Bölüm 2

115 44 15
                                    

Oteldeki odama çıkan merdivenleri birer birer çıkarken bile arnavın bana olan anlamlı bakışlarını aklımdan cikaramiyordum. Böyle birşey olması mümkün müydü ben ona asik mi oluyordum ? Şimdi hiç sırası değildi. Zaten derdim başımdan aşkındı. Tam o sırada kulağıma bir yerlerden ' Ahmet ŞAFAK'ın sesi geldi ' . ' Seni baharın da değil kara kışta zemheri de dar günde sevdim ' diyordu. Durup bir kaç saniyede olsa şarkıya eşlik edip odama doğru yurudum. Çıkarken çok hızlı adımlarla cıkmıştım ki odamın kapısını açık bırakıp gitmisim. Bu kadar yorgunluk fazlaydı elimi yüzümü yıkayıp artık uyumalıydım. Deliksiz bir uykuya dalmadan önce içimden ' Rabbim sen buyuksun bu aciz kuluna bir yol göster ' diye geçirdim. Ve uyumak için kolumu odadaki çift kişilik yataktağın yumuşak yastıklarının altına sokarak bedenimi huzura doğru yola verdim. Uykumun tam en tatlı yerinde Arnav karşıma çıktı durmadan bana bakıyor elini uzatıyordu. ' Benimle gel ' diyordu ama ben kalkıp onunla gidemiyordum ayak bileklerimi katil suratli adam kelepçelemisti. Ağlayasım var da ağlayamamış gibiydim. Arnav ' hadi artık geliyorsan yoksa ben gideceğim ' dedi sertçe. Halimi görmüyor muydu gitmek istiyordum ama engel vardı. Buna rağmen bana bağırıyordu. Sonra birden kayboldu ve ben ' Arnav ? Arnav ! ' diye bağırmaya başladım. Öyle yüksek bağırmışım ki kendi sesime irkilerek ve Soverek uyandim.
Bu katil suratli adam bana engel olacaktı galiba. Ama onu bu kez öldürürdüm , çok ciddiyim gerçekten onu bu kez öldürürdüm. Onun yüzünden buradaydım. Onun yüzünden bu haldeydim. Daha sabah olmamıştı otelde ki saate bakınca biraz daha uyusam iyi olacağını düşünüp yorganın altına soktum kafamı. Uykum beni terk etmişti. Aklımdan bir an olsun arnavı cikaramiyordum. Rüyalarıma kadar gelen bu çocuktan ben nasıl kurtulacaktım.? Yok daha fazla bu şekilde dusunmeye devam edersem kafayı yiyecektim. Otelden çıkıp biraz dolaşmak en guzeliydi. Hem belki sokaklarda kimse yokken dolaşmak bu şehri benimmiş gibii hissettirirdi kim bilir. Yine de her ihtimale karşı cantamın ufak cebimdeki bıçağı almakta fayda vardı. Üzerime deniz mavisi kapşonlu hırkayı geçirdikten sonra odamin kapısını iyice kilitleyip anahtarı pantolonumun arka cebine attım. Yavaş yavaş tükenmiş insanlar gibi merdivenlerden sallana sallana indim. Bekleme salonunda ki saatin 05.35 olduğunu görünce saatin bayağı erken olduğunu fark ettim. Dışarısı biraz soğuktu ama olsun ben bana iyi geleceğini biliyordum. Bugün ki fırının oraları öğreneyim önce diye icimden geçirdim. Yavaş yavaş yürürken bir kediye rastladım o kadar tatlı o kadar küçüktü ki buna size anlatamam yuvasını kaybetmiş gibiydi çok üşümüştü insanlardan daha masum ve temizdir en azından diye düşünerek kucagima aldıp başını oksamaya basladim. Birlikte ilerlemeye başladık ben ona birşeyler anlatıyordum surekli o sessizliğini koruyup beni dinliyordu sadece , suskunluğu asaletinden galiba diye baya sesli güldüm. Fırına varmistim sonunda fırının çaprazında bir park gördüm orada renkli banklar vardı. Mavi renkli banka oturdum , mavi siyahtan sonra en sevdiğim renktir. saatlerce dusunme fırsatım olmustu. Ve sonunda bu otelde 2 gün daha kalıp iş bulup çıkmam lazımdı. Çünkü kalınacak bir yeri yoktu 50 yaşında ki adamlar 20 yaşında ki üniversite öğrencileriyle sarmaş dolaş geziyordu. Günes doğudan başını göstermeye başladı ve insanlar yavaş yavaş meydanlara dökülmeye başlamıştı , ufak kedicikte kucagimda uyuya kalmisti banktan kalkıp otele doğru ilerledikten sonra bu kediyi otele sokamayacağıma göre ona bi yuva yapmak için kartonlar aramaya başladım. Tam bu sırada kedi uyanıp zıplayarak sahibine doğru koştu. Ne olduğunu anlamaz biçimde karşımda ki adama baktığımda gördüğüm arnav'dı. Evet oydu. Bana sertle gülme karışık bi bakış attı. Ben ' Be - ben şey sadece ben onu yolda ' derken lafimi kesip beni ' Ah biliyorum Timur böyle şeyler yapar arada ' Kedimi bilmesem senin hırsız olacağını dusunecektim ' dedi gülümseyerek. Ona bu saatte sokakta ne yaptığını sordum. ' Cafe de çalıştığımı sana söylemiştim ama sen beni dinlemeden koşturup gittin ' diye cevapladı suratını aşarak. Onda büyük bir samimiyet seziyordum çok dürüst iyi niyetli birine benziyordu ama sonucda onu yeni tanimistim ve hemen sohbet etmemem gerektiğini biliyordum. Yine de kendime mukayet olamayıp onunla konuşmaya başladım. Onun cafe'de çalışıyor olması bana iş bulmak konusunda büyük bir yardımı dokunacağa işaretti. Lafı hiç uzatmadan ' cafe de bana da yer var mi ? ' diye sordum samimi bir ses tonuyla. ' Ta - tabi her zaman misafirimsin ' diye yanıt verdi. Ah aptal ne misafiri çalışacağım ben bu da biraz aptala benziyordu böyle yapınca. ' Yanlış anladın ben çalışmak istiyorum ' dedim.

Başka Şehir Yeni Hayat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin