1.Bölüm

141 28 2
                                    

1.bölüm

1991

Bacaklarımın tutmadığını hissedip duvar dibine yığıldığımda, oda etrafımda dönüyor, ellerimin titremesine engel olamıyordum. Karşımda hareketsiz yatan kardeşimin başından kanlar süzülmeye devam ediyordu. Mide bulantım o kadar şiddetlenmişti ki olduğum yerde kusmaya başladım. Gerçekten o odada mıydım? Bu yaşananlar gerçek miydi ayırt edemiyordum. Çıkardığım safraların kokusunu alabiliyordum sadece. Yerimden kalkacak ve kardeşime bakacak dermanı kendimde bulamıyordum. Bir çeşit şok geçiriyordum herhalde. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Arif babam bir yandan kapıyı zorlayarak açmaya çalışıyor, bir yandan da bana sesleniyordu:

"Mine, Mine kızım ne olur kapıyı aç, beni duyuyor musun? Lütfen aç kapıyı."

Bir an Mine kim diye düşündüm, evet Mine bendim. Kapının tam yanındaki duvarın dibinde oturmama rağmen kolumu kaldıramıyor ve kapıya uzanamıyordum. Arif babama cevap vermek istesem de dilim dönmüyordu. Kendimi zorlamaya çalıştım fakat yapamıyordum.

Oda giderek kan gölüne dönmeye başlamıştı. Hasan'ın başından akan kanlar tüm vücudunu sarmıştı.

Kapının ardından Emine annemin ağlama ve bağırış sesleri geliyordu. Defne abla içeriden bağırış sesleri duyduğunu, ardından gümbürtü geldiğini anlatmaya çalışıyordu. Panikle kapıyı kırmaya çalışırken bir yandan da bana kapıyı açmam için yalvaran sesleri kafamın içinde çınlıyordu.

Gözlerimi daha fazla açık tutamayacaktım, göz kapaklarım ağır ağır kapandı. Şimdi sadece kapıya vurulan darbeleri duyabiliyordum. Zihnimden tüm çocukluğum ve yaşadıklarım hızla akıp geçiyordu.

Büyük bir gümbürtüyle camin kırıldığını duyduğumda gözlerimi halen açamamıştım. Camdan birinin içeriye girdiğini ve aceleyle kapının kilitlerini açtığını duydum. Emine annem içeriye girdiğinde çığlıklar içinde ağlıyordu. Gözlerim kapalı olsa da bana sarılışını hissedebiliyordum. Ne olduğunu soruyor, beni sarsarak gözlerimi açmam için yalvarıyordu. Defne ablam, 'Ölmüş mü?' derken sesi dehşet doluydu. Arif babam hiçbir şeye dokunmamalarını söylerken bir yandan da beni kollarımdan tutup ayağa kaldırmaya çalışıyor ve neler olduğunu anlatmamı istiyordu. Gözlerimi zorlukla açmıştım, başım dönüyor ve zonkluyordu. Her iki koluma girerek beni Nejat Bey'in çalışma odasından çıkartarak kış bahçesinden geçirdiler. Soğuk havayı iliklerimde hissetmiştim. Koşar adımlarla arka bahçede ilerleyip mutfak kapısından içeriye girdik. Mutfaktan çıkıp yan koridorda ilerleyip Arif babam ve Emine annemin odasına geldik. Arif babam yatağın başındaki komidinin üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup bana uzattı. Güçlükle birkaç yudum aldım. Konuşmak istesem de konuşamıyordum. Su bardağını Arif babam elimden aldı ve içinde kalan suyu avucuna dökerek yüzümü yıkamaya çalıştı.

Defne ablam sadece ağlıyor ve kapının önünde ayakta duruyordu. Sanki kaskatı kesilmişti.

Derken Emine annem elinde küçük bir valiz ve birkaç eşya ile geri döndü. Yüzümü ellerinin arasına alıp onu iyi dinlememi söyledi yüksek sesle.

"Mine kendine gelmen lazım, içeride ne olduğunun artık önemi yok. Buradan hemen gitmen gerekiyor. Sana valiz hazırladım, içinde biraz kıyafet ve yiyecek var. Bu küçük çantada eski nüfus kâğıdın ve para var, sakın boynundan çıkarma, eski nüfus kâğıdını ve eski ismini kullanacaksın anladın mı beni?"

Sadece kafamla onaylayabildim.

Emine annem: "Şimdi üzerindeki yırtık kıyafetleri çıkartıp bunları giymen lazım, hızlı ol. Baban her şeyi ayarlayacak, korkma."

GEÇMİŞTEN GELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin