın bana olmaz mı? Yapamam, bilmiyorum diye düşünme bana en çok böyle iyilik yapabilirsin. Ciddiyim, midem çok hassas olduğu için dışarıda yemek yiyemiyorum. Bu yüzden kendim yapmak zorunda kalıyorum. Ve inan bu işte pek de iyi olduğum söylenemez.

Selin düşünüyordu. Aslında olabilirdi. Yemek yapmakta ne vardı ki? Hem evi de temizlerdi, Çamaşırlarını yıkardı. Böylelikle öderdi doktora borcunu. Biraz daha düşündükten sonra karşısında onu heyecanla bekleyen doktora cevabını verdi..

-Tamam, kabul ediyorum...

                                                                                       ***

GİDERSEN UNUTURSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin