warm

2.5K 219 85
                                    

"Biliyorum-- evet, üzgünüm! Anlıyorum ama-- evet, evet. Tamam... doğru. Haklısın anne ama beni bir dinler mi--"

Gözlerimi devirdim. Yüz bininci kez.

Annemle bir saatten daha uzun vakittir telefonla konuşuyorduk ama annemin öfkesi her dakka yenileniyor ona kendimi açıklamak için kullandığım saniyeleri biriktirip daha çok öfkeye dönüştürüyor gibiydi.

Anladınız mı?

O kadar fazla işte.

Doğrusu kahvaltımı Atlas'la geçirmeyi isterdim. Atlas ve annemin telefon konuşmasıyla değil. Onu hoparlöre alıp kahvaltımı ederken dinlemeye çalışmıştım.

Ama sonunda kahvaltı bitmiş, ben ellerimi yıkamış, dişlerimi Atlas'ın macunu ile fırçalamış ve dönmüşken annem hala konuşuyordu.

"Anne... oraya geldiğimde konuşuruz. Olur mu?"

"Hayır! Daha bitirmedim genç adam. Bu kadar sorumsuz olmana karşı öylesine hayal kırıklığına uğradım ve öylesi--"

"Anne şarjım bitiyor."

"PETER O TELEFONUN ŞARJDA OLDUĞUNU BİLİYORUM VE YEMİN EDERİM EVE ADIMI ATTIĞINDA SENİ ÖLDÜRECEĞİM!"

"Ben de seni seviyorum! Endişelenicek bir şey yok. İyiyim. Sonra görüşürüz, bay!"

Telefonu hızlıca kapattım. Beynim acıyordu. Acı içinde kıvranıyordum. Atlas ise oldukça keyifli görünüyordu. "Annenin yerinde olmak istemezdim. Herhalde endişeden ölürdüm."

"Evet. Haklı. Ancak eve döndüğümde bu tepkileri verirse daha rahatlar. Böyle yaparak enerjisini harcıyor, onun için kapattım ben."

Atlas gülmeye başladı. Tabakları üst üste koyup fincaları iç içe bıraktı. Kucağıma oturup dudağımın kenarında kalan köpüğü diliyle hızlıca alıp nemli saçlarımı düzeltti.

"Annenle yanımda konuşurken oldukça rahattın."

"Dışarıda mı konuşmalıydım? Üzg--"

"Hayır," dedi çabucak. "Hoşuma gitti. Birilerinin yanımda kendi olmaktan, ailesinden biri olduğunu göstermekten utanmaması hoşuma gitti."

"Ve benim ne hoşuma gider biliyor musun?"

"Ne?"

Dudaklarımız birleştiğinde bu hiçbir zaman sıkıcı olmuyordu. Her zaman farklıydı. Her zaman farklı bir zevkti. Hep farklı bir duyguydu.

Elimi şortunun içinden soktum ama sonra birden durmak zorunda kaldım. "Ya şu iri çocuk?"

"Hangi iri çocuk?" Yüzünü buruşturup bana dik dik baktı. "Dün. Yanında duran Hulk."

"Oh! Nichola. Aleksandar'ın arkadaşı."

"Senin arkadaşın olduğundan emin misin? Çünkü biraz... korumacı gibiydi."

"Shawn. O gay."

İtiraz edip, hiçbir şekilde gaye benzemediği konusunda anlamsız bir tartışmaya girmeye hazırlanıyordum ancak sonra Atlas'ın gaylerin bir şeye benzemediklerini, hepsinin sadece birer insan olduğunu heteroseksüel erkeklerin hepsi kuduz kunduzlara benzetilmiyorsa benim de hiç kimseyi bir şeye benzetme hakkım olmadığını savunacağını fark edince kendime geldim.

Elbette bunu daha önce yaşamıştık.

Ve elbette çok haklıydı. Tanrım... ve çok seksi.

Tamam! Ne düşündüğünüzü biliyordum. "Shawn, hepimiz senin gelmiş geçmiş en büyük ezik olduğunu biliyoruz ama aylardır şu kız hakkında özlü sözler atıp tutmaktan vazgeç artık!"

flying in the atlas // mendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin