Bölüm Bir: Aslanın Kükreyişi

476 21 6
                                    

İmparatorluk takvimi 2017, Kutsal Britanya İmparatorluğu ve Avrupa Birliği arasında ki savaş giderek kızıştı ve Avrupa Birliği, üzerindeki savaş yükünü hafifletmek zorunda kaldı. Sefalet ve acı içindeki Avrupa'ya karşı dünyanın tek süper gücü, Britanya. Aralarındaki sorun Avrupa Birliği'nin yarattığı mülteci sorunları, sınır ihlalleri ve diplomatik gerginlikti. Britanya'nın ele geçirdiği Japonya'da (yeni adıyla Bölge 11'de)ki karışıklıklar ve terör bastırılıp, Kara Şövalyeler'in lideri Zero'nun öldürülmesinden sonra Britanya, Avrupa'nın yarattığı sorunları da bitirmek için yeni hareketlere başlayacaktı.

Neredeyse ülkedeki tüm ekranlarda Britanya marşı yankılanmaya başladı. Bu marş ulus için önemli bir haberin belirtisiydi. Tüm halk ekranlara kenetlendi. İyi görünümlü, güzel ve bakımlı bir kadın spiker, "Kutsal Britanya İmparatorluğu, Avrupa Birliği'ne resmen savaş ilan etmiştir. Ana topraklarda değişen bir şeyin olmamasının yanında numaralı topraklarda yaşayan numaralılar gerektiğinde savaşa katılmak zorundadır." Spiker Britanyalılar'ın alışık olduğu savaş durumlarını okuyordu ama bu kez alışık olmadıkları bir devlete, topluluğa savaş ilan edilmişti, "Avrupa Birliği". 

Kimilerine göre Britanya fazla ileri gitmişti, kimilerine göreyse geç kalmıştı. Ülkenin bu hareketten sonra ikiye bölünme tehlikesi olsa da  98. İmparator Charles savaşı başlatmıştı bile. Kimilerine göre İmparator'un farklı amaçları vardı ve anlaması güçtü, ama halkına güzel bir yaşam sunduğu için çoğu Britanyalı diğer devletlerde ne olup bittiğini umursamadan yaşıyordu. İşte AB ve Büyük Britanya arasında ki savaş bu karışık ortamda başlamıştı.

Paris, Avrupa Birliği'nin (AB) başkentiydi ve birlik gerçek anlamda birlik idi. Artık sınırları eşit, aldıkları kararlar aynı olan bir birlik vardı ve bunun en büyük sebebi de Britanya'ydı. Birlikte hareket etmekten başka çareleri kalmamıştı bu güçlü şeytana karşı. AB'nin askeri açıdan en iyi konumu St. Petersburg'du. Rusya'nın yarısından fazlası Büyük Britanya'nın elindeydi ve sadece ufak bir kısmı AB'ye kalmıştı. Bu yüzden artık Rusya diye bir şey de yoktu, dünya resmen birkaç parçaya bölünmüştü ve bu karışıklığın sebebi Britanya'nın kimseyi dinlemeden her yeri işgale girişmesiydi. Peki bu durumda Türkiye ne yapıyordu? Türkiye'de durumlar nasıldı? Yıllarca uğruna binlerin belki milyonların öldüğü ve önemini hiç kaybetmeyen Anadolu topraklarının hali bu dönemde nasıldı? Türkiye ne gibi hamleler yapacaktı?

  Britanya ve Avrupa Birliği arasındaki savaşı anlatmadan önce Türkiye'nin durumuna yakından bakmak gerekiyor zira hikaye Türkiye'nin başından geçenleri anlatacak. Başkanlığını Zafer Yılmaz'ın yaptığı ülke Birtanya'nın en büyük savaş sebebi olan Sakuradite kaynakları bakımından oldukça zengindi ki Britanya'nın da gözünü diktiği topraklardan biriydi. Bu nedenle Avrupa'da başlayan bir savaşın Türkiye topraklarına da sıçraması kaçınılmazdı ki öyle de olacağını düşünen Avrupa Birliği ve Türkiye güçlerini birleştirmeye karar verdi. Britanya-Avrupa savaşına Türkiye de katılmış oldu. Dönemin Türkiye'si askeri açıdan güçlü olsa da Britanya'nın olağanüstü Knightmare birimlerine karşı koymaları oldukça zordu ama ne yazık ki Britanya'nın dünyayı soktuğu durumdan dolayı artık savaş her an kapınızda hatta ensenizdeydi, sadece ufacık bir kıvılcım yok oluşunuzu başlatmaya, Kutsal Britanya İmparatorluğu'nun hiddetini ve gücünü iliklerinize kadar hissetmenize neden olabiliyordu. Hiçbir savaşın kazananı olmaz özellikle de Britanya'yla savaşıyorsanız kaybetmeyi göze alarak ufak umutların peşinde koşuyorsunuz demektir. Bu ufak umutları canlandıran, yoktan bir ordu toplayıp, isyan güçleriyle Britanya'ya kafa tutabilen bir insan, simge, ruh vardı: Zero. Kimileri için kahraman, kimileri için sadece bir terörist ama herkesin ortak bir fikri var ki o da; Britanya'yı şimdiye kadar kimsenin bu kadar zorlayamadığı. Her ne kadar Japonya'da başlayan isyan bastırılmış ve Britanya teröristlerin idam edileceğini duyurmuş olsa da Zero Ruhu Japonya'ya ve tüm dünyaya bir ümit olup, Britanya'nın yenilebileceğini göstermişti. İşte Türkiye de bu düşüncelerle savaşa girmeyi kabul etti üstelik Avrupa Birliği her ne kadar harap olsa da güçlü bir birlikti ve dünyada Britanya'ya karşı koyabilecek sayılı güçten biriydi. Savaşlar için kesin olan şey Knightmare güçlerinin kuvvetli olması gerektiğiydi. Türkiye de bunun farkındaydı ve fazla olan Sakuradite kaynaklarını, Knightmarelarını geliştirmek için kullandı ve 5.Seviye'ye kadar başarıyla geliştirdi. Ayrıca Britanya'nın Yuvarlak Masa Şövalyeleri gibi 6 ve 7.nesil Knightmarelerı da hazırdı ve bu birliğe Ergenekon Birliği deniyordu. Birliğin yetenekli askerlerine, Zero'nun umuduna ve dönemin başarılı başkanı Zafer Yılmaz'a Türkiye'nin güveni tamdı.

