Belki dakikalardır belki saatlerdir karşımda bir oraya bir buraya gezinen kadının keyfini bekliyordum. Zaman çalmaktan başka bir şey yapmazken kendini bir şey başı sanan hareketlerle ayağındaki ince topukları yere vura vura odanın içini turluyordu.
Kafamda ayağından çıkan tık tık sesleriyle ritim tutmuşken artık bir anda kesilmesiyle başımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Ders bir: öğretmeninin yüzüne öyle aval aval bakılmaz küçük hanım!" konuştuğu ses tonu bana gayet sert gelirken kendimi hala onun gözlerine bakarken buldum. Toparlayıp başımı öne eğerken özür dilemeyi de ihmal etmedim.
"Arkamdan gel!" diye emir vermesiyle peşine düştüm. Bir odadan başka bir odaya geçerken buranın bir sınıf olduğuna hayretler ediyordum. İçeride bulunan birkaç kişi de öğrenci olmalı. Üzerlerinde bulunan simsiyah metal giysilere alışık olmasamda kendime de hatırlattım onlar gibi giyinmiş olduğumu.
Ön sıralardan birini işaret eden bayan öğretmen elindeki cetvelle sıraya vurduğunda ses kesildi.
"Ders Kezzap çocuklar." diye kendi masasında bulunan bir defteri açarken de elinde tuttuğu siyah tahta kalemini açıyordu.
Bir anda ekrana yansıyan ketçapın resmi kızlar arasında beğeni sözlerini alırken ben sadece iğrenmekle durdum. Tek hoşuma giden gülüşündeki beyazlık olmuştu. Makyajı, gözünün altındaki siyah saçma çizgi, saçları hepsi abartı saçması bir şeyden ibaretti benim için. Bu ketçap beyinliye aşık olmak kurbağayı öpmek kadar saçma geliyordu.
Kendi kafasına göre yaşadığı bir dünya sanıyordu burayı. Oysa dışarıda o kadar çok insan var ki, kendini asmak isteyenden tut hayat devam ediyor diyene kadar.
Burası gerçek anlamda saçma!
"Sen kızıl saç!" diye bana emir verildiğinde sınıfta olan kişilere baktım. Benden başka kızıl saçlı olmadığında "Buyrun?" diyebildim.
"Sahibini betimle!" çalışmadığım yerden geldi desem affedilir miyim diye düşünürken gerçekten ne diyeceğimi bilmiyordum. O ketçap beyinli çocuk benim karşımda bile durduğunda onu tarif edecek kelimeleri seçememiştim. Bu tabi ki mükemmelliyetinden kaynaklanmıyordu.
"Anlamadım?" diyebildim belki bir yerden sıyırırım diye. Fakat kadın keskin bakışlarıyla "Sahibini tanımla!" dedi yeniden. "Sadece beş dakikan var!" diye de devam edince aklıma gelen ilk şeyleri yalan yanlış demeden ortaya döktüm.
"Bir karmaşa. Ona baktığımda betimleyemeyeceğim kadar kafam karışıyor ve kelimelerim bile birbirine giriyor. Aslına bakılırsa yüzüne yaptığı makyaj sadece israf. Saçları, giyimi hepsi bir boşunalık!"
Beni her an parçalayacakmış gibi bakan gözlerin ardından söylediklerime pişman olurken sınıftandan şikayet sesleri yükselmişti.
Tamam tamam sakin olun o sizin birtaneniz!
"Arkadaşınızın yeni gelmiş olmasına verelim!" dedi hala bana öfkeyle bakarken. Koskoca kadın bile o siyah papağanı seviyorken benim de susmam gerektiğini, yeri geldiğinde ona aşıkmış gibi davranmam gerektiğini ilk dersten öğrendim. Acaba diğerlerinin felsefeside mi buydu?
Uzun uzun dakikalar boyunca yok efendimiz böyle yok efendimiz şöyle demesiyle geçsede ilgimi çeken şey erkeklere olan ilgisiydi. Bana iğrenç gelsede bu tür olaylar sınıfta bulunan erkeklerde bir eşcinseldi ve ona imrenerek bakıyorlardı. Bazen sanki karşılarında çıplak bir kız varmışçasına ağızlarının suyu akıyordu. Kızlardan zaten bahsetmek istemiyorum. Hepsi şu saçma kuş beyinli delisiydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/96875547-288-k613342.jpg)