Akın cephesini az buçuk tanıdık sayılır. Şimdi de diğer cepheye göz atalım bir de :)
Ceylan'dan
Sıkılıyordum artık. Hayır'dan anlamayan insanları sevmiyordum. Bir şeyi istemiyorsam istemiyorumdur. Bu kadar ısrar etmenin anlamı ne ki. Gerçekten başım ağrımaya başlamıştı.
" Ceylan Hanım tekrar düşünseniz. "
Adamın bana yalvarır gibi bakması iyice sinirimi bozuyordu.
" Hayır Avukat Bey hiç bir şey istemiyorum. Ne o parayı ne diğer şeyleri. Sadece huzur istiyorum. Lütfen artık gider misiniz ?"
Adam yine beni ikna edememenin verdiği yenilgiyle başını eğmişti. Hâlâ ısrarını anlamıyordum. Tamam yıllardır ailenin Avukatıydı ama bu kadar ısrarla peşimi bırakmaması sinirlerimi bozuyordu.
Avukat eşyalarını toplayıp giderken " Haftaya yine geleceğim Ceylan Hanım. Düşünün lütfen " demişti. Elimle kapıyı çarparak kapattığımda saniyesine pişman olmuştum bile . Adam benim iyiliğimi düşünüyordu biliyordum. Ve ben de sinirimi ondan çıkarıyordum. Sırtımı kapıya yaslayarak derin bir soluk verdim. Koca evde yapayalnızdım.
Sevdiğim, canım , kocam beni bırakıp gittiğinden beri yapayalnızdım. Gözlerimden yaş akarken olduğum yerde sürünerek çöktüm. O akşama gitti aklım. 8 ay önce o akşama.Selim yine iş gezisine çıkmıştı. Bu sefer uzak ta değildi. İstanbula gitmişti. Bir kaç saatlik yol. Sadece iki gün kalacaktı ama ben yine de onu özlemiştim. Bu gidişini diğerlerinden ayıran kavga ederek ayrılmamızdı. Birbirimize küs te olsak bu sadece anlık olur ve uzamasına izin vermezdik. Ama yine de kendimi kötü hissetmekten alıkoyamamıştım. Bana kızgında olsa kapıdan çıkarken alnımdan öpmüş ve otele vardığında beni arayacağını söylemişti. Heyecanla telefonun başında beklerken ölüm haberini almıştım. O an hissettiğim acı hâlâ içimdeydi.. Hiç geçmemişti. Geçmeyecekti. Yüreğimin tam orta yerinde duracaktı. Sürekli kanayacaktı.
Kapının yumruklanması ile kendime geldim. Hemen toparlanarak göz yaşlarımı sildim. Yeterince düzeldiğime inanarak kapıyı açtım. Sevgili kuzenlerim Efe ve Ege sırıtarak bana bakıyorlardı. Sırayla bana sarılarak eve girmişlerdi. Efe " Yine kovmuşsun Avukatı " diye bağırırak ilerlerken ben ne ara haberleri olduğunu düşünüyordum. Büyük salona geçtiğimizde ikiside farklı koltuklara yayılmışlardı. Bende bir köşeye oturdum.
" Sizin nerden haberiniz oldu ?"
Ege eline telefonu alıp kurcalarken " Avukat annemi aramış seni ikna etmesi için o da bizi aradı." demişti. Avukata mı kızayım , teyzeme mi kızayım bilmiyordum.
Annem ve teyzem bir olmuş beni hiç yanlız bırakmıyorlardı. Bunun için özellikle kuzenlerimi başıma sarıyorlardı. Efe ve Egeyi. Aralarında bir yaş vardı. O yüzden ikiz gibi görünüyorlardı. Bu duruma en çok kızan Egeydi . Çünkü büyük olan oydu ve ona göre, görmesi gereken saygıyı görmüyordu. İkisi de okuldan bu sene mezun olmuşlardı. Her ne kadar Ege büyük olduğu için ayrı muamele görmek istese de kardeşi için ilk sene sınava girmemiş ve Efe ile aynı yıl üniversiteyi kazanmış ve aynı yere gitmişlerdi.
İkisi de enişteme çekmişlerdi. Sarı saçları bembeyaz tenleri vardı. Ben onlara erkek güzelleri diyordum. Ama gerçekten öylelerdi. Henüz biri 22 biri 23 yaşında olmasına rağmen şimdiden bir sürü kız biriktirmişlerdi arkalarında. Ayrıca sürekli birbirleri ile didişip yine de birbirlerinin arkalarını kollarlardı.
Ege elindeki telefona gülümserken Efe karşı koltuktan yastık alıp ona fırlatmıştı. Ege kafasına gelen yastık ile küfrederek ona bakarken Efe sırıtıyordu.
" Bu sefer hangisi ile konuşuyorsun ?"
"Sana ne ?"
" Kardeşinden mi saklıyorsun lan ?"