  10 Kasım 2017, oldukça soğuk bir kasım günü. Britanya özenle bugünü seçti ki savaşa yeni katılmış ülke olan Türkiye'nin yaralarını deşip, hafızalarında çok daha derin bir yer bırakabilsin. İşte Majesteleri Charles tam olarak böyle biriydi. Savaşa girmeden önce düşmanının psikolojisini altüst eder, rakibine karşı elinden geleni ardına koymaz ve daha savaş başlamadan psikolojik bir üstünlük kurardı, kişiliği ve fiziği de bunu gözler önüne serer nitelikteydi. Uzun beyaz mahkeme peruğu saçları, koyu mor gözleri ile farklı bir kişilikti. 62 yaşına vurmuştu ama yaşlılığı ona engel olamıyordu. Oldukça uzun boylu ve yapılı biriydi. Bakışları fazlasıyla keskin, kararlı ve dehşet saçıyordu. 

Britanya'nın Knightmare'ları hazırdı. Televizyon ekranlarında, İnternet'te akla gelebilecek her türlü iletişim aracında Majesteleri İmparator 98. Charles zi Britanya'nın sesleri yankılanmalıydı ve bunun için olması gereken ortam kurulmuş, düşman ülkeler bile ekrana kilitlenmişti, zira Britanya'nın mükemmel kullandığı şeylerden biriydi medya. Açık alanda dev bir ordu; düşmana korku salmak, ülkesini onurlandırmak için bütün koreografi, ordu ve müzikler özenle seçilmişti. Ardından tok sesli birisi kürsüde "Majesteleri İmparator konuşmasını yapmak üzere kürsüye geliyor." diye bağırdı. İmparator her zaman ki sakinliğinde ve sertliğinde, kendinden emin adımlarla kürsüye yaklaştı, bayraklar göndere çekildi, neredeyse her sırada bir  bayrak direği vardı ve bayraklar dalgalanmaya başladı, kamera bu görüntüleri profesyonellikle çekiyordu. Ordunun hazır ola geçişi kameralara sert bir tını eşliğinde yansıdı, öyle yüksek bir sesti ki, sanki büyük bir bomba patlamış gibiydi, Britanya abartıyı da hep severdi zaten. Açık alanda yapılacak olan bu konuşmaya yaklaşık 20.000 asker ve bu sayıya yakın Knightmare eşlik ediyordu. İmparator kürsüye çıktı ve kürsüyü sıkıca kavradı. Askerlerin gözlerine ve ufka bakarak her zamanki sert üslubuyla konuşmasına başladı. "Japonya'da ki isyan başarısız olduktan sonra dünya adeta ikiye ayrıldı. Britanya'lı olanlar ve Birtanya'ya boyun eğmek zorunda kalanlar. Avrupa Birliği'nin düşüncesiz yöneticilerine soruyorum, sizler, bizim gibi bir düşmanı karşınıza almaya hazır mısınız? Zira Kutsal İmparatorluğumuz başladığı işi bırakmadan asla durmaz, bunun dünyada ki örneklerini göremeyecek kadar kör müsünüz? Yoksa yaptığınız sadece bir intihar saldırısı mı? Her halükarda Britanya yaptığınız taşkınlıklara son vermeye hazır. Çaresizlik içinde bizimle savaşıyorsunuz ama bu son harekatımız bu karışıklığa son verecek noktayı koyacak. Britanya dünyaya hükmedecek!" Ardından bir aslanın kükremesini andıran bir ses ve yılanın bakışlarında ki keskinliği andıran bir bakış atarak, sağ elini yumruk yapıp havaya kaldırdı "ÇOK YAŞA BRİTANYA" askerler ise hemen ona eşlik ettiler, büyük bir coşkuyla "ÇOK YAŞA BRİTANYA, ÇOK YAŞA BRİTANYA!" Gürültü, kulakları zorlar nitelikteydi ve kameralara adeta bir film sahnesi çekermişçesine bu konuşmayı ve Britanya'nın gücünü tüm somutluğuyla -belki fazlasıyla- gözler önüne seriyorlardı, Britanya yeni saldırısı için hazır olduğunu tüm dünyaya gösterdi.

Code Geass: Bir EmirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin