Multi:Baran YÜZAK (Bölümü okuyunca anlayacaksınız)
Rüzgar'ın yatağının karşısındaki duvara çökmüş olanları ciddi anlamda sindirmeye çalışıyordum. Kim olabilirdi ki? Kim böyle bir kötülük yapabilirdi?
Düşünmek bir bataklık gibi beni içine çekiyordu. Düşündükçe dahada saplanıyordum. Çözüme ulaşmaya çalıştıkça batıyordum.
Birden kapı açılınca gelen kişiye baktım. Halam bana gülümseyip Rüzgar'ın yanına gitti ve saçlarını okşadı. Onları baş başa bırakmak adına ayaklanıp odadan çıktım.
Kapıyı çekip arkamı döndüğümde babam benden bir adım geride tam karşımda dikilmişti. Tek kaşımı kaldırıp düz bir ifadeyle suratına baktım.
"Ondan uzak dur demiştim."dediğinde kaşlarını çatıp suratına baktım bir süre.
"Ne alakası var şimdi?"
"Çevrendeki herkese zarar verdiğinin farkında değil misin? Melih'te senin yüz-"
Lafını kesip "Sakın bana öyle bir ima yapma. Evet Melih'in ölümünden kendimi sorumlu tutuyorum. Ama ben ne kadar suçluysam sen de en az o kadar suçlusun."dedim.
"Özgür ölmedi."dediğinde hızla kafamı kaldırıp gözlerine baktım. O ölmüştü. Melih'in katili. Kalbimi benden söküp alan pislik. Bana onun intihar ederek öldüğünü söylemişlerdi. O ölmüştü. İntihar etmişti ve ölmüştü. Yaşaması imkansızdı.
"N-ne?"
"Gel şurada bir kafe var. Orada konuşalım." Hiç bir şey demeden yüzüne bakmaya devam ettiğimde kolumdan tutup peşinden sürüklemeye başladı.
Kafeye girip bir masaya oturduk. Hala şok olmuş bir biçimde yüzüne bakıyordum.
"Özgür, o ölmedi. Sana yalan söyledim. Eğer sana bu yalanı uydurmasam onu öldürmeye calışacaktın."
Birden sandalyeyi itip ayağı kalktığımda sinirle bir nefes verdim.
"Nerde?"diye tısladığımda tek kaşını kaldırıp yüzüme baktı.
"Bilmiyorum."
Daha fazla sakinliğimi koruyamayıp"Bana yalan söyleme!"diye bağırdım bu kez.