Su'yun gözünden...
Herşey çok güzeldi gidicektik İzmir'e ama yinede içimde bir boşluk vardı. Masal benim en yakın dostum olsada. okulda başka arkadaşlarım da vardı. Aslında okul olsa herkeze okula gidip haber verirdim ve veda ederdim ama malesef ki mevsim yazdı dolayısıyla okullarda tatildi ve ben de herkezi bir araya toplayamazdım herhalde. Ben tam buna üzülürken muhteşem iç sesim kendini konuşturdu" sınıf whatssap grubuna yazsana şapaşal". İç sesim bile bana şapşal diyordu . Ama bunu yok sayıp telefonumun kilidini açtım. Sınıf grubuna girdim. Ve yazmaya başladım "arkadaşlar sanırım hepinize veda etme vakti geldi. Babamın kararıyla okul açılınca sizinle olamıyıcam . Çünkü İzmir'e gidiyorum aslında gidiyoruz. Çünkü sadece ben değil Masal'da İzmir'e gidicek. Hepinizle acı tatlı bir sürü anımız oldu. Hepinizi çok seviyorum. Gruptan çıkmıyıcam fakat yinede ayrı şehirlerde olucam. Hepiniz umarım beni iyi hatırlıyorsunuzdur. Sonlara doğru duygusala bağladım sanırım ...
:)" Mesajı yolladım.Baya iyi bir veda konuşması yapmıştım sanırım. Ben kendimle gurur duyarken yine muhteşem iç sesim kendini devreye soktu." Kendinle gurur duymayı bırak da mesaj yağmuruna bak" Bu sefer iç sesime uyarak mesajlara baktım. İlk mesaj Yagmur'dan dı. Yağmur ,Masal 'dan sonra en sevdiğim arkadaşlarımdan biriydi gerçi ben bütün sınıfı severdim. Hepsi ayrı tatlıydı.Mesala Burak sınıfın şebeyiydi herkezi özellikle de beni en mutsuz zamanlarımda güldürmeyi başarmıştı.Yağmur "Kızım ciddi misin bak şakaysa sana çok pis ödetirim..." yazmıştı.
Burak'sa yine dalgaya vurmuştu. "Kanka ben Su 'suz yaşayamam bak öldürme beni kıyma bana hem Masal 'da ne güzel bana masal anlatırdı :) Ben haklarımı istiyorum beni bunlardan mahrum bırakamazsınız!"
Burak'ın bu mesajına gülerken yine Yağmur 'un mesajını gördüm "kızım ben bu Burak'la baş edemem sen olmadan bak nolur gitme."hemen bende mesaj yazdım "malesef kanka tek başına mücadele etmek zorundasın emir sağlam yerden:("
Çisem de hemen olumlu düşünelim e bağlamıştı. Çisem de iyi kızdı onu da özlüyecektim. "Olsun kanka ben senle görüşmenin yolunu bulurum hem uçak diye bişey var ziyaret ederiz biz seni orda da merak etme"demişti. Ve daha bir sürü hoşcakal seni özliyicez temalı mesaj vardı. Hepsine teşşekkür edip veda ederken bir anda grubun kurucusu olan Burak beni gruptan çıkardı. Anlam verememiştim. Sonuçta daha az önce gruptan çıkmam felan demiştim ben. Yoksa bana küsmüşlermiydi? İyide bu benim kararım değildi ki.Ben böyle düşüncelerimle boğuşurken gruba yeniden eklendiğimin farkına vardım.Hemen Burak'a beni neden çıkardığını sordum tabi. O da yanlışlıkla olduğunu söylemişti. Nasıl olur yanlışlıkla(!)parmağı benim numarama değip beni gruptan çıkarmayı onaylardı. Bunu sonraya bırakmaya karar verip, bilgisayarın başına geçtim. Sonuçta gideceğimiz okulu bilmek lazımdı. Hemen arama motoruna kolej in ismini yazdım. Görsellere baktım fena değildi.(Gidecekleri okulun fotoğrafı )
Okula baktıktan sonra dışarı çıkmaya karar verdim belki temelli gitmiyordum İzmir'e ama yinede bir süre İstanbul'un denizlerinden uzak kalıcaktım. Sanırım İsatanbul'un yalnızca denizini özlerdim. Çünkü trafiği çekilmezdi bi yerden bir yere yürüyerek daha hızlı giderdiniz. Gerçi ben trafiğini arabamı hız yaparak kullanamıyorum diye sevmezdim ama "düşünmeyi bıraksan da kıyafet seçsen bir saattir dolabın önünde boş boş duruyorsun da" evet yine iç sesim. Ya insanın kendiyle çelişen iç sesi mi olur. Evet malesef ki benimki o türdendi. Bende kendime dolabın önünde bişeyler seçmeye çalıştım. Ama yalnızca çalıştım çünkü bulamamıştım. Şuanda tam anlamıyla bir bugün ne giysem durumu yaşıyordum. Uzun süren uğraşlardan sonra salaş bir tişört - bu arada tabikide rengi mavi- altına da kot şortumu giydim. Tam çıkıcakken telefonuma mesaj geldi. Açtım ,Yağmur'dan dı."Ben yarın İstanbul 'da olucam gitmeden önce buluşalım mı?" Yazmıştı. Ben de ona onayladığımı bildiren bir mesaj attım ve arabanın anahtarlarını da alıp çıktım. İşte zengin olmayı yalnıca bunun için seviyordum kolay kolay kimsenin alamıyıcağı son model çok güzel bir spor arabam vardı.Arabama baktım . Çok güzeldi be. Neyse arabama bindim. Birkaç dakika düşündükten sonra İstanbul 'un ençok o her ağladığımda , üzüldüğümde gittiğim denizlerini özleyiceğimi düşünüp arabayı oraya sürdüm. Gerçi İzmir 'de de deniz vardı.ama burda anılar vardı. Muhtemelen İzmir'de de anılar oluşucaktı.Ben bunları düşünürken gelmiştim. A sahiden mi normalde buraya 1saatte anca varırdım. Ama anlaşılan İstanbul bile bana veda ediyordu ve son zamanlarını iyi geçir diyordu. Arabadan indim ve her zaman oturduğum kayalıklarda oturdum.ve konuşmaya başladım. Evet bu kadar garip bir insanım denizle konuşuyorum. Ama ne yapıyım rahatlatıyo." Eveeeet sana okadar sırrımı anlattım ki... Biliyor musun beni hep rahatlatmayı başardın sanırım bunun için sana teşşekkür etmem gerekiyor. Ayrıca Masal'ın bile dindiremediğin öfkemi hep sen dindirdin. Bazen belki annem ölmemiş olsaydı onunla da gelirdik ve burda gülersik diye düşünüyorum." Ağladığımı fark edince göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim, ve yanağımdan akan gözyaşlarımla tezat oluşturacak şekilde gülümsedim."ağlamak yok ben güçlü bir kızım tıpkı senin gibi senin kayalara karşı güçlü durduğun gibi bende zorluklara karşı durucam. Söz veriyorum..." dedim ve son bir kez o muhteşem mavi manzaraya baktım. Daha sonra arabama bindim. Sanırım bir yer daha vardı gitmem gereken. Annemin mezarı... Oraya da bir 5 dakikada vardım ve arabadan indim.Annemin mezarına çiçek bıraktım. Aslında annemi hatırlamıyordum bile ama küçüklükten beri hep gelip onunla konuşmuştum."Biliyor musun anne ben gidiyorum. İzmir'e hani senin doğduğun şehre. Ordayken seni ziyarete gelemeyebilirim bana kızma olur mu? Ben ...ben san söz veriyorum orda bişey olursa hiç ağlamıyıcam hep güçlü kalıcam. Anne. Annemmm... seni çok seviyorum bunu unutma olur mu. Hoşçakal."dedim ve ordan ayrıldım. Bu sefer ağlamamıştım çünkü söz vermiştim. Eve geldiğimde babam yoktu. Ama geç gelceğini onu beklemememi bildiren bir not bırakmıştı. Bende notu çöpe atıp hizmetçimiz olan Zehta teyze ye çıkabileceğini söyledim. Akşam olmuştu ve ben evde oldukça sıkılmıştım . Sonunda Masal'ı aramaya karar verdim. Birkaç kez çaldıktan sonra açtı. "Alo,efendim kardeşim bişey mi oldu" görmiyiceğini bilsem de gözdevirdim. Sanki sadece bişey olduğunda arıyordum onu boşverip sorusuna yanıt verdim. "Yok bişey sarışınım sadece evde sıkılmanında sıkılmasında olan aptal salak mal bir Su var." Hemen konuşmaya başladı. "Ha kabul ediyosun yani mal olduğunu" kızgn sesimle "Masal!!"dedim. O da neşeli sesiyle"tamam hemen kızma ya neyse geçirelim ozaman sıkıntını" Yine bişeyler karştırıyordu ama ne? "Nasıl olcak mış o Masal hanım?" Diye sordum " şöyle ki kardeşim pijama partisi şimdi ben sizin eve geliyorum sende abur cubur,ne varsa çıkartıyorsun tamam?" Bu fikre bende ısınmıştım "tamam" dedim ve telefonu kapattım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardeş Kalbi
ChickLitOnlar yalnıca arkadaş değillerdi onlar kader tiyatrosunda tanışmış ve aynı seneryoda oynamaya karar vermiş dostlardı.Ayrıca bu kader seneryosunda karşılaştıkları engellerde birbirlerine destek olucaklardı...