Mert eski sevgilimdi ve ayrılırken çok hoş olmayan şeyler yaşamıştık. Daha doğrusu ayrılmak zorunda kalmışız. O bana söylemek istemediği özel bir sebepten dolayı benden ayrılmak istedi.
Onunla ilgili tek hatırlayabildiğim şey onu çok fazla sevmiş olduğumdu. Ama o daha sebebini bilmediğim bir şekilde beni terk etmeyi tercih etmişti. Neden şimdi birdenbire ortaya çıkmıştı ki?
Ona sarılmamak için kendimi zor tutuyordum. Yüzüne bakmamak için yıldızlara doğru bakmaya başladım. Yıldızlar bugün daha fazla ışık saçıyordu sanki. Ya da ben heyecandan öyle olduğunu sanıyordum. O yokmuş gibi davranmak o kadar zordu ki kendimi inanılmaz derecede sıkıyordum.
Birden Mert'in elini çenemde hissettim. Yüzümü kendine doğru çevirdi. "Mina sana yaptıklarım için çok pişmanım. Seni üzmeyi hiç istemezdim ama yapmak zorundaydım. Beni affetmen için ne istersen yaparım. Sadece bana bir şans daha vermeni istiyorum. Lütfen." Olaya direkt giriş yapması beni şaşırtmıştı ve bu cesareti nerede bulmuştu merak ediyordum.
Ayrıldığımız günü hatırladım tekrar ve kalbimin derinliklerindeki o boşluğu hissettim. Kalbim sıkışır gibi olmuştu. Acı çekiyordum. O gittiğinden beri acı çekiyordum. Onun yokluğunu her an hissedebiliyordum. Yokluğunu hissettiğim her an da yeniden acı çekiyordum.
Konuşmak istemedim önce. Ama hesap sormaya hakkım olduğunu düşündüm.
"Benden ayrılıyorsun ve bir gün, birden ortaya çıkıp bana üzgün olduğunu söylüyorsun. Benim seni her şeye rağmen affetmemi bekliyorsun, öyle mi? Ne hakla benden böyle bir şey isteyebilirsin?"
Bağırmaya başlamıştım. Elya kolumu sıkıyordu. Sahilde bulunan insanların bize doğru baktığını görünce kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
"Ben seni geri istiyorum. Eskisi gibi olmak istiyorum. Ne söylersen söyle haklısın. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. O zaman öyle yapmam gerekiyordu."
İçki içmişti. Konuşurken ağzındaki içkinin kokusunu alabiliyordum. Ayağa kalkmıştı. Kolumdan tutup beni çekiştiriyordu. Diğer yandan da Elya kolumdan tutmuştu.
Elya bir şey söylemiyordu. Bu konudan ona pek bahsetmemiştim. Yani Mert'in benden özel bir sebep yüzünden ayrıldığını söylememiştim. Bu yüzden hiçbir fikri yoktu. Ama beni Mert'le bırakmaya da niyeti yoktu.
"Çek elini kolumdan. Seni istemiyorum artık." diye haykırdım yüzüne.
Dişlerimi sıkıp konuşuyordum yoksa daha da bağıracağımdan emindim.
"Beni gerçekten istemiyor musun yani?" Çocuk gibi konuşuyordu. Sarhoş olduğu için böyleydi. Son kez söyledim. "İstemiyorum seni." Sesim titremişti ama bağırabilmiştim.
Kolumu elinden kurtardım. Arkamı dönüp Elya'yla birlikte oradan uzaklaştım. O kadar hızlı yürüyordum ki Elya'nın hızla nefes alıp vermesini duyabiliyordum. Sahilden uzaklaşmıştık. Arkama baktığımda kimseyi göremedim. Gelmiyordu.
"Sakin ol. Bana bak." Elya'nın dediklerini yapmaya çalışıyordum. Ona baktığımda burnunun soğuktan kızarmış olduğunu gördüm. Onu sakinleştirmek için buraya gelmiştim ama şimdi o beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Onu düşünme şimdi. Bak gitti zaten." Yüzümü ellerinin arasına alıp beni sarstı. Ancak o zaman kendime gelebildim. Sürekli dönüp arkama bakmaya başladım. Bu çocuk beni paronayaklaştırıyordu.
Derin bir nefes aldım. "Tamam sakinim artık. Hadi seni eve bırakayım. Sonra bende eve geçerim." Sakinleşmemiştim. Bunun farkındaydı ama bir şey söylemedi.
Evinin önüne gelmiştik. "Yarın bana her şeyi anlatacaksın. Seni onun yanında savunamadım bile. Olayı bilmiyorum!" Elya yine haklıydı.
"Yarın anlatırım okulda. Hadi eve gir artık." Evin kapısından girene kadar onu izledim ardından eve doğru yürüdüm. Havanın kararmış olduğunu yeniden fark ettim. Az önce yıldızlara bakmama rağmen unutmuştum.
Evin önüne geldiğimde zile basmadan bir süre bekledim. Sakinleşmek için zamana ihtiyacım vardı. Bu halde eve girersem anlarlardı bir şey olduğunu.
Sinirimden zilin yanındaki duvara yumruk attım. Tam o sırada annem yumruğumun sesini duymuş olmalı ki kapıyı telaşla açtı ve yüzüme sinirlenerek baktı.
Saatin farkında değildim. Karşı duvardaki saati görebilmek için kafamı hafifçe eğdim. Annem ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken durdu ve "İyi misin? Gözlerin kıpkırmızı. Ağladın mı sen?"diye haykırdı ve kolumdan hafifçe tutarak içeriye çekti.
Ağladığımı annem söylemese fark etmezdim bile. Kapıyı kapattıktan sonra hemen ona sarıldım ve ağlamaya devam ettim. Saçımı okşuyordu. O kadar rahatlamıştım ki onun omzumda, orada sonsuza kadar kalabilirdim.
Annem yüzümü ellerinin arasına aldı ve ''Hadi odana çıkalım. Uyu dinlen biraz. Neler olduğunu yarın anlatırsın bana.'' dedi. İtiraz etmedim.
İlk kez bana karşı bu kadar anlayışlıydı. Büyük bir ihtimalle ben eve gelene kadar Elya anneme olanları söylemişti. Böylesi daha iyiydi. Anneme yeniden anlatmama gerek kalmamıştı.
Küçük adımlarla yukarıya çıktım. Pijamalarımı üzerime geçirdim. Yatağıma uzandığımda rahatlamıştım. "İyi geceler bitanem. Üzme kendini. Güçlü ol eskisi gibi." dedi annem. Neler olacağını tahmin etmiş gibi.
Başımı sallayıp yorganı üzerime çektim. Beni öptükten sonra ışığı kapatıp odadan çıktı. Yastığıma sıkıca sarılıp yarın olacaklar için güçlü olmam gerektiğini düşündüm. Mert'in bu gece eve gelmemesi için dua ederek uyumaya çalıştım.