1 Eylül 2018
Yine 1 Eylül'dü ve saatler Seoul'de 23.18'i gösteriyordu. Bu, 20. yaşıma 42 dakika kaldığı demekti. 20 yaşıma giriyordum. Bu gerçekten inanılmazdı. 20. yaşıma gireceğime inanamıyordum, kendimi hâlâ 14-15 yaşlarımda hissediyordum.
Derin bir nefes aldım ve gülümseyerek karşımda ki nehre baktım. Nehir, yine geçen sene ki gibi oldukça muhteşemdi. Muhteşemliğini kaybetmemiş ve aynı muhteşemlikle şu an karşımda duruyordu. Yeniden huzurla bir nefes aldım ve gözlerimi kapatıp arkama doğru hafifçe yaslandım ve gerindim. Aniden gözlerimin üzerinde hissettiğim minik parmaklarla irkilmiştim. Ama ardından duyduğum neşeli sesle rahatlamış ve hâlâ gözlerimin üzerinde duran parmaklarla gülümsemiştim. Bu Yoongi hyungdu.Geçen sene olduğu gibi bana pasta almaya gitmişti ama bu sefer erken gitmek istediğini ve bana gece 00.00'da bir sürprizi olduğunu söylemişti.Açıkçası çok merak ediyordum. Aldığım ilk doğum günü hediyesi olacaktı.
Yoongi hyung elindeki poşetlerle yanıma oturdu ve poşetleri kenarıya bakıp, nehiri izleyen yüzümde gezdirdi bakışlarını. Ardından gülümseyip tıpkı benim gibi bakışlarını nehire çevirdi.
Geçen sene doğum günümde dilediğim dilekten beri Yoongi hyung yanımdaydı. Hemde her zaman. O zamandan bu yana tüm vakitlerimiz beraber geçmişti. Doğum günlerinde dilenen dileklerin gerçek olabileceğine inanmazdım ama Tanrı beni seviyor olmalıydı.
Yoongi hyung Daegu'da ki üniversitesini bitirmiş ve hemen oradan taşınıp burada ki ailesinin yanına yerleşmişti. Her gün buluşuyor ve eğleniyorduk. Birbirimize oldukça alışmıştık. Bu kısa sürede aramızda çok ufak tartışmalar da olmuştu. Ama bunların hiç biri ciddi tartışmalar değildi. Yoongi hyung sayesinde artık diyalog kurmaktan çekinmiyordum bile.
Yoongi hyung yanımda ki oturduğu banktan kalkmış ve nehire doğru yaklaşıp daha yakından izlemişti. Bende gözlerimi nehirden çekip Yoongi hyunga sabitlemiştim.
Bu bir sene içerisinde fark ettiğim başka bir şey de vardı.
Derin bir nefes aldım ve karşısında ki ayın ışıldattığı nehiri izleyen Yoongi hyungun kusursuz yüzünde gözlerimi gezdirdim. Doğum günümde onu dilediğim için mutluydum.
Aniden esen rüzgar ile ellerimi kapşonlumun cebine soktum ve Yoongi hyungu izlemeyi nehiri izlemeye tercih ettim. O her şeyiyle muhteşemdi. Bakışları,konuşması,yüzü,ruhu,bedeni.
Bir sene içerisinde fark ettiğim olan o başka şey, Yoongi hyunga karşı içimde hissettiğim hislerdi. Yeniden derin bir nefes aldım ve bende oturduğum banktan kalkıp Yoongi hyungun yanına gittim. Önümde duran demirlere iki elimi de koyup yüzümü avuçladım ve yeniden güzel bakışlarımı Yoongi hyuna çevirdim.
Ben Yoongi hyungu izlemeye devam ederken aniden gözlerini nehirden çekmeden dudaklarını kıpırdatmaya başlamıştı.
"Duyduğuma göre,eğer Han Nehri'ne kapılırsan bir daha geri dönemezmişsin. Bu yüzden insanlar sevdiklerini nehirden uzak tutmaya çabalarmış."
Derin bakışlarını aniden bana çevirmişti. Şimdi, nehire baktığından daha güzel bakıyordu bana. Yeniden esen bir rüzgarla bakışlarının dalgalandığını hissettim, gözleri yüzümün her yerinde dolaşırken dudaklarının yukarıya doğru kıvrıldığını hissettim.
O an o kadar güzeldi ki,kendimi çoktan Han Nehri'ne kapılmış gibi hissediyordum.
Bakışlarını yeniden nehire çevirdi ve yukarıya doğru kıvrılmış dudaklarıyla gözlerini aniden benim gözlerimle buluşturdu.
"Geride dur,Jeon Jungkook. Kimse nehire kapılıp gitmeni istemez. Özellikle de ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold back to river ;; myg x jjk
Fanfiction"Duyduğuma göre, eğer Han Nehri'ne kapılırsan bir daha asla geri dönemezmişsin. Bu yüzden insanlar, sevdiklerini nehirden uzak tutmaya çabalarmış." Derin bakışlarını bana çevirdi, şimdi nehre baktığından daha güzel bakıyordu bana. Bakışları dalgalan...