Bölüm Üç "Tanışıyoruz!"

57 12 10
                                    

Konuşmak ve nutuk atmak için okuma. Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku.

Belki de Aral gelene kadar böyle bekleyebilirdik. Aral geldiğinde de onu içeri alır, kadını dışarıda bırakırdım.

Otobüsteki kadının hâlâ burada ne işi olduğunu anlamamıştım. Beni takip etme ihtimali yoktu herhâlde koskoca kadındı. Sonuçta otogar merkezden uzaktaydı ve yetişme şansı yok denecek kadar azdı. Merdivenlerden gelen ayak sesini duymamla tebessüm ettim.

Kadınsa yüzüme boş boş bakıyor, içeri davet etmemi bekliyor gibiydi. Eğer cidden öyle bir düşüncesi varsa çok beklerdi bilmiş olsun.

Aral kapının oraya nefes nefese geldi ve kadını görünce kaşlarını çatıp bana baktı. Ayakkabılarını çıkarttığında Aral'ı kolundan çekip içeri aldım ve kapıyı kapattım.

Tamam belki biraz ön yargılı davranıyor olabilirdim, kadının derdini dinlememişte olabilirdim ama bunların hiç birine mecbur hissetmiyordum kendimi. Kadın ayak üstü bana kötü imalarda bulunmuştu zaten.

"Kadını tanıyor muydun?" Ellerini sobanın üstünde ısıtan Aral bana bakıp "Hayır," dedi.

Yaptığım bir şeyden beş dakika sonra pişman olmasam iyi kızdım aslında. Ayaklarımı sürte sürte kapının oraya ilerledim. Kapıyı hızlı bir şekilde açtım.

Ama kadını görememiştim. Apartman boşuna adım atıp seslendim. "Hâlâ orada mısın?" Hem ses gelmediğinden hem de üşümeye başladığımdan seri hareketlerle içeri girdim.

"Feray."

"Geldim," dedim holden oturmaya geçerken.

"Nereye gittin?"

Sobanın yanan ateşine ellerimi uzattım. "Kadına bakmaya gitmiştim."

Yüzüme bakıp sebepsizce güldü.

***

Kolumdaki gümüş saate baktım. Saat ikiye geliyordu. Artık kalkıp Taşoğlu ailesine sızmam gerekiyordu. Evet çok kolay olmayacaktı ama bir şekilde olmak zorundaydı. Pizzalar bittikten sonra Aral'ın ev arkadaşı, yani kız arkadaşı, ile oturmayı biraz düzene sokma kararı aldık. Çöpleri poşete doldurup, sobaya baktım. Gülümsün de oturma odasındaki ufoyu, yemek yapabilelim diye mutfağa koyup fişini takmış mutfağın ısınmasını sağlamıştı.

"Gülümsün, gelsene bir."

Gülümsün ile Aral 2 yıldır birlikteliğini sürdürüyorlardı. Tanıdığım ciddi ilişki yaşayan insanlardan biriydiler. Birbirlerine bakışları beni bile imrendiriyor, sevgili istememe sebep oluyordu. Ama Allah'a şükür asla öyle bir hataya düşmemiştim. Zaten şu an da bu paspal halimle kimse ilgilenmezdi.
Paranın bir miktarını üzerimi bir kaç bir şey almak için kullanacaktım. Buraları da pek bilmediğim için Gülümsün’ den yardım istemek en mantıklısı gibi gözüküyordu.

"Geldiim." Dedi -i harfini uzatarak.

"Yardımına ihtiyacım var."

Tek kaşını kaldırıp "Ne konuda?" Dedi.

"Üç beş bir şey alacağım üstüme ama pek bilmiyorum burayı."

"Onu mu dert ettin? hemen hazırlanıp geliyorum bekle sen."

Annem çantama siyah pantolon ve v yaka siyah kazak koymuştu. Tek çarem bu olduğundan fazla düşünmeden giyindim.

Gülümsün ise benim aksime beyaz çiçekli taytı ve yine beyaz Bu sefer daha hafif çiçekleri olan- kazağıyla cıvıl cıvıl gözüküyordu. Saçlarını açık bırakmış ve eğer yanılmıyorsam uçlarına dalga vermişti.
Aral'ın kötü bir seçim yapmasına imkan yoktu ve Gülümsün bunun kanıtıydı.

"Depresyona mı girdin, alışveriş merkezine girmeyecek miydik?" dedi kahkahasını eliyle kapatırken

"Ha ha."

Kahkahasına gülüp ona eşlik ettim. Dakikalarca güldüğümüzün farkında değildik. Aral gelene kadar.

"Az yavaş gülün, arkamdan dedikodu yapsınlar istemiyorum," dedi hayıflanarak.

Gülümsün durumu toparlayarak, "Tamam tamam, çıkıyoruz biz."

