Fısıltılar yuvaları olan yıldızın içinden kurtulduklarında bir fırtınanın içine düştüler. Önce amaçsızca hareket ettiler... Ama uzun zaman için değil. Yıldızın sıcaklığını kaybettikleri ilk anda fısıltılar boş bir levha gibiyken zaman geçip birileri onları andıkça ve onlar kimliklerini hatırladıkça birer canavara dönüştüler. Sahiplerini bulmak ve her yeri kırmızıya boyamak içindi her şey. Onların var oluş nedenleri, sahiplerinin son sözlerini kimsenin duymadığı bir fısıltıdan kulakları sağır edecek bir çığlığa dönüştürmekti. Fısıltılar ormanın içinde on beş kez çember çizdiler. Yağmur damlaları onlara değdiğinde güç kaybedip, birileri onları andığında güç kazandılar. Yeterince güç toplamak için beklerken ormanda son kez bir çember çizdiler. Gecenin sonunda, çemberin içindeki herkesi kırmızıya boyamak için harekete geçtiler. Onları çağıran güç çizdikleri çemberin içinde kalan oteldeydi ve birazdan otel bir mezardan farksız olacaktı.
Tzuyu sağ tarafından gelen, kocaman bir canavarın soluğu gibi esen soğuk havayı hissedebiliyordu, rüzgârdan farklıydı bu. Tam orada, ağaçların arasındaki fısıltıların varlığını hissetmek onu ölesiye korkutmuştu. Fısıltılar Tzuyu için uyurken kulağına gelen ama anlam veremediği sesler gibiydi. Bir şeyler söylüyorlardı ama ne söylediklerini anlamak imkânsızdı. Momo'nun Fısıltı Yıldızı kitabından söylediği bir cümle Tzuyu'nun zihnini elleri arasına almış belirli bir ritimle sıkıyordu. Nerede sahipsiz bir fısıltı duysanız nefesinizi tutun. Siz tutmazsanız fısıltılar sonsuza kadar nefesinize hükmeder.
Tzuyu "Nefesinizi tutun!" diye bağırdı. Fısıltılar sahiplerini bulana kadar oyalanabilecekleri bir beden istiyorlardı. Momo Tzuyu'ya böyle söylemişti.
Dörtlünün fısıltılar hakkında düşünmesi sahipsiz fısıltıları daha güçlü kılıyordu. Yapacakları hamle için doğru zamanı beklediler. Oldukları yerden çıkıp bir bedene girmek ve onu kırmızıdan ibaret kılmak sahiplerine ulaşmak için onlara yeterli gücü verecekti. Sahiplerine ulaştıklarında ise onun soğuk bedenine sokulacak ve ona tekrar nefes olacaklardı. Soğuk bedende tekrar atmaya başlayan kalpten çıkan ilk atış sesi diğer canlıların ölüm zilini çalacak ve dünya derin bir sessizliğe gömülecekti.
Tzuyu kendini tutamayıp sanki her an nefes almaya başlayacakmış gibi ellerini ağzına kapadı. Peki, şimdi ne yapacağız? Sonsuza kadar nefesimizi tutamayız. Ya nefesimizi tutup morlar içinde öleceğiz ya da derin bir nefes alıp kırmızılar içinde. Arkadaşlarına baktı, hepsi de nefessizlikten ölecekmiş gibi duruyordu. Bir şeyler yapmamız gerek!
Dört genç bedenin ağzı kilit vurulmuş bir kapı gibi kapalıydı ve bu durum fısıltıları öfkelendirmeye başlıyordu. Fısıltılar oldukları yerden biraz ileri çıktılar. Sıcak bedenlere yakın olmak her zaman işe yarardı. Biraz korku ve son çırpınışlar her zaman bir açıklık sağlardı. Tzuyu fısıltıların onlara yaklaştığını hissedebiliyordu. Biraz sonra hepsi hemen yanlarında olacaktı. Fısıltıların söylediklerinden bir iki kelime anlamaya çalıştı. Sahipleri buralarda bir yerde olabilirdi. Zaten her şey sahipleri bulmak için değil mi? , diye düşündü Tzuyu. Her şey buralarda bir yerde yatan soğuk bir beden içindi. Ama onu bulana kadar bizi rahat bırakmayacaklar!
Jackson ağaçların arasından kendilerine doğru gelen fısıltıları fark ettiğinde bir adım geri çekildi. Korku kan yerine damarlarında geziniyordu. Nefesini tutmaktan yanakları şişmiş ve uyuşmuştu. Tutunduğu balkon demirini bıraktı. Bir an için fısıltıları gördüğünü düşündü, gri bir duman gibilerdi. Jackson gözlerini açıp kapattı. Gördüğü gri duman bulutu gecenin karanlığında yılan gibi kayıyordu. Ara ara düşen yağmur damlaları duman bulutunu bölüyordu. Gördükleri Jackson'ın aklında bir ampul gibi yandı.
