SİS-1

66 8 15
                                    

 multimedya: Melis dağlar
 

Keyifli okumalar 😘

Melis Dağlar

    Gözlerimi yola dikmiş öylece bakıyordum. Babamın beni yine peşinden sürüklemesine izin veriyor ve hiç bir şekilde karşı çıkmıyordum. Başımı yana çevirip sürekli hayatımı değiştiren adama baktım. O da başını bana doğru çevirince kısa bir an gözlerimiz buluştu ama o gözlere biraz daha bakarsam ağlayacağımı bildiğimden başımı önüme çevirdim.
         

       Keşke bana karşı bu kadar acımasız olmasaydı. Belki daha düzgün bir hayatım olabilirdi.
      
      Ben bunları düşünürken babam arabayı bir tesise çekmişti.

   "Aç mısın?"

   " Hayır ama lavaboya gitmem gerek."

    " Peki sen git ben şurdaki kafede bekliyor olacağım. Geç kalma"

 
   "Tamam" deyip arabadan indim ve lavaboya doğru yürümeye başladım.
Kıştı ama Adana'ya gittiğimiz için sorun etmemiştim. Fakat şimdi anlıyorum ki etmeliymişim. Ankara kışın soğuk olurdu ama Adana'yı böyle soğuk bilmezdim. Adanalı arkadaşlarım vardı ve hep buranın sıcak olduğundan bahsederlerdi.

    Lavaboya girdiğimde klozet kapağını kapatıp bir süre öylece oturdum. Biraz daha kalırsam sorun çıkacağını biliyordum bu yüzden elimi yüzümü yıkayıp lavabodan çıktım.

   Kafeye doğru ilerlerken birinin adımı seslenmesiyle olduğum yerde durdum.

    "Melis kızım buraya gel!" Babamın olduğu yere doğru yürümeye başladım. Yanına vardığımda bir hediyelik eşya dükkanının önünde durduğunu gördüm. "Halanlar için bir şey almak istedim. Belki yardımcı olursun." Söylediği şeyle afallamıştım.
Çünkü Adana'da ki akrabalarımızla aramız iyi değildi. Hatta halamın aile şirketindeki hisseleri için Adana'dan Ankara'ya geldiğini bile hatırlıyorum. Fakat abisi için sadece ben doğduğumda gelmişti. Yüzünü bile fotoğraflardan tanıyorum.

    Babamın  yanına gidip dükkanın önünde duran biblolara baktım. Altı dolgun üstü ise ince olan beyaz bir bibloyu elime alıp babama uzattım.

    "Güzel seçim" dedi. O parayı ödemeye giderken ben arabaya doğru yürümeye başladım. Arabanın kapısını açıp bindim. Babamın ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Onun güç delisi bir manyak olduğunu göz önüne alırsak yine bir şeyler peşinde olduğunu gayet net görebiliyordum.

      Biraz sonra babam geldiğinde yola koyulduk ve yolun geri kalanında uyumuştum.

        ________*********________

  Birinin beni sarsmasıyla gözlerimi açtım. Beni sarsan kişinin babam olduğunu gördüğümde hafifçe doğrulup etrafıma baktım. Apartmanların olduğu bir yere gelmiştik. Hepsi oldukça yüksek ve lükstü.

"Önce halanlara gidiyoruz sonra kendi evimize geçeriz. Yarında okul işini hallederiz."

"Annem ne zaman dönecek Almanya'dan" Annem güya bir haftalığına Almanya'ya gitmişti ama on beş gündür yoktu.

"Merak etme sevgili annen iki gün sonra burada." Başımı sallayıp arabadan indim. O da inip kapıyı kapattı. 

    Mor apartmana doğru yürürken, pardon apartman mı dedim ? Gökdelenimsi apartmana doğru yürürken bir yandan da etrafı inceliyordum. Yüksek ve lüks binalar dip dibeydi etrafta yapay çimlerden başka doğaya dair bir şey yoktu.

     
     Binaya girip asansöre bindik. Halamın kaçıncı katta oturduğunu bilmediğim için babamın hangi butona basacağını bekliyordum. 24'e  basmıştı. Asansör hareketlendiğinde  Saatime baktım  15.20'ydi. Parmaklarımla oynarken duyduğum ding sesiyle geldiğimizi anladım tekrar saate baktığımda aradan sadece üç dakika geçtiğini gördüm. Yirmi dört katı nasıl üç dakikada çıktığımıza şaşırmıştım.

   
   Asansörden çıkıp koridorda ilerledik ve gri çelik kapının önünde durduk. Babam zile bastıktan saniyeler sonra kapı açıldı. Halam zannetiğim kişi sevecen bir şekilde gülümsüyordu.

   " Abicim girsenize " deyip hafifçe yana çekildi. Babam ilk adımı atıp içeri girdi. Bende onu takip ettim.

   Halam kapıyı kapatıp önce abisine sıkı bir şekilde sarıldı. Onu bırakıp bana döndü ve önce yanaklarımı sıkıp sonra da sıkıca sarıldı. Karşılık vermek için tek elimi sırtına koyup sıvazladım. Halam geri çekilip geçmemiz için yolu gösterdi.

 
  Salona girdiğimizde ellili yaşlarda, esmer bir adam kalkıp babamın elini sıkıp bana hafifçe başıyla selam verdi. Sanırım bu da eniştem olmalıydı.

      Halam " hadi oturun "deyip eliyle krem rengi oldukça rahat görünen koltuğu işaret etti. Her zamanki gibi ilk  babam oturdu ardından ben.

    Halam kahve getirmek için mutfağa gitmişti. Babamla eniştem derin bir sohbette gibi gözüküyordu. Açıkcası sıkılmaya başlamıştım. Kollarımı dizlerime dayayıp yüzümü ellerinin arasına aldım.

    Dış kapı gümbürtüyle çarpıldığında oturuşumu dikleştirip ne olduğunu anlamaya çalışırken birisi tabiri caizse yuvarlanarak içeri daldı. Üstünü silkeyerek ayağı kalktığında az da olsa inceleme fırsatı bulmuştum. Kumral ve uzun boyluydu. Benim yaşlarımdaki
yakışıklı oğlan​ en az bizim ona baktığımız gibi kahverengi gözlerini iri iri açmış bize bakıyordu.

"Şey ben şey olunca düştüm. Ayağım halıya dolandı ve bende kendimi yerde buldum. Böyle olunca sizi farketmemişim. Neyse hoşgeldiniz." Sonunda sustuğunda herkes gülmeye başladı. Sanırım bu da namı diğer kuzenim rüzgar olmalıydı. Ve yüksek ihtimalle ikizler burcuydu.

Gelip babamın elini öptü ve benim yanağımı sıktı. Gülümseyerek ona baktığımda " vay be kuzi büyümüşsün görmeyeli" deyip göz kırptı. O sırada halam kapıda durup bize bakınca ne yapmaya çalıştığını anladım. Çünkü kuzenimi ilk kez kanlı canlı görüyordum. Böyle söyleyerek annesine laf atmıştı. Başımı eğip hafifçe gülümsedim.

    Rüzgar kulağıma eğilip "Kuzi burda yaşlılarla mı oturacağız? Gel kaçalım."diye fısıldadı. Kaşlarımı kaldırıp gözlerimle babamı işaret ettim. Dudaklarını oynatarak "ben hallederim"dedi.

Rüzgar birden yerinden kalkıp babamla aramızda kalan küçük kısma zıpladı. Biraz yana kayarak ona yer açtım.

"Dayıların en yakışıklısı,en karizmatiği, en en en eni" diyip babamın yanaklarını sıktı. Babam ona tuhaf tuhaf bakınca abarttığını anlayıp geri çekildi. Eniştem "Hayırdır oğlum,ne isteyeceksin dayından" deyince Rüzgar gözlerini babama dikip iri iri açtı ve"Bu kızın yeni arkadaş edinme zamanı geldi artık hem baksanıza ponçik canı nasıl sıkılmış." dedi.

   Babam önce bana baktı sonra Rüzgar'a dönüp "Gidin tabii ama ona sahip çık" Rüzgar  başı ile asker selamı verip beni ayağa kaldırdı.
 

   Kapıdan çıktığımızda sevinçle ona sarıldım. Belki kuzenimi ilk kez görüyordum ama çok sevmiştim. Göz kırpıp "Sana halledeceğimi söylemiştim." dedi. Yaptığı daha doğrusu yapmaya çalıştığı karizmatik hareketle sırıttım.

"Hadi gidelim."dediğinde onu onaylayıp "hadi" dedim.

  Asansöre binip sıfıra bastık ve bu yeni şehirde yaşayacaklarımı şimdiden merak etmeye başlamıştım.

Möröbö,
Tahmin ettiğiniz üzre ben yazarınız eheheheheh. İlk bölüm olduğu için kısa ve sade bulmuş olabilirsiniz. Ama ilerleyen bölümlerde tahmin edemeyeceğiniz hatta benim bile tahmin edemeyeceğim şeyler olabilir. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin. Şimdiden iyi okumalar herkese.

SİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin