Bölüm Sıfır

359 27 3
                                    


Atın üzerindeki adam halsiz görünüyordu. Yorulduğu yüzündeki beyazlıktan kolayca anlaşılıyordu. Atın üzerinde düşmeden durmaya çalışması yüzündeki mutsuz ifadeyi gün yüzüne çıkarmıştı. Bu adam ne çok yaşlı ne de çok gençti. Uzun zamandır yolculuk yapıyordu, nihayetinde Koren Şehri'ne varabilmişti. Yine de, bayılmadan önce kalacak bir yer bulmalı ondan önce ise karnını doyurmalıydı. Tek sorun gelmeden önce para kesesini kaybetmesiydi. Ancak bu pek de sorun değildi para kesesini kaybetse de, yedek kesesini kıyafetinin içinde kendi vücuduyla bir tutuyordu. Çok uzun zaman önce yaşlı bir adamdan şöyle bir kelime duymuştu:

"Gerçek bir adam asla kesesini yanı başından ayırmamalıdır; kıyafetleri olmasa bile!"

Bu cümleler adama ne kadar saçma gelse de, şuan faydasını görüyordu. Kısa bir arayışın ardından, güzel bir han buldu. Atını, bir seyise bakması için 2 gümüşle birlikte verdikten sonra, hemen hana girdi. Kalacak bir yer ve yemek için 1 altını gözden çıkarmak zorunda kalmıştı. Karnını doyururken yavaş yavaş kendine geliyordu, bu sırada kulağına birkaç konuşma ulaştı.

"Hey! Haberleri duydun mu? Koren Şehrine iki gün önce bir adam gelmiş; bu adam Efsanevi Savaşçı olan Martin Long'un hikâyesini bildiğini söylüyor; yarın birazcık para karşılığında anlatacakmış.''

Bu sözleri duyan adamın gözbebekleri aniden büyüdü. Sonuçta, kendisi bir yazardı; Efsanevi Savaşçı olan Martin Long'un hikayesini merak etmemesi mümkün değildi, ayrıca şimdiye kadar bu efsanevi figürün hikayesini bilen çıkmamıştı. Eğer hikayeyi öğrenir ve bunu bir şekilde satarsa, çok fena para kazanabilirdi. Aklından binlerce fikir birbiri ardına geçerken, az önce konuşan adamın karşısındaki kişi konuşmaya koyuldu;

"Efsanevi Savaşçı uzun yıllardır gözükmüyor. Onun hala yaşadığından dahi emin değilken, çatlağın biri hikayesini bildiğini söylüyor öyle mi ? Hahaha... Güldürmeyin beni, o çatlak adamın bunları nereden uydurduğu belli değil mi?"

Söylediklerini duyduktan sonra, karşısındaki adam karşılık verdi,

"Belki de haklısındır, belki de bunların hepsini para kazanmak için uyduruyordur; peki ya söyleyecekleri doğruysa? Azıcık bir umudum olsa da, hikayeyi duymak için, yarın belirlenen öğle zamanında şehir merkezindeki heykelin orada olacağım.''

Bunları duyan yazar adam ise, yemeğini yedikten sonra kararını verdi; sabaha kadar dinlendikten sonra, şehir merkezine bir bakınacaktı.

****

Öğle vaktinin gelmesine az bir zaman kala bizim yazar adam da şehrin merkezinde büyük bir topluluğun olduğu yere yavaşça yürüdü. En öne geçmeyi başaran yazar, herkesin incelediği, önde oturan yaşlı adamı incelemeye başladı. Bu adam yaşlı görünse de, gözlerindeki parlaklıktan çok dinç ve sağlıklı olduğu belli oluyordu. Yeteri kadar vakit geçtikten sonra dudaklarını oynatmaya başladı:

''Hoş geldiniz baylar, bayanlar. Bugün, Efsanevi Savaşçı Martin Long'un hikâyesini anlatmaya geldim, ama öncelikle bu yaşlı bunağa birazcık yardım edeceğinizi umuyorum.''

Diyerek yavaşça sırıttı ve cebinden boş bir kese çıkararak insanlara uzattı. İnsanlar, bu duruma biraz sinirlenmişti; hatta bazı kişiler onun dolandırıcı olduğunu düşünerek oradan uzaklaşmıştı bile. Orada kalan çoğu insandan biride bizim yazardı. Ardından, kalan herkes gibi o da keseye biraz para attı.

Yeterince dolan keseyi geri çeken yaşlı adam, tebessüm ederek keseyi kumaş pantolonun yanına astı ve yaşlı görünmesine rağmen ondan hiç beklenmeyen bir gür sesle konuşmaya başladı:

"EJDERLERİ SERÇE PARMAĞIYLA KATLEDEN...''

''DEVASA DAĞLARI TEK NEFESİYLE YOKEDEN...''

'TRİLYONLARCA İNSANI SADECE AURASIYLA BİÇEN...''

''EFSANEVİ SAVAŞÇI MARTİN LONG'UN HİKÂYESİNİ İYİ DİNLEYİN, ÇÜNKÜ ÖMRÜNÜZ BOYUNCA BİR DAHA; BÖYLE BİR KAHRAMAN, BÖYLE BİR HİKÂYE GÖREMEYECEKSİNİZ!''

Yaşlı adamın konuşması, orada bulunan herkesin tüylerini diken diken etmişti. Yazar adamın kalbi, adeta göğüs kafesini delecek bir hızda atıyordu.
Böylelikle, Efsanevi Savaşçı Martin Long'un bilinmeyen hikâyesini herkes öğrenmeye başladı...

EFSANEVİ Mızrak UstasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin