Kaçıyordu yaşadığı hayatı geride bırakıp cezaevinin kapısından koşarcasına çıkıyordu tamı tamına 9 yıl hapis yatmıştı , pişman ve ümitsizdi .Gençliğini ve umutlarını bıraktı geriye . Hayallerini ,sevdiğini,tüm güzel ve insani duyguların önemi yoktu artık sanki o büyük ve heybetli demir hapishane kapısı kapanırken bildiği tek şey vardı artık koca bir hiçti .Hiçlikten geliyordu ve oraya gidiyordu .
Pişmandı daha hayatının baharındaydı ve çektiği çilenin haddi hesabı yoktu .Rüzgarın yüzüne çarptığı ve saçlarını savurduğu o an düşündü hak ettim dedi kendi kendine .O aptallığı hiç yapmayacaktı.
Sineği bile evden dışarıya üşüyecek diye atamayan o ne ara bu hale gelmişti kendi elleriyle bir cana kıymıştı . İntikam ; Cehennem ateşine eş değer olan intikam ateşi büyüdükçe insana zarar veren bir ateşti . Artık hiç kimseydi Bay Hiç Kimse . Acısı ,kederi ,üzüntüsü bile yoktu ümitsizdi ve yapayalnızdı.
Özgürdü artık o kadar özlemişti ki sokakta yürümeyi , vapurla karşıya geçerken içtiği o çayı hapishanede de vardı çay ama özgür olmadıktan sonra neyin tadı çıkardı ki en sevdiği çayın bile tadı yoktu işte . Yürümeye devam ederken gök gürledi ve derin düşüncelerinden uyandı .Kafasını kaldırdığında dedesinden kalma 3 katlı eskiden beyaz renkli ama şimdi sararan onun da doğduğu ev olan o mütevazı evin önünde buldu kendini o ev artık o kadar yabancıydı ki ona sanki hiç orada yaşamamış , orada doğmamış, annesini o evde kaybetmemişti . Bay Hiç Kimsenin annesi onun doğumun da ölmüştü. Sadece kalbinden şu sözler döküldü eve bakarken:
Şehir koca şehir ne kadar güzel ne kadar da sakın gözüküyor değil mi ? Hastane koridorlarında bir dakika kalsanız aslında bu koca şehrin içinde ne acılar ne gözyaşları olduğunu görürsünüz . Ne garip değil mi bir tarafta bir anne canını evladını kaybediyor diğer yanda başka bir kadın anne oluyor. Hayat ne kadar da iki yüzlü önce sana bir yüzünü gösterip gülümsetiyor sonra en ağır darbesini vurup seni alaşağı ediyor . Hayatın bu çetrefilli yaşamına alışmak gerekiyor bir nevi hayata kalma savaşı .
Bay Hiç Kimse hayatın bu oyununun baş kahramanıydı aslında .Hayat ona karşı hep bir oyun hazırlamıştı ilk oyun annesizlikti , annesizlik hayata 1-0 mağlup olmak değildi aslında hiçbir zaman zafer kazanamamaktı.
Annesiz olmak demek sığınacak bir limanın olmaması demekti .O an bir çocuk geçti Bay Hiç Kimseye çarparak o anda Bay Hiç Kimse çocukken oynadığı oyunları ve arkadaşlarını düşündü aslında çok oyun oynayan bir çocuk değildi . Babası oyun oynamasına izin vermezdi . Babası eşinin vefatını sorumlusu hep hep Bay Hiç Kimse olduğunu düşündüğü için ona karşı hep nefretle bakardı. Tek çocuğu olmasına karşın bir kere bile okşamamıştı saçını bunun eksikliğini iliklerine kadar hissediyordu Bay Hiç Kimse gözünden yalnızca tek bir damla yaş döküldü . Zaten babasıyla beraber 10 yaşına kadar yaşamıştı sonra babası bir kadınla evlenmişti çok sevdiği eşinin ölümü yüzünden oğlundan nefret ederken bir başka kadını eş yapmıştı kendine buna öylesine sinirlenmişti ki Bay Hiç Kimse o zamanlar zaten onlarla yaşamayı asla kabul etmedi .Kapının önüne oturdu ve hiç birşey yapmadan Babası o hapishanedeyken ölmüştü babasının cenazesine bile gidememişti(gitmezdide zaten).
İçeri girmelimiydi yoksa burayı terk edip gitmelimiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM MUCİZEM
ActionDostluğun ; aşkın , maceranın , gizemin , gerçek sevginin olduğu okurken sizin hayatın başka bir penceresinden bakmanızı sağlayacak bu kitap . Mucizelere hep inanın zira ne zaman kapıyı çalacağı belli olmaz...