Tzuyu saatine baktı. Yerde savrulan yaprakların hışırtısı ve otobüsün kaputundan gelen cızırdamalar eşliğinde geçen iki saatin içinde kızlar için yeni bir otobüs gönderilmesini beklemişlerdi. Koç sürekli birilerini arıyor ama kimseye ulaşamıyor ve her geçen dakika daha fazla sinirleniyordu. İki saattir ettiği küfürlerin haddi hesabı yoktu.
Telefonu cebinden çıkarıp şansını tekrar denedi. Uzun bir bekleyişten sonra yine aynı sesi duyduğunda tekrar küfretti. On altı genç ve Koç Minwoo ise otobüslerden biraz uzakta yol kenarında oturuyordu. Dahyun sıkıntıyla elindeki krakerleri yiyor arada bir tek tek herkese ikram ediyordu. Jinyoung, Momo, Sana, Mina ve Youngjae derin bir sohbete dalmıştı. Mark, Bambam ve Jaebum arasında da farklı bir sohbet dönüyordu.
Tzuyu başını Jihyo'nun omzuna koyup gözlerini kapattı. Karanlığın içinden kendisine bakan bir çift yeşil gözü tekrar gördüğünde korkuyla gözlerini açtı ve bu kez Jackson'ın kendisine bakan koyu kahve gözlerini gördü. Gözlerini her açtığında onunkileri görmek... Bu Tzuyu'nun tuhaf hissetmesine neden oluyordu. Sanki büyük bir gürültünün içinde tek bir sesi ayırt etmeye çalışıyormuş gibi hissediyordu ve bu duygu onun için çok karmaşıktı. Kafasını kaldırıp baktığında Jackson'ın gözlerinin hala üzerinde olduğunu gördü. Tzuyu korku dolu düşüncelerini aklının bir rafına dizdi. Aniden gelen bir gülümseme dudaklarını esir almıştı. Jihyo'nun sorusu onu kendine getirdi.
"Burada mahsur kaldık ve sen gülüyor musun?"
"Aklıma komik bir şey geldi de." diye cevap verirken Tzuyu'nun dudaklarında biraz önceki gülümsemesinin gölgesi vardı hala.
Bir müddet daha Koç Kim'in küfrederek yerdeki yaprakları tekmelemesini izlediler. Otobüsün bozulmasından üç saat sonra Bambam'ın sesi tüm dikkati onun üzerinde topladı.
"Neden hepimiz bizim otobüsle gitmiyoruz?" Bu teklifin üzerine derin bir sessizlik oluştu. Gidecekleri yere bir saat mesafeleri kalmıştı ve bu sürede birkaç kişi ayakta gidebilirdi elbette. Bunu daha önce düşünememeleri üzücüydü.
Erkeklerin otobüsüne bindiklerinde ne yolun kenarına bıraktıkları kaybolan kuş ne de kaputtan çıkan diğer kuş akıllarındaydı. Sadece on altı gencin birlikte gittiği bir tatilin yolculuğunda olabileceği gibi hepsinin aklında keyifli dakikalar kol geziyordu. Normal olan buydu.
Hepsi Koç Kim, Koç Minwoo, Şoför Han ve Şoför Seo da dâhil radyoda çalan şarkıya eşlik ediyorlardı fakat Koç Kim'in yaptığı tek şey şarkının sözlerini bağırmaktı.
"Ben katıldığım an bitmiştir o oyun. Alırım teker teker istediğim her şeyi."
"Nasıl başa çıkılır bilirim. Yaparım gerekeni, taşırım ben."
"Tekrar uçalım, uçalım, uçalım. Bu iş bende."
"Sonrası için endişelenme."
"Seni, seni sadece seni taşırım ben."
"Taşırım ben, akışına bırak sen."
Ormanlık bir yola girdiklerinde saat çoktan gecenin ikisi geçmişti. Sarsıntılı on dakikalık bir yolculuğun ardından tekerlekler dönmeyi bıraktığında son kez radyoda çalan şarkıya eşlik ettiler.
Otobüsten inen herkes üzerine montunu giyiyor ve bagajdan çantasını almak için arka tarafa gidiyordu. Tzuyu montunun fermuarını çekip şapkasını kafasına geçirdi. Soğuk bir rüzgâr açık bulduğu her yerden girip vücudunu ısırmaya çalışıyor gibiydi. Çantasının birini sırtına takıp diğerini sağ eline aldıktan sonra kalacakları otele baktı. Uzun ağaçların oluşturduğu bir ormanın içindeki altı katlı bir oteldi Botley Otel. Bulundukları yoldan başka, otelin sağ ve sol tarafından ormanın içine iki yol uzanıyordu. Otelin önündeki küçük balkonu kapıya giden, Tzuyu'nun ahşap mı beton mu olduğunu çözemediği bir merdiven bölüyordu.
Youngjae Tzuyu'nun yardım isteyip istemediğini sordu ve ardından "Tüm odanı sırtlanıp gelmiş gibisin." diyerek yanından uzaklaştı. Tzuyu elindeki büyük mavi çantaya bakıp Youngjae'e hak verdi.
Kapıda onları bir kadın karşıladı ve resepsiyona kadar eşlik etti. Resepsiyonda duran yirmili yaşlarının başındaki genç onlar için üçüncü ve dördüncü katlarda toplam yedi oda ayrıldığını söyledi. Odaların nasıl paylaşılacağı tartışılırken Tzuyu lobiye göz gezdirmekle meşguldü.
İnce uzun sütunlar zayıf bir elin parmak kemikleri gibi görünüyordu ve tavandaki avizeden gelen ışık gölgelerin zeminde dans etmesini sağlıyordu. Birinin kolunu çekiştirmesiyle Tzuyu kendini hararetli bir tartışmanın içinde buldu. Tartışmanın galibi Nayeon olmuştu, Jihyo ve Sana ile birlikte üçüncü kattaki 304 numaralı odada kalacaktı. Çünkü resepsiyondaki genç, o odadan ormanın içindeki gölün geceleri ay ışığıyla daha güzel göründüğünü söylemişti. Erkeklerin kalacakları oda konusunda bir problemi yoktu. Koç Kim ve Koç Minwoo bir odada, takım şoförleri ise bir odada kalacaktı.
Tzuyu hala eşyalarını yerleştirmeye çalışırken aklının raflarına dizdiği düşünceler tekrar tezgâhın üzerine geldi. Yolun kenarına koydukları ölü kuşun on dakika içerisinde ortadan kaybolması ve otobüsün kaputundan o kuşa tıpatıp benzer bir kuşun çıkması Tzuyu'nun kalbine bir korku tohumu yerleştirmişti ve bu tohum düşüncelerle büyüyüp yeşermişti. Şarj aletini yatağın yanındaki iki gözlü küçük çekmeceye koyarken korkusunu Momo ile paylaşmakta karar kıldı. Kafasının içinde sürekli kendisinin korku dolu sesini duymak onu yormuştu, yeni bir ses teraziye denge getirirdi.
"Gözleri parlak bir yeşildi." dedi Momo'nun yatağına otururken. "Sen de gördün, tüyleri... Ben hayatımda o kadar parlak bir siyah görmedim."
Momo da yatağın üzerine oturdu. Yanlarında Mina ve Dahyun da vardı.
"Fısıltıların işi mi diyorsunuz?" Dahyun'un sorusu bir sorudan daha fazlasıydı. Görmekten korktukları şeyi teyit etmek için montlarını alıp dışarı çıktılar. Mark, Jinyoung ve Jackson da otelin önündelerdi ve Mark'ın gözlerinde Dahyun'un sorusunun cevabı vardı.
Bölümün nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikrim bile yok, yorumu size bırakıyorum. Aşağıya geçen gün hazırladığım afiş tarzı bir çalışmayı bırakacağım, beğeneceğinizi düşünüyorum. Medyada da yine her zamanki gibi tatlı bir çalışma var ona da göz atmayı unutmayın olur mu ^-^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Oteli | Chou Tzuyu
FanfictionAy karanlık gecenin tek ışık kaynağıyken orman yolunda onlardan başka kimse yoktu. Çoktan kahverengiye dönmüş yapraklar hızla dönen tekerleklerin altında ezilirken en öndeki genç kız kanalı değiştirdi. "Karanlık çöktüğünde tek ışık gözlerindir, gözl...