Düşüş

103 27 51
                                    

Göremiyorum.
Yalvar yakar doğurduğum güneşler mi battı?
Bir elim havada bir elim yerde
Yerdeki elim bulutlar istiyor, gökler, yıldızlar...
Gökteki elim toprak, tohum... Yalnızlar.
Kanayan bir gecenin yarasından koşan atlar
Teptikleri yerde ben. Kocaman sakallı ben
Gelemiyorum.
Tırnaklarımla kazdığım denizler mi kurudu?
Batmaz dediğim gemiler, okyanusun ortası...
O yüce kaptanlarım karaya mı oturdu?
Dileniyorum.
Dağ gibi büyüyen hazinehanelerim mi çöktü?
Heybetli düşler beklerdi kapılarında
Kavrulan çöllerimden gelen, denizime koşan,
Saçlarını güneşe gösterip aydan sakınan...
Bir ben miyim başımda tacım, elde asa,
Yüksekçe tepelerden çölleri ikiye ayıran?
Bileniyorum.
Kalkarken ufuklarım genişliyor.
Altımda dönüp duran yer
Dursam düşeceğim, yürüsem koşacağım.
Kim bilir kimin uydurduğu çarkın üzerindeyim.
Aşağıda doymayı bekleyen, koca ağızlı,
Dişlerinden kan damlayan bir dünya.
Yukarıda doymak bilmeyen, aç boğazlı,
Bakıp bakıp tapındığınız gökyüzünün çokyüzü.
Yoksa bunları ben mi uyduruyorum?
Silemiyorum.
Tavanıma sahte gökler çiziyorum
Devrik kurulmuş bir cümle gibi tersten
Üzerine yıldızlar takıyorum rastgele içten
Sonra yıldızların üzerine şiirler yazıyorum
Her sahte yıldıza bir gerçek şiir.
Bulduğum en yakın yıldızdan aşağı
Çok aşağı
Daha aşağı
Bir yağmur damlası gibi
Bırakıyorum kendimi.
Yüz yaşında bir adamın
Anahtarını unutuşu gibi
Kendime
Bir
Yeryüzü
Çizmeyi
Unutuşum
Geliyor
Aklıma.
Böyle düşmeden
Bu şiiri anlamaya çalışıyorsun.
Bilemiyorum.

SIR - İbrahim BİRGÜCİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin