''Bölüm 5''

11 1 1
                                    

Gözlerindeki sıcaklık beni kendine çekiyordu. Baktıkça bakası geliyordu insanın. Kahverengi bir göz bu kadar anlam taşıyabilir miydi?

''Şşh. Geçti.'' dediğinde ağladığımın yeni farkına varmıştım. Bir elini belimden çekip yüzüme yapışan saçlarımı yavaşca arkaya doğru itirdiğinde ağlamam daha da şiddetlendi.

Bir elini belimden çektiğinde düşeceğimi sanıp daha sıkı sarıldım boynuna. Kurtarmıştı beni değil mi?

Kurtarmıştı.

''Tamam sakin ol.'' dedi yumuşak bir ses tonuyla. ''Ağlama, Eylül.'' dedi beni kendinden azıcık uzaklaştırıp yüzüme bakarken.

''Çıkalım, hadi.'' dedi bir koluyla beni tutarken diğer eliyle kulaç atıyordu.

Yavaş yavaş havuzun kenarına geldiğimizde beni belimden kaldırıp bacaklarım havuzun içinde olacak şekilde mermere oturttu.

Suyun içinde beni nasıl kaldırabileceğini düşünürken havuzun kenarında basamak olduğunu hatırladım. Oraya basmıştı.

Kendi de hızlı bir hareketle yanıma oturdu.

''İyi misin?'' dedi bana bakmak için kafasını eğerken. Gözümden akan sıcak sıvıyı hissettiğime göre hala ağlıyordum.

''İyiyim.'' dedim benim kulağıma bile güçsüz gelen sesle. Sesim pürüzlü çıkmıştı.

Kısa bir süre orada öyle oturduktan sonra ona dönerek ''Teşekkür ederim.'' dedim artık ağlamadığımdan emin olunca.

''Teşekkürlük bir şey yapmadım.'' dedi önüne bakmaya devam ederken. Suyun üzerinde hayali çizgiler çiziyordu.

Çok değişik biriydi. Başkası olsa şuan bu yaptığıyla övünür, beni kurtardığı için egosu yükselirdi. Ama o 'Kurtardım.' demek için değil kurtarmak istediği için kurtarmıştı.

Yani kısacası beni kurtarmıştı!

Bunu hayatım boyunca unutmayacaktım.

''Ölüyordum.'' dedim ona bakmaya devam ederken.

Kafasını bana çevirip ''Yani?'' dedi tek kaşını kaldırarak.

Kaşlarımı çatarak ona baktığımda '' Önemli olan şuan yaşıyor olman.'' dedi.

Ardından dudağının kenarı yukarı kıvrılırken ''Gördüğüm kadarıyla da yaşıyorsun.'' dedi.

Gülümseyip önüme dönerken kapının açılma sesini duydum ve eş zamanlı bir çığlık sesi geldi.

Bu çığlığı tanıdığımdan kafamı kapıya çevirmeden Ceyhun'a baktım. Kaşlarını çatmış bize koşarak gelen Tülin Hocaya bakıyordu.

Koştuğunu ayak seslerinden anlayabiliyordum.

Nefes nefes bizim yanımıza geldiğinde ''Çocuklar ne oldu size?'' dedi bağırarak. Gözleri bir Ceyhun'un bir benim üzerimde gidip geliyordu.

''Düştük hocam.'' dedim sakin çıkan bir sesle. Sanırım Tülin Hoca şuan benden daha fazla endişeleniyordu.

Elini Ceyhun'un kafasına götürüp kontrol ederken birde üzerindeki kıyafetlere bakıyordu. Tişört sudan dolayı üzerine yapışmıştı ve bu harika bir görüntüye sebep oluyordu.

Hemen ardından aynı işlevi bana uygulayınca ''Hocam bir şey yok.'' deme ihtiyacı hissettim.

''Nasıl oldu?'' dedi gözlerindeki endişe bir miktar olsun azalmazken.

''Yürüyorduk, düştük.'' dedim hayatımdaki en saçma açıklamayı yaparak.

Berna'yı söylemeyecektim. Şimdiden ona yapacaklarım gözümün önünde canlanıyordu.

EFTALYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin