cold

2.5K 198 37
                                    

Tek kişilik bir yatakta daha önce hiç bu kadar rahat edebileceğimi düşünmemiştim.

Ama ediyordum.

Atlas bedenime yapışmış bir halde başını göğsüme yaslamış uyuyordu. Sağ kolum onun için yeterli yastık görevini görüyordu. Diğer yandan yukarıda kalan elimle saçlarıyla oynuyordum. Yataktan düşmemek içinse bacağını benimkine dolamıştı. Ona destek vermek için diğer kolumla belini tutuyordum. Sırtım buz gibi duvara yaslıydı ancak anlaşıldığı üzere pek önemli bir ayrıntı değildi.

Şimdi bu haldeyken yine bir şey yaptığımızı düşünebilirdiniz ama hayır, yapmamıştık. Biraz öpüştükten sonra ben dayanamayıp Atlas'a sımsıkı sarılmıştım. Bir süre göğsünde ağlamama izin vermişti. Bir ara ağladığına yemin edebilirdim ancak uzun sürmemişti. Yorgun olabileceğimi söyleyip, dinlenmem için yatağımda kalmamı önermişti.

Elbette onsuz kalacak değildim.

Ve yine benden önce uyuyan o olmuştu. İlk kez uyandığında beni burada istemediğini söylememişti. Yine de uyuyamıyordum. Uyandığımda başka bir ülkede olmasından korkuyordum. Neredeyse başka bir gezegende bile olabilirmiş gibi hissediyordum.

Hindistan cevizi ve vanilya kokan saçlarından, ipek teninden, iç gıdıklayıcı kahkahasından uzak kalamazdım. Kemik dizilimine bile hayran hayran tutulurken bir hastalığa yakalanmış olmaktan korkuyordum.

Yastık gibi kullandığı kolumu kendime çekip başını iyice kendime çektim. Aynı şekilde belinde sarılı kolumla da onu kendime bastırdım. Boynundaki boşluktan derin bir nefes alıp şakağını öptüm. Uyanması umurumda değildi.

Eliyle göğsümü ittirdi ancak bu hatırladığım gibi gıdıklandığında verdiği tepkilerden biriydi. Gülerek gözlerini ovuşturdu.

"İnsanları çok garip öpüyorsun."

"Ne demek bu?"

Beni taklit ederek burnundan derin bir nefes aldı ve boşluğu öptü. "Doğu kesiminde yaşayan insanlar gibi."

"Bu kötü bir şey mi?"

Başını iki yana salladı. "Hayır. Bana annemi hatırlatıyor. O da beni böyle öperdi."

"Ama annen--"

"Öz annem," dedi gerinip. Düşmemesi için tekrar beline asıldım. "Bosna'da yaşayan."

"Oh," bundan da hiç söz etmemişti. "Ben... bilmiyordum."

"Sorun değil. Hiç bahsetmedim. Aslında kimseye bahsetmiyorum. Haftasonları onda kalıyorum. Hafta içleri de kampüste. Pek harika bir yer sayılmaz ama annemin evi buraya çok uzak."

"Annen tek başına mı yaşıyor?"

Başını salladı. Terden yüzüne yapışmış saç tutamlarını çektim. Aynı şekilde kuş yuvasına dönen saçlarımı düzeltmeye çalıştı. Saçını kulağının arkasına sokup, oradan yanağına dokundum. Sonra dudaklarına. Burnuna. Kirpiklerine. Çenesine.

"Hala burada olduğuna inanamıyorum," dedi yüzümün hatlarını izlerken. Küçük bir karınca her bir karemde geziyormuş da göz bebeği de onu takip ediyormuş gibi yapıyordu bunu.

"Neden?"

Bir süre sessiz kaldı. Ben koluma yatmış olduğu dirseğimden destek alıp ona yukarıdan bakarken o hala orada rahat bir şekilde aşağıdan beni izliyordu.

Parmakları dudaklarımın çizgilerini takip etti. Sonunda elimi tutup parmaklarını benimkilerin arasından geçirdi. Bu his milyon tane kızın olmasından çok ama çok daha iyiydi.

flying in the atlas // mendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin