Ders başladığından beri herkes kendisini tanıtmıştı. Kendini tanıtma dediğim de sadece adlarımızı söylemek olmuştu. Doruk dışında diğerlerinin adını bilmiyordum. Aklımda tutmak zor olsa gerek.
Zamanın nasıl geçtiğini kimse anlamamıştı. Ama zilin sesiyle tenefüsün olduğunu anlamamız çok uzun sürmemişti.
''Kantine gidelim mi?'' dedi Doruk tenüfüs zilinin çalmasıyla , aniden.
''Peki , olur.'' dedim gülümseyerek.
Kantine indik ve herhangi bir masaya oturduk. Ben gözlerimi etrafta çevirirken o sarışın kızı gördüm. Yanında yeşil gözlü bir çocuk vardı.
''Okulu beğendin mi?'' dedi Doruk gülümseyerek.
Bakışlarımı Doruk'a doğru çevirmiştim. İlgimi dağıtmayı başarmıştı.
''Evet.'' dedim gülümseyerek.
Onun her gülüşünü gülerek karşılayınca kafasını arkaya çevirip bana göstermeden gülümsüyordu. Ama ben onu görüyordum. Neden böyle gülümsediğini de merak ediyordum.
''Şey... Biraz saçma olabilir ama ... Ben ... Ben neden benden kaçarak güldüğünü merak ediyorum.'' dedim anlamsızca bir bakış atıp. Biraz utanmıştım sanırım. Nedensizce...
''Gülümsemeni seviyorum.'' dedi gülümseyerek.
Utanmıştım. Gözlerimi onun gözlerinden ayırıp yere bakmıştım ki bir el bana tekrar uzandı. Tanıyordum bu eli. Doruk'tu bu yine.
''Hadi gel benimle. Derse geç kalmayı istemeyiz. Değil mi?'' dedi sakince.
Kafamı kaldırdığımda gülümsemesini gördüm ve evet anlamında başımı aşağı yukarı salladım. Yavaşça kalktım ama elini tutmamıştım. Bu ona ne ifade eder bilmiyordum ama benim için ona karşı güven problemi yaşadığımın kanıtıydı.
************************
Bütün gün boyunca Doruk'la beraberdim. Doruk bana karşı çok iyi ve anlayışlıydı. Gerçi herkese karşı böyleydi. Artık gün bitmişti. Bu demek oluyor ki okuldaki ilk günümü başarıyla tamamlamıştım.
''Görüşürüz Deniz.''
''Görüşürüz Doruk.''
Birbirimize gülümseyerek vedalaştık. O sırada kardeşimde kendi arkadaşlarıyla vedalaşıyordu ki babam gelmişti. Doruk'a el sallamıştım. Ve o sırada arkasında o yeşil gözlü çocuğu gördüm. Nedenini bilmediğim bir şekilde sürekli gözüm ona kayıyordu.
Eve geldiğimizde üzerimi çıkartıp pembe eşofmanlarımı giydim. Saçlarımı da gevşek bir şekilde at kuyruğu yaptım.
Bugün olanları bir düşündüm de okul güzel bir şeydi aslında. Sanırım okulu güzelleştirmede onun da bir katkısı vardı. Doruk'un... Evet ona hemen ısınmıştım. Ama sürekli ona yakın olmamı engelleyen bir şey vardı.
Ders çalışmak üzere masama geçtim. Çalışma masamın yanında bir pencere vardı. Benim pencerem villamızın bahçesine bakıyordu. Çünkü en alt katta benim odam vardı.
Birkaç test çözdükten sonra her zaman yaptığım gibi o pencereden dışarı baktım. Her şey güzeldi. Yeşillikler , çimenler , fidanlar , çiçekler , ağaçlar her şey aynıydı. Ama orada değişik tek bir şey vardı. Doruk...
Pencereye yüzümü biraz daha dönerek ona gülümsedim. O geldiğinden beri gülümsüyordu sanırım. Bir iki dakika gülümseyerek baktıktan sonra koşarak kapıya gittim.
''Hoşgeldin Doruk.'' dedim gülümseyerek.
Doruk'u gördüğüme seviniyordum. Neden bilmiyorum. Ama Doruk'a yaklaşmamı engelleyen bir his yoktu içimde. Boynuna atlayıp sarılmıştım Doruk'un. Bir süre sonra yavaş yavaş kollarımı çektiğimde yanağımda kızarıklar oluşmuştu. Gözlerimi onun gözlerinden ayırmıştım. Çünkü utanıyordum. Bu sefer elini uzatmamıştı.