Tzuyu'ya baktığında onun da aynı şeyi fark ettiğini anlamıştı. Fısıltılar yağmur damlaları onlara değdiği an yok oluyorlardı. Cebindeki defteri balkondaki masalardan birinin üzerine koyarken Bambam'a bir baş işareti verdi ve Tzuyu'nun elinden tutup otelin sol tarafında kalan göle doğru koşmaya başladı. Ayaklarına takılan taşlar ve kuru ağaç dalları onları yavaşlatıyordu. Ne kadar çılgınca bir hareket olduğunu düşünmeden koşmaya devam ettiler.
Tzuyu derin bir nefes aldı. Mor ve kırmızı arasındaki seçimi çoktan yapmıştı. Fısıltıların peşlerinde olduğunu biliyordu. Sesleri rüzgârlı bir sonbahar gününde savrulan yaprakların çıkardığı seslere benziyordu. Göle ulaştıklarında derin bir nefes alıp içine atladılar. Su çok soğuktu. Ayağa ilk kalkan Jackson oldu. Vücudunun gölün yüzeyinde kalan kısmı rüzgâr estikçe titriyordu. Ardından diğerleri de başlarını sudan çıkarıp ayağa kalktılar. Tzuyu yüzüne yapışan saçlarını geriye doğru çekti. Vücutlarının her yanı ıslakken fısıltılar onlara ulaşamayacaktı. Şimdi tek yapmaları gereken sahipleri onları çağırana dek beklemek ve bu süreçte ıslak kalmaktı.
Sahipleri onlara seslendiğinde içlerinde ateşten bir çığlık yükselir. Tzuyu Momo'nun söylediklerini hatırladı, kitapta fısıltılar ve sahipleri arasında bir iletişim olduğundan da bahsediliyordu. Fısıltıların içindeki ateş yuvaları olan yıldızdan geliyordu ve bu yüzden sudan korkuyorlardı.
Dahyun titreyen dişlerini birbirine bastırdı. Çok üşüyordu ama gölün etrafında onları mezara sokmaya çalışan bir fısıltı bulutu vardı ve tek çareleri ıslak kalmaktı. "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. Tzuyu Dahyun'a baktı ve "Bekleyeceğiz." dedi.
Fısıltılar patlayacakmış gibi atan dört kalbi takip ettiler fakat hiç beklemedikleri bir şey oldu. Kalplerin ait olduğu vücutlar sudan çıktıklarında fısıltılar öfkeden köpürüyorlardı. Gölün etrafına yayılıp dört genç bedenin kurumasını beklemeye başladılar. Onlar bekleyebilirdi ama kalpleri delicesine atan dört genç beden, içinde bulundukları suyun soğukluğuna fazla dayanamazdı. Suyun içinde kaldıkları her an kalpleri biraz daha hızlı atacaktı.
Tzuyu gölün içine dalıp tekrar ayağa kalktı. Her geçen dakika vücudu biraz daha uyuşuyordu. Birilerinin onları bulmasını istedi ama bu onların da sonu olurdu. Belki de burada böyle öleceğiz, diye düşündü. Bir kitabın gerçekliğini yaşarken. Geçen kırk dakikada fısıltılar hala gölün etrafındaydı. Tzuyu gözlerini kapatıp derin bir uykuya dalmak istiyordu. Buraya, Botley Otel'e gelirken otobüsün içinde dinlediği şarkı geldi aklına.
"Karanlık çöktüğünde tek ışık gözlerindir, gözlerini kapatma."
"Sonsuz bir çizginin sonunu getirir tek bir itiraf."
"Sadece gözlerini kapatma!" Gerçekten gözlerimi kapatmamalı mıyım? Neyi itiraf etmem gerekiyor? Fısıltıların arasında kendi düşüncelerinin sesini bile duymakta zorlanıyordu artık. Sonsuz çizginin sonu... Tzuyu gölün içinde dizlerinin üzerine düşerken Jackson onu belinden yakaladı. "Tzuyu!"
Tzuyu Jackson'ın kendisine seslendiğini duyduğunda kapanmaya ramak kalmış gözlerini açtı. Jackson'ın endişeli gözlerinde kendini gördüğünde "Seni seviyorum!" dedi. Gözleri yavaşça tekrar kapanıyordu.
"Tzuyu benimle kal lütfen!"
"Gözlerini kapatma!"
Jackson'ın dudaklarını Tzuyu'nunkilerin üzerine örtmesi sonsuz çizginin sonunu getirmişti.
Finalden önceki son bölüm desem nasıl olur? Bu sefer bölümü biraz erken yayımladım. Her zamanki gibi medyada bir çiftimiz ve aşağıda bir afişimiz var. Afiş çok hoşuma gitmedi ama görsellik katsın diye ekledim. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi paylaşmayı unutmayın, her bir yorumunuz benim için çok değerli ayrıca yorumlarınız kurguyu yazarken bana yön veriyor. Final bölümüne kadar hoşça kalın <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Oteli | Chou Tzuyu
Hayran KurguAy karanlık gecenin tek ışık kaynağıyken orman yolunda onlardan başka kimse yoktu. Çoktan kahverengiye dönmüş yapraklar hızla dönen tekerleklerin altında ezilirken en öndeki genç kız kanalı değiştirdi. "Karanlık çöktüğünde tek ışık gözlerindir, gözl...