Halim kalmamış. Yorulmuş, üzülmüşve şu anda bitkin bir haldeyim.Kendimi kontrol edemiyorum ve bir insan kanser veya verem olduğunda nasıl hissederse öyle hissediyordum işte.Yaşadıklarımdan ve hissettiklerimden dolayı ömrümün geri kalanını yaşamak istemiyordum.Bunların sorumlusu ise bir zamanlar beni çok sevdiğini söyleyen biriydi.Fabrikanın önünde de onu görünce içim cız etmiş ve ona olan öfkemle yirmi yıl önce yaşananlar geçiyordu gözümün önünden:
Burası sessiz sakin,insanların kendi kendine yaşadığı bir yerdi.Geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlıyorlardı.Burası şehirdeki kirli su ve havadan uzak bir doğal yaşam yeriydi.Herkes gibi benim de bir sahibim vardı.Adı Kemal di.Bana çok iyi bakar,zamanında sular ve zamanında dinlendirirdi. Bazen çalışmaktan yorulduğu için üzerimdeki ağaçlardan birinin altına oturur,o an ne düşündüğünü,hayallerni ve sırlarını paylaşırdı benimle.Yine bir gün tarla sahipleri fabrikanın önündeydi. Tek dertleri benim ve diğer arkadaşlarımın bu fabrikadan çıkan zehirli su ve gazdan etkilenmemizdi.İnsanlar fabrika sahipleriyle görüşmek ve son yirmi yılda ben ve arkadaşlarımda meydanagelen değişiklikleri karşılaştırıp bir çözüm yolu bulmaktı.Fabrika sahibi gelmiyor ve olayla ilgilenebilecek birilerini yolluyordu.Tarla sahipleri biraz inatlaşınca fabrika sahibi çıkageldi.Keşke gelmez onu görmez olaydım.Benim vitamin ve minerallerle besleyip büyüttüklerimi onca yıl satmış ve biriktirmiş olduğu paraylada bir fabrika yaptırmıştı.ve bu ilk ihaneti değildi bana:-Daha öncede bana sormadan, benim rızamı almadan beni başka birine satmıştı-.Şimdi o fabrikadan çıkan zehirli su ve havadan etkileniyordum.Vucudumdaki vitamin ve mineralleri dengeleyemiyordum.Büyütüp beslemem gerekenlere de yeterli ve dengeli bir şekilde veremiyor,bakmam gerektiği ğibi bakamıyordum.İsanların ihtiyacını tamamen karşlayamaz olmuştuk.İnsanlar benim ne halde olduğumla değil,ne kadar ürün verdiğimle ilgilenitordu.İstedikleri kadar alamazsalar bizim üzerimize daha çok kimyasal madde ve yapay gübre yağdırıyorlardı.Bizi artık hiç dinlendirmiyorlardı.Bu yaşananların tek sorumlusu başta sahibim olmak üzere insanlardı.
Bir az düşünüp toprağı yani ben ve arkadaşlarımı kirletmemeleri gerekirken direk öldürmeye çalıştılar.Ve yapmak istedikleri şey yavaş yavaş oluyordu.Biz bu kimyasallara karşı savaşmaya çalışıyorduk.Ama her defasında bir az daha güçsüzleşiyorduk.İnsanlar bu günün yarınını düşünmüyorlar.Sanki daha sonra bizi yine onların evlatları ekip biçmeyecekler.Daha yirmi yıl da böyleyse sonrası...Daha nereye kadar sürebilir.Ben bir toprak olarak tüm olay ve sonuçlarını düşünürken onlar insan olarak nasıl düşünemezler?..İnsanlar kendilerine ihanet edildiğini düşündüğünde ya sinir kırizi geçirir ya da depresyona girer.Ben bir toprak olarak soruyorum insanlara sahibimin bana yaptıklarından dolayı BEN NE YAPMALIYIM?..
Hikayenin Teması:::İHANET
Hikayenin Yazarı:::Tuğba Çekin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sınıf Hikayeleri
RandomAdana/Kozan Yusuf Baysal Anadolu Lisesi'nin Değerli Edebiyat Öğretmeni >>>>EBRU DEMİR<<<<< sayesinde bir ilke imza atıyoruz.