Ertesi sabah, Ginny'nin beni dürtükleyerek uyandırması ile uyandım. Gözlerimi açtığım anda Ginny'nin parıl parıl parıldayan suratını gördüğümde kaşlarımı çattım.
"Hayırdır, bu ne neşe?" diye sorduğumda omzunu çekti.
"Hiiç, sadece hogsmeadede Harry'ye bir hediye vermeyi düşünüyorum."
"Nasıl bir hediye bu?" dedim ve yattığım yerden doğrulup yüzüne baktım.
"Soru sorma Hermione. Sadece kalk, hazırlan ve ortak salona gel, seni bekliyor olacağız." kafamı sallayıp Ginny'nin gitmesi ile beraber yatağımdan kalktım ve üzerimi giyinmeye başladım.
Üzerime yine bol ile dar arasında kalmış siyah bir pantalon ve annemin yılbaşında gönderdiği kırmızı kazağımı giydim. Üzerime de montumu aldıktan sonra hazırdım.
Yatakhaneden çıkıp ortak salona gittiğimde Ron, Harry ve Ginny'nin beni beklediklerini gördüm. Ginny Harry'nin koluna girmiş, Ron ise çatırdayan şöminenin karşısına oturmuş, yanan ateşleri izliyordu.
"Naber millet."
"Bizde seni bekliyorduk Hermione." dedi Ron başını kaldırarak. Gülümseyip bende Ginny gibi Ron'un koluna girdim ve beraber ortak salondan çıkarak yön değiştiren merdivenleri inmeye başladık. Fakat indiğimiz merdiven, bir anda yön değiştirdiğinde düşecek gibi olduğum sırada birinin beni belimden tutması ile dengemi sağladım. Beni tutan kişinin yüzüne baktığımda Ron ile karşılaştım.
Şimdi bunda şaşılacak bir şey yoktu. Yani yanımda Ron olduğu için tabiki benim düşmeme izin vermeyip belimden tutacaktı. Bu bir tesadüf değildi çünkü yanımda Harry de olsa beni tutardı. Tutardı değil mi?
"Sağol Ron."deyip gülümsedim.
DRACO MALFOY'DAN
Pansy, Blaise ve ben ortak salondan çıkıp yön değiştiren merdivenlere yöneldik. Yine tablolar kendi kendilerine konuşuyorlardı ve bu gürültüyü hiç sevmezdim. Slytherin binasının karşısında kalan Dumbledore'un tablosu yine somurtuyordu. Yani bu somurtma eylemi bir tek bana mı özel diye düşünmeye başlamıştım...
"Bakıyorum da altın üçlü ve Weasley'lerin en küçük kızı bizden önce çıkmış." dediğinde merdivenlerden inenleri gördüm. Harry ve Ron takmış kızları kollarına gidiyorlardı öyle.
Bir saniye! Hermione mi o?
Bu gün çok şık gelmişti gözüme bir an. Hayır her zamanki haliydi ama gülümsüyordu.
Sonra birden yürüdükleri merdiven yön değiştirdi ve Hermione düşecek gibi oldu. Daha sonra Weasley onu belinden tutup düşmesini engelledi.
Gerçekten, eğer ben ve şu geride kalan ölüm yiyenler olmasaydı, bu ikisinden çok iyi çift olabilirdi.
Yine saçmalamaya başlayacağımı anladığımda onlara doğru yürümeye başladım. Arkamdan da diğer ikisi geliyordu.
Yanlarına vardığımızda Harry bize gülerek bakıyordu. Hermione ise... Sadece Ron ile konuşuyordu.
"Gidiyor muyuz?" diye sordu Pansy. Harry kafasını sallayıp "Elbette." dedi.
*********
Üç süpürgeye geldiğimizde altılı bir masaya oturduk ama Pansy ayakta kalınca diğer masalardan başka bir sandalye almak zorunda kaldı.
Hermione yine Weasley'nin yanında oturuyordu. Sürekli gözüme batıyorlardı çünkü fazla yakın arkadaşlardı. Gerçekten arkadaşlar mıydı acaba? Ya da birbirlerine karşı bir şey mi hissediyorlar da söyleyemiyorlar?
Bu gece Rosier benden gelişmeleri ona aktarmamı isteyecekti. Ve asıl soru, Ben Bayan Rosier'a hiçbir gelişme olmadığını nasıl söyleyecektim?
Masaya kaymak biraları gelince düşüncelerimden ayrılıp bardağı elime aldım.
"Hey, Hermione..."
"Efendim Ron."
"Dudağında... Kaymak kalmış." Hermione kolunu ağzına götürüp kaymağı sildi. Weasley ona hayranlık veya henüz nitelendirmediğim 'o bakış' ile bakarken kaşlarımı çattım. Bu Weasley Granger'a mı yazıyordu yoksa ben mi yanlış görüyordum olanları? Bunlar en yakın arkadaş değiller miydi? Ne ara böyle olmuştu ki?
"Ron, Lavender ile nasıl gidiyor?" diye sordum dayanamayarak. Weasley'in yüzü şekilden şekile girerken Hermione kaşlarını havalandırmıştı.
"Lavender mi? Biz onunla ayrılalı iki yıl oluyor."
İşte bu cevabı beklemiyordum.
Onlar sohbet etmeye dalmışken Hermione kalktı ve tuvalete gideceğini söyleyip uzaklaştı.
Peki ben durur muyum?
Tabiki hayır.
Bende onun peşinden lavoboya gittiğimi söyledim ve masadan kalktım. Hermione'nin lavabonun içine girdiğini görünce bende onun arkasından girdim ve kolundan tutup bana dönmesini sağladım.
"Malfoy! Ne işin var senin burada?"
"İlk önce senin benim sorumu cevaplaman lazım Granger. Weasley ile aranızda ne var?"
Sorduğum soru ile bayağı bir şaşırmıştı. Hatta gözleri kocaman olmuş, ağzını konuşmak için açtığı sırada kelimeleri dillendirememişti.
"Bu seni ilgilendirmez Malfoy!" kolunu kurtarmaya çalıştı ama ben bırakmayınca pes etti.
Ellerimi saçlarına daldırdım, ama sımsıkı bağlı olan saçlarından dolayı saçının yumuşaklığı fark edilmiyordu. Bu yüzden saçındaki lastik tokayı çıkarıp saçlarının serbest kalmasını sağladım. Artık o pamuk gibi yumuşaklığı hissedebiliyordum avuçlarımda.
"Bu beni bal gibi de ilgilendirir GRANGER! Çünkü sen benden etkileniyorsun ve başka kişilerle, hele ki Weasley ile oynaşman pek de iyi değil." dedim ellerim hala saçlarındayken. Fakat o elimi aniden ittirdi.
"Ne dedin sen?"
"Ne dediğim gayet açık. Ama eğer birileri ile oynaşmak istiyorsan, ben varım-" demeden Hermione kolunu kendine çektiği gibi lavabodan hızla ayrıldı.
Biraz sert çıkmıştım sanırım. Ama bu ona bir ders olmuştu. Ona Weasley ile 'sadece arkadaş' olduğunu hatırlatmıştım en azından...
![](https://img.wattpad.com/cover/96464913-288-k44547.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERCY ஜDÜZENLENDİஜ
Fanfiction.... Unutmayın, daima iyiler kazanmaz, kötüler de kazanmaz... Asıl daima kazanan taraf, en iyi rol yapan taraftır...