cold

3.3K 233 22
                                    

Atlas'ın bir açıklama beklediğini biliyordum ancak Cameron konusunda çenemi kapalı tutmayı tercih ediyordum.

a) Cameron'ı satacak değildim.

b) Bunu Cameron'dan duyması gerekiyordu.

c) Eğer ona söyleyecek olursam, ortada kalmaktan çekiniyordum.

Evet, evet. Ne kadar da korkak bir erkek. Bana korkak diyebilirsiniz ancak ben kavgalara karışacak, bir şeyler kaybetmekten korkmayacak ya da kafasına eseni yapacak biri değildim. Bu yüzden- teşekkür ederim ama- tüm bunlardan geri planda kalmayı tercih ediyordum.

"Gelmiyor musun?"

Atlas arabanın camından bana seslendi. Bu onun evine ikinci gelişimdi ve güneş ışığında evleri son görüşümden bile daha güzel görünüyordu. Güzel aklıma gelecek ilk kelime değildi aslında. Daha çok... şık. Şık ve zarif.

"Atlas ben--"

"Tanrım." Kolunu arabanın üstüne koydu. Diğeriyle beline destek olup bana her zaman attığı tam bir eziksin bakışından yolladı. "Kız gibi davranıyorsun."

"Ve sen de bir erkek gibi."

"Evet. Ama bilirsin güzel kızların içinde daima kalpsiz bir erkek yatar derler."

"Evet ama senin için geçerli olmamalı."

"Neden?"

"Çünkü güzel değilsin."

Gözlerini devirip kapıyı açtı ve kolumdan tuttuğu gibi beni dışarıya attı. Gücü karşısında her zaman şok oluyordum ve olmaya devam edecektim.

***

Atlas'ın odasına girdiğimde ne beklemem gerektiğinden emin değildim. Bundan bir ay önce bekleyeceğim şey pembe, duvarlarda Ryan Gosling posteri ve dört duvarının ayna olmasıydı.

Ama Atlas'ın odası bunlardan çok daha uzaktı.

Oda beyazdı. Ancak yatağının tam karşısındaki duvarda okyanus resmi vardı. El ile boyanmıştı. Nefes kesiciydi. Lacivert, mavi, gri, beyaz, siyah... Hepsi iç içeydi. Dalgalar beraberinde bir Van Gogh resmini hatırlatıyordu bana.

"Bunu sen mi yaptın?" Benim şok olmuş ifademe karşılık güldü. Böbürlenip ne kadar harika bir sanatçı olacağından falan bahsedeceğini düşündüm ama sadece başını sallayıp gülümsedi. Odasını incelememe devam etmeme izin verdi.

Diğer duvarlar temiz bir beyaz rengindeydi. Yatağı çift kişilikti ancak öyle kral boyutunda değildi. Örtüsü de sade beyaz rengindeydi. Halısı yoktu ama yer zaten halı parkeydi. Sadece köşede bir ayna vardı. Onun da üstü mavi bir eşarpla kapatılmıştı. Yanında da yarısı çizilmiş bir resim duruyordu.

Küçük bir radyodan Vampire Weekend'den "step" yayılıyordu. Teninde olan ona has sandığım koku odasında da vardı. Çok fazla kıyafeti olduğunu düşünürdüm ama kıyafet adına tek gördüğüm şey örtünün altında duran bir Marvel tişörtüydü.

Atlas'a döndüğümde beni izlediğini gördüm. "Düşündüğümden... daha farklıymışsın."

"Ya? Ne bekliyordun?"

"Daha çok... Emma Roberts tarzı bir şeyler galiba. Vampire Weekend ya da The Smiths değil. Ya da--" çalışma masasında duran kitapları gösterdim. "İki Şehrin Arasında okumanı değil. Doğrusu kitap okuduğunu bile düşünmüyordum."

Ağzı açık kaldı. Öfke öyle bir yüzüne oturdu ki yine birkaç dayak yiyeceğimden korktum. Yalnızca gözlerini sımsıkı kapatıp derin bir nefes aldı. Ancak elleri hala yumruktu.

flying in the atlas // mendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin