Kargaya benzeyen kuşlar kutlama salonunun her tarafındaydı. Küçük sahnenin orada dolanıyor, masaların altından geçerek tekrar yukarı çıkıyorlardı. Çığlıkları sağır ediciydi. İlk önce amaçsızca hareket eden kuşlar şimdi Jackson ve Tzuyu'nun etrafında dönüyor ve etlerinden kanlı bir parça koparmak için can atıyorlardı. Kırılmış pencerelerden daha fazla kuş içeri girerken Jackson Tzuyu'nun üzerine atıldı.
"Ahh!" Kuşlardan biri Jackson'ın yüzünü gagalarken Jackson acıyla inledi. "Jackson!" Tzuyu endişeyle seslendi. Geçen her dakika içeri daha fazla kuş giriyor, kanatlarından kopan parlak tüyler havada uçuşuyordu. Tzuyu hemen yanlarındaki masanın örtüsünü çekip Jackson ve kendisinin üzerini örttü. İkisi örtünün altında nefes nefeseydi. O an Tzuyu Jackson'ın yüzündeki yarayı gördü. Sol gözünün altında, elmacık kemiğinin üzerinde büyük bir çizik vardı ve kanıyordu. "Çok acıyor mu?" diye sordu. Jackson'ın cevabı acı bir yüz ifadesiydi.
Kuşlar örtünün üzerinden onları gagalamaya ve çığlık atmaya devam ettiler. Kendi aralarında bir iletişimleri varmışçasına hareket ediyorlardı. Tzuyu'nun örtünün dışında kalan elini gagaladıklarında Tzuyu acıyla yüzünü buruşturdu. Jackson ellerini dışarı çıkarıp Tzuyu'nunkilerin üzerine koydu. Ellerinin sıcaklığı güven vericiydi. Bir anlık duygu değişimi Tzuyu'yu altüst etti. Kendine geldiğinde "Buradan çıkmalıyız." dedi. "Ama onlar içeride kalmalı." Örtünün altında emekler pozisyonda kapıya doğru ilerlediler. Kuşlar buldukları aralıklardan içeri girmeye çalışıyordu. Kapının önüne geldiklerinde ayağa kalktılar. Tzuyu nefesini tutup kapıyı açtı ve tek bir kalp atımı süresinde dışarı çıkmayı başardılar.
Kapıya çarpan kuşların çığlıkları ürkütücüydü. Jackson sırtını kapıdan ayırıp "Hadi gidelim buradan!" dediğinde Tzuyu kafasını sallayıp onu takip etti. "Merdivenler burada değil miydi?" Tzuyu karşısında duran duvarı gösterdi. Jackson'ın cevabı "Ben asansörle inmiştim." oldu. "Diğer tarafa bakalım." Karanlık koridorda Tzuyu ellerini duvara sürterek yürürken Jackson da onun hemen önünden ilerliyordu. Salonun önünde kuşların sesi daha korkunçtu. Kapıyı zorlamaya devam ediyorlardı. Asansöre birkaç adım kala bir "Ding!" sesi duyuldu ve asansörün kapıları açıldı.
Dahyun ve Bambam asansörden inerken gülüyorlardı. Karşılarındaki ikiliyi gördüklerinde Dahyun "Biz de size bakmaya geliyorduk." dedi. Bambam Jackson'ın yüzüne bakıp "Senin suratına ne oldu?" diye sorduğunda Jackson ve Tzuyu birbirlerine baktı. O anda kutlama salonunun kapısı büyük bir gürültüyle koridorun duvarına çarptı ve kuşlar koridora uçmaya başladılar.
"Bu da ne!" Bambam kendilerine doğru uçan ve çığlık atan kuşları gördüğünde bağırdı. Jackson "Yüzüme ne olduğunun cevabı!" derken bir yandan da asansörün düğmesine basıyordu ama asansör en üst kattaydı. Tzuyu koridorun başındaki ilk odanın kapısını açıp diğerlerini çağırdı. "Çabuk olun! Bu tarafa!" Dahyun ne olduğunu anlamadan kendini karanlık bir odanın içinde bulmuştu. Bambam telefonunu çıkarıp fenerini açarken Tzuyu kapının üzerindeki anahtarla kapıyı kilitleyip sırtını kapıya yaslayarak yere çöktü. Neler oluyordu böyle? Odanın kapısını açmadan hemen önce üzerine doğru gelen en öndeki kuşun gözlerinin otobüsün camına çarpan kuşunki gibi olduğunu görmüştü. Zümrüt yeşili parlak gözler ve bir o kadar parlak siyah tüyler... Bu kuşları özel kılan neydi ve neden sürekli karşılarına çıkıyorlardı? Tzuyu kafasını elleri arasına aldı. Kuşların çığlıkları arasında bir ses ona ulaşmaya çalışıyor gibiydi. Dahyun'un sorusu onu gerçekliğe döndürdü. "Kuşlar... Neden bu kadar çok?"
"Bilmiyoruz." dedi Jackson. "Biz sadece salonu süslüyorduk birden camlar kırıldı ve her taraf o kuşlarla doldu." Dahyun ve Bambam birbirlerine baktı. "Telefonlarınıza hiç bakmadınız mı?" Yerden kalkarken "Neden?" diye sordu Tzuyu, eli arka cebindeki telefonuna gitmişti ama telefon yoktu. Düşürmüş olmalıyım, diye düşündü. "Mina herkese mesaj atmıştı. Doğum gününü başka bir yerde, daha büyük bir salonda kutlayacaktık. Herkes orada şimdi. İkiniz de uzun süre gelmeyince size bakmaya indik."
Kapıya çarpan kuşlar dörtlüyü yerinden sıçrattı. "Bu kuşlar ne istiyor!" Bambam sinirle köpürdü.
"Bizi." Tzuyu'nun sesi pürüzlüydü. Kuşlar bir kalp atımı boyunca sessiz kaldılar ve ardından kapıya daha güçlü ve daha sık çarpmaya başladılar. "Buradan çıkmalıyız!" dedi Tzuyu. Bir an önce gökyüzüne bakmalıydı, bakmalı ve o lanet olası yıldızı tekrar kontrol etmeliydi. Keşke Momo burada olsaydı, diye geçirdi içinden. O Fısıltı Yıldızı hakkında daha çok şey biliyor. Tzuyu'ya ulaşmaya çalışan ses şimdi daha güçlüydü, boğuk bir uğultu şeklinde kulaklarını dolduruyordu.
"İlk önce üzerimize örtecek bir şeyler bulmalıyız, biz kutlama salonundan böyle kurtulduk." Jackson'ın sözlerinin üstüne Bambam telefonunu diğer tarafa doğru tuttu. Bulundukları odada büyük bir dolap ve eski çamaşır makineleri vardı. Bambam arkasında Jackson'la odayı kontrol ediyor ve üzerlerine örtebilecekleri bir şeyler arıyordu.
Dahyun Tzuyu'nun elindeki yarayı gördüğünde cebinde bir peçete olduğunu hatırladı. Peçeteyi çıkarırken Dahyun'un cebinden yere düşen defteri Tzuyu fark etti. "Bunu düşürdün." Dahyun Tzuyu'nun elindeki deftere baktı. "O mu?"
"Onu bugün yukarıda, yatağımın altında buldum. Acelem olduğundan ne olduğuna da bakamadan cebime attım." Deri kaplı defter orta büyüklükteydi ve üzerinde Hak Saeyon yazıyordu. Üzerindeki yazıyı okuduğunda Tzuyu'nun gözlerinden bir korku dalgası geçti. Tozlu defterin ilk sayfasını açtığında çok hoş bir el yazısıyla yazılmış yazıyı ve altına atılan tarihi gördü.
Bugün onun günü; Fısıltı Yıldızı'nın. O gökyüzündeki yerini aldığında yeryüzündeki her canlı nefesini tutacak.
10 Ekim 2000
Medyada Dahyun ve Bambam aşağıda ise yeni dörtlümüz var. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. Sizi seviyorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Oteli | Chou Tzuyu
FanficAy karanlık gecenin tek ışık kaynağıyken orman yolunda onlardan başka kimse yoktu. Çoktan kahverengiye dönmüş yapraklar hızla dönen tekerleklerin altında ezilirken en öndeki genç kız kanalı değiştirdi. "Karanlık çöktüğünde tek ışık gözlerindir, gözl...