Sonraki her hafta onunla yirmi dakika yürümeye devam ettim. Bazı zamanlar Dora Teyze bize koca yeşil erikler getiriyordu yola çıkmadan önce. Kontrolü ele almanın yolu Yoongi'ye dur demek değildi. Ben durursam, o da dururdu. Er ya da geç. Erikleri de alıp yirmi dakika yürüdükten sonra bir bankta durur ve yanıma sağ salim oturduğundan emin olduktan sonra o erikleri yiyip çekirdeklerini çöp kutusuna basket atmaya çalışırdım. Ya bir ya da şanslıysam iki tanesi girerdi, diğerleri çöpün yanında nemli, yeşil çekirdek birikintileri oluştururdu. Bir keresinde Yoongi kendi çekirdeklerini avucunda biriktirmekten vazgeçip tek tek kutuya attı. Benim yapmaya çalıştığım şekilde. Ama o hepsini çöpün içine atmayı başarırdı, ben de dışına.Sadece yürüyüşlerimizden biriken binlerce anı anlatabilirim size. Mesela bileğimi bir sinek soktuğunda alerjik bir şeyler olmuştu ve sürekli kolumu kaşımak istiyordum, yapmazsam acıyordu. Kolumu kaşımama engel olmak için yolda koluma girmişti. Veya ben evlerine gittiğimde Douglas beni kovmuştu fakat o kaçmıştı.
İki kelime konuşmadan arkadaş olmuştuk. Çünkü ben, onu gülümsetmeyi başarabiliyor ve onu olduğu gibi kabul edebiliyordum. Fasulyeleriyle duygusal bağının olmasının benim için hiçbir sakıncası yoktu ve eğer iyi hissediyorsa, onlarla vakit geçirmeliydi.
Bir sabah erik yürüttüğümüz o banklardan birinde, durup dururken bana sıkıca sarıldı.
O gün, gerçekten işe yarar hissettim. Mutluydum, ben de ona sarıldım. Kalbim iç organlarımı yararcasına çarpmıştı o zaman. Çok güzel kokuyordu ve çok içtenlikle yapmıştı bunu. Eve geri döndüğümde, hâlâ sırıtıyordum.
İçinde yaşadığı güneş tutulmasının şiddetini hafifletiyordum.
Sonra bir ara yürürken başka bir yol kullanmaya karar verdik. Şehrin dışına doğru, köylere yaklaşan bir yoldu. Hava kapalıydı ,ama basık değil, aydınlıktı. Yalnızca yağmur yağacak gibiydi. Üşümüyordum, o da üşümüyordu. Gözleri bu kez tek bir noktada değildi, her yere bakıyordu. Önüne, sağa sola, arkasına, yukarıya, yere. "Hava çok güzel değil mi?" dedim cevap vermeyeceğini bilerek, o da zaten cevap beklemediğimi biliyordu. Sonra önümüze bir koyun sürüsü çıkınca Yoongi şaşkınlıkla geri çekildi. Çoban bize gülümsedi ve iyi günler diledi. Yoongi hâlâ koyunlara bakıyordu, biri bacağının yanından ona sürtünerek geçtiğinde hiçbir tepki vermeden önce koyuna, sonra bacağına, sonra tekrar koyuna bakmıştı. Yola devam ettik. "Küçükken anneannemin iki tane ineği vardı." dedim "Bakma, şehirde yaşarız biz ama anneannemler doğanın içindeydi. Yeşil bir köyde yaşıyorlardı." Beni dinliyordu. "İneklerden bir tanesinin adı Merak'tı. Adını ben koymuştum, büyükannem bana onu o daha bir buzağıyken hediye etmişti. Okumayı ilk öğrendiğimde ne yaptım biliyor musun?" Güldüm "Gidip Merak'a saatlerce kitap okudum." Yere bakıp genişçe gülümsemişti. Kafasını kaldırdığında, ileride otlayan ineklere baktığını fark etmiştim.
Bir gün ona "Ben de senin gibi susacağım." dedim "Konuşmayacağım." Bunun üzerine bana korkuyla bakıp arkasına bakmadan eve koşmuştu. Nedenini anlamamıştım. Neden ben de onun gibi susamasaydım ki? Çok basitti, çeneni açmıyordun o kadar.
Bir gün babamla onun hakkında uzunca konuştuk. O zaman öğrenmiştim, bir deniz kazası geçirdiğini, sahip olduğu herkesi kaybettiğini. Herkesin boğuluşunu izlemiş ve saatlerce yüzeyde kurtarılmayı beklemişti. "Dürtü kontrol bozukluğu deniyormuş. Kafasında bir takıntı var anlayacağın, onun yüzünden susma dürtüsünü kontrol edemiyor." Bunu duyduğumda susmanın çok basit olduğuna cahil düşüncem yüzünden çok utanmıştım. Babama göre, o çok şanslıydı, çünkü o gün o suda hipotermiden de ölebilirdi. Ama bence bu doğru değildi, ailesi ve dostları gözünün önünde ölen biri için şanstan nasıl bahsedilebilirdi ki?
Yatmadan önce ilk kez annemden başka biri için biraz gözyaşı döktüm.
Sabah erkenden kalkıp evlerine gitmiş, Em Teyze'nin meraklı bakışları eşliğinde odasında o parlak koyu yeşil yapraklı fasulyeleri izleyen, adeta onların yerindeymiş gibi bir uyku halindeki Yoongi'ye "Vazgeçtim! Senin yanındayken çok konuşacağım, hatta benden bıkacaksın!" diye bağırmıştım. Omzunun üstünden yere bakıp gülümsemek diye adlandırmakta zorluk çekeceğim bir şey yapmıştı.
Yapmalı mıydım bilmiyorum, ama ben o gülümsemeyi üstüme alınmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bean ¨ namgi
FanficHala ıslak mısın, bilmiyorum genç. Rüyalarıma giriyorsun, rüyalarımda gülüyorsun. [Stories From Wavy Horizons, 1st book]