Aral elindeki kurutma makinesinin fişini takarken tek kaşı kalkık bir şekilde bize baktı. Gülümsün ise hafif kırıtarak yanına gitti.

"Canım, sevgilim..."

"Yağ çekiyorsun demek, nereye gitmek istiyorsunuz? Araba Bartu Abide. "

Gülümsün biraz düşünüp, yine cilveli bir şekilde konuştu.

"Aşkım biz gidelim, Bartu Abiden alırız arabayı. Ben zaten sürmeyi biliyorum. "

"Bu cilvelerin sonunu düşünüyorsundur umarım," dedi göz kırparak.

Gözlerim kendiliğinden büyüdüğünde bende odayı terk ettim. Gülümsün de çok sürmeden peşimden gelmişti.

***

Apartmandan çıkıp Bartu Abi denilen adamın evine doğru yürümeye başladık.

"Zaten sorun çıkarmaz hemen verecektir arabayı."

On beş dakika yürüdüğümüzden emindim. Yol boyu bana sürekli hayatımda biri olup olmadığını soruyordu. Ne kadar olmadığını söylesem bile ısrarla kim  olduğunu sorup durması bir an önce yolun bitmesini istememe sebep oluyordu.

Apartmanın açık  demir kapısını itti. 2 çocuğun gülüşmeleri apartmanın dışında bile belli oluyordu. “Esin Ablanın çocukları, “dedi ben soru sormadan. Gülümseyip onu takip ettim. Aile apartmanı olduğu belli oluyordu. İkinci kata geldiğimizde karnı burnunda kapalı ve zarif bir bayan kapıyı açtı. Bende göz gezdirip Gülümsün’e çevirdi gözlerini.

“Gülümsün! Hoş geldin tatlım. Bartu arabayla bir yere kadar gitti. Siz içeri geçin o birazdan gelir.”

Hamile kadının baş parmağıyla omzunun arkasını işaret edince mecburiyetten içeri geçtik. Bize oturma odasına kadar eşlik edip kapı pervazında durdu. “Kızlar çay yaptım bekleyin getiriyorum.”

Gülümsün bana bakıp “Esin Abla, “dedi. Başımı aşağı yukarı salladım. Etrafa derim bir sükût sahipti. Ta ki Esin Ablanın çocukları bir hışımla kapıyı açmasalardı.
“Gülümsün Abla! “diyerek koşup ona sarıldılar.
Gülümsün durumdan gayet hoşnut olduğunu belli eden bir tavırla onları öptü. Çocuklar onu bırakıp bana yöneldiler. Saçları beline kadar uzun olan, gözleri hafif çekik kız çocuğu geldi ilk önüme. Sağ eliyle sağ omuzdan içeri taşan saçlarını geri itti.

“Ben Nehir,” dedi çok bilmiş bir tavırla. Hemen elimi uzatıp “Bende Feray.”

“Feray mı?” dedi eliyle ağzını kapatarak.

“Evet, “ dedim o an adımdan emin olamayarak.

“Biliyor musun bizimde bir tanıdığımız var adı Feray. Ama babası hapisteymiş, neden hapiste olduğunu bilmiyorum bana söylemediler ama kesin adam öldürdü. Hem kızları çok çirkinmiş, “ tek solukta her şeyi anlattığında ben bile nefes nefese kalmıştım.
Sanırım bahsedilen Feray bendim. Esin denilen kadın umarım beni tanımıyordur, eğer öyleyse işim çok zordu. Çirkin değildim ki (!)

Bende onun şaşkınlığına uyup “Gerçekten mi? Çok şaşırdım, “diyebildim. Babamın hapisten çıktığından haberleri yoktu anlaşılan.

Bu sefer siyah diklenmiş saçları yeşil ve yine çekik gözlü erkek çocuk geldi önüme.

“Ben Tuna, selam Feray.’ 

Gülümsün yanında gülmekten olaya müdahale bile etmiyordu. “Selam, ”dedim ve güldüm.

Nehir'e banyoyu sorduğumda kapının önüne kadar beni bırakacağını düşünmemiştim. Ufaktan makyajımı tazelemek fena olmayacaktı. Bunların Taşoğlu ailesi ile ne bağlantısı olabilirdi. Benim bildiğim Ramazan Amcanın bir tane kızı vardı ve bekardı. Makyajımı tazeleyip kapıya yöneldiğimde kapının yanında duran çamaşır makinesinin üstündeki resim ve manşet ayaklarımı yere sabitledi. Resimde tanıdığın bir tek Esin Abla ve Ramazan Amca vardı, resim çok kalabalıktı ve önde iki kişi yüzüklerini gösteriyordu.

“Taşoğlu Ailesinden evlilik haberi!”


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 19, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ALACAK VERECEK